Türkiye’de etnik milliyetçilik güçlenecek
Türkiye’de Türk milliyetçiliği, 1923’ten beri tek boyutlu olarak gelişmiştir. O da devletin dayattığı “resmî milliyetçilik”tir. Osmanlı ve İslamiyet’i reddetmek üzerine kurulan “resmî milliyetçilik” 1950’lere kadar devlet dayatmasıyla bütün kurumlara sindirilmiştir.
“Resmî milliyetçilik”e karşı gelişen “sivil millliyetçilik”, 3 Mayıs 1944 olaylarıyla toplumsal bir eylemliliğe dönüşmüş ve MHP hareketi, 1960’ların ortasında, bu “sivil milliyetçilik”in birikimi üzerine tesis edilmiştir. MHP hareketi, Selçuklu ve Osmanlı birikimini de içine alan “medeniyet milliyetçilik”i merkezli bir zihniyetle yapılanırken, sivil milliyetçilik, 1970’lerde bir ayrışma yaşamış ve “Atsızcı” grup, kendini “Türkçülük” özel adıyla ifade ederek marjinalleşmiştir.
1990’lardan sonra, PKK’nın “Kürtçü” ideolojisi, terör dayatmasıyla yayıldıkça, MHP hareketi kavrayıcı ve kucaklayıcı “medeniyet milliyetçiliği”nden uzaklaşıp “negatif milliyetçilik” veya “etno-milliyetçilik” de denebilecek bir çizgiye; yani partizan cumhuriyetçilerin “resmi milliyetçilik”ine yaklaşmaya başlamıştır. 2013 yılına gelinceye kadar bu yaklaşma ve son zamanlarda da “aynîleşme” devam etmiştir. Şimdi bu hareketin gelip dayandığı nokta, dünyaya entegrasyondan ve “medeniyet milliyetçilik”inden uzaklaşmış “Baasçı Türkçülük”tür.
Öbür taraftan, PKK’nın dayattığı “Baasçı Kürtçülük”, Kürtler arasında neşv ü nema bulmaya yüz tutmuş, partizan cumhuriyetçilerin Türklere yaptığı dayatmalara bu defa Kürtler maruz kalmaya başlamıştır.
Terörün bitirilmeye yüz tuttuğu andan itibâren, PKK etkisindeki “Baasçı Kürtçüler” sözde zafer kazanma sarhoşluğu içinde, şımarıklaşmaya başlamışlardır. Pek çok yerde ve zamanda “mağdurun gaddârlığı” şeklinde tezahür eden bu ölçüsüzlük, değil MHP çizgisindeki etno-milliyetçileri, sade vatandaşı bile etkilemeye yüz tutmuş; böylece derinliksiz ve sadece reaktif bir Türk milliyetçiliğini doğurmaya başlamıştır.
1970’lerde “Siz Türkçülük yaparsanız, onlar da Kürtçülük yapar” aforizması, şimdi tersine dönmeye başlamış, artık “Kürtçülük”, “Türkçülük”ü besleme trendine girmiştir..
Çözüm sürecinin yoğun bir şekilde konuşulduğu şu günlerde, bir kaç marjinal grubun fantezist tepkilerinden başka ve onlarla ilişiksiz olarak genel kamuoyunda, “Türk olduğunu fark etme” bilinci popülerleşmeye başlamıştır. Bu bilinçli bir hareket olarak değil, felsefesiz bir tepki tavrı şeklinde gelişmektedir. Çok rahat bir şekilde, “resmî milliyetçilik” veya “etno-milliyetçilik”e entegre olabilecek olan “popüler milliyetçilik”, gelecek için bir tehlike arz etmektedir.
1984’e kadar Kürtçe’den hiç bir rahatsızlık duymayan Türk veya tam tersi, Türkçe’den hiç bir rahatsızlık duymayan Kürt, o eski müsamahasını göstermeyecek. Kürt kelimesi ve Kürtçe konuşmayı duyan her Türk’ün dimağına kazınmış kan, yeniden tazelenerek popüler milliyetçi duyguları körükleyecektir. Çatışmalarda ölen teröristin ana-babası, Türk, Türkçe ve Türkiye kelimelerini her duyuşunda, popüler Kürt Milliyetçiliğine biraz daha yaklaşacaktır. Acı ama maalesef gerçek budur.
Zaten bütün cumhuriyet dönemini travmalarla geçiren bu toprağın insanı, 1984’ten itibaren yeni bir travma yaşamıştır. Etno-milliyetçiliği besleyen bu travmadan kurtuluşun çaresi, yeni toplumsal ufuklara yönelmek; toplumu bir üst “level”a çıkarması planlanan sosyal olguları doğuracak tedbirler almak, eylem planları hazırlamaktır. Artık toplum 20. yüzyılın çürümüş değerleriyle değil de, yeni oluşturulacak ve sosyal yapıların tümünü kucaklayacak yeni değer ve kavramlarla düşünmeye ve hareket etmeye yönlendirilmelidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.