Hizbullah, sadece bir hizip artık..
Bundan birkaç yıl önce, ‘Esed, Suriye halkına karşı topyekûn savaş başlatacak’ diye bir kaos teorisi ortaya atılsaydı ve ‘Bu durumda Hizbullah’ın tavrı ne olur?’ diye sorulsaydı, sanırım kimse Hizbullah’ın Esed’in yanında Suriye halkına karşı savaşacağını ve elini pervasızca Müslüman kanına bulaştıracağını söylemezdi.
Bu, hem ideolojisine ters düştüğünden hem de reel politik adına koca Müslüman dünyayı ırkçı Baas rejimi uğruna karşısına alıp kendisine sunulan tüm kredileri tüketmesi manasına geleceğinden kimsenin akalına gelmezdi. Demek ki olmazlar olabiliyormuş..
Bu köşeyi takip edenler bilirler, tâ başından beri Şiîliğin Türkiye’de hakkıyla bilinmediğinden büyük kriz dönemlerinde ne tür tavır alacağının sağlıklı kestirilemeyeceğini yazmıştık.
Hariciyemizde ve hatta ilahiyat fakültelerinde Şiîlik üzerine çalışmış kadroların pek olmadığını ve bu manada büyük bir boşluğun olduğunu yazdığımda ise epey yadırgayanlar çıkmıştı. Şimdi hükümet bile İran ve Hizbullah lobisinin gücünü hakkıyla hesap edemediğinin farkında.
Hizbullah bağımsız bir devlet olan Lübnan’da İsrail’e karşı mukavemet etmek üzere kurulmuş siyasi ve sivil örgüt özelliği de taşıyan silahlı bir hareket. Daha çok da bir ordu.
İran’a beyatli olduğunu herkes biliyor. İsrail’e karşı mücadele ettiği sürece devlet içinde devlet gibi hareket etmesine, İran’ın yardımıyla Lübnan ordusuna paralel daha güçlü bir ordu kurmasına müsamaha da gösterilmiştir. Müslüman Sünni sokaklar da buna olumlu bakmış, Hizbullah’ın silahının sadece İsrail’e karşı olduğuna inanmıştı.
Şiî olduğu da herkesin malumuydu. İsrail’e karşı verdiği mücadele daha önemliydi. Ehli Sünnet dünya Hizbullah’la gurur da duydu. Zor zamanlarda destek de verdi. Ama kimsenin aklına Hizbullah’ın bir gün gelecek silahını Müslümanlara doğrultacağı gelmedi. Bunu dillendirmeyi bırakın düşünebilmek dahi ihanetti. Ama gelinen noktada hayâle dahi gelmeyenin başa geldiğini gördük.
İran’ın mezhep ve ulus devlet çıkarları meğer Hizbullah için daha önemliymiş. Katı laik Nusayrî azınlığının iktidarı Müslümanlara tercih edilebilirmiş. Hem de Müslüman halklara karşı katliam yapma pahasına..
Bugün gelinen nokta itibarıyla Hizbullah İsrail’e karşı değil Suriye halkına karşı savaşmaktadır. Hizbullah’ın silahı Müslümanlara yönelmiştir. Emirlerini İran’dan alan ve İran adına Suriye’de savaşan, Lübnan’ın değil İran’ın emrinde bir örgüt konumundadır. Tam bir facia...
Biz, bölgede bir mezhep savaşı çıkma tehlikesine karşı hep uyardık. Ama İran ve Hizbullah’ın yaptıklarından daha fazla bir mezhep savaşını tahrik eden ne olabilir ki?
Dünya Müslümanlarının yüzde 10’unu oluşturan Şiiler geri kalan Müslümanları, yani bir milyar 300 milyonu hangi maslahat uğruna karşılarına alabiliyor, anlamak mümkün değil. Güç insanları bu kadar mı kör ediyor?
İran’a ve Hizbullah’a sempatiyle bakan Müslümanlar ve neredeyse sonsuz kredi sunanlar artık İran aleyhine sloganlar atıyorlar.
Geçenlerde İslam Alimler Birliği, Arap Birliği ve İslam İşbirliği Teşkilatı Banyas ve Kuseyr’de yaşanan çatışmalarla alakalı olarak ilk kez İran ve Hizbullah’ı suçladı. Sadece Arap dünyasında değil İslam dünyasının bütün coğrafyalarında İran ve Hizbullah kınanmaktadır artık.
İstanbul’da Fatih Camii’nin avlusunda İran ve Hizbullah’ın yaptıklarını tel’in eden protesto gösterisini, “Katil İran Suriye’den defol” sloganını hatırlayın. Bütün bunlar ne İran’a ve Hizbullah’a ne de onların kör taklitçilerine bir mesaj vermiyor maalesef. Suriye halkını ezip geçeceğiz diyorlar..
Bu zeminde algı yerini olguya bırakıyor ve Hizbullah’tan geriye kalan sadece bir hizip oluyor, hem de taşeron bir hizip...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.