Kibir ve Ateş…
“İman edip salih amel işleyenlere (Allah) ecirlerini tam olarak verecek ve onlara lütfunden daha fazlasını da ihsan edecektir. Kulluğundan yüz çeviren ve kibirlenenlere gelince onlara acı bir şekilde azap edecektir. Onlar, kendileri için Allah'tan başka ne bir dost ve ne de bir yardımcı bulurlar. (Kendilerini Allah'ın azabından kurtaracak bir kimse bulamazlar.)”[1]
Açıklama:
Gözlerini dünyaya açan insan bir anda kendini kalabalık bir topluluk içinde bulur… Kendisine anne ve baba diyeceği iki insan, hayat tecrübelerine kısmen inançlarını da katarak bir yol haritası sunar…
Ahirete olan imanı ölçüsünde çocuklarının hayat projesinde İslami motiflere de yer verir. Gün gelir ailenin yeni ferdi büyür ve gerçek islamla tanıştığı anda, sınavı renk değiştirir… Hobi ve fobilerini, hayata bakış açısını ve ahirete olan imanını tekrardan gözden geçirir.
Dünyanın bir tiyatro sahnesinden ibaret olduğunu anladığında hayat fişini dünya prizinden çekip ahiret prizine takar. İşte o zaman “şimdi” kelimesi değer kazanır… Ve “şimdi”yi değerlendirmek için yarın hesabı yapmaz… Tüm adımlarını ve nefesini Allah’ın rızasını kazanmak için hızlandırır…
Bu arada Allah’a olan güveninde hiçbir azalma olmaz… Ecir kazanma niyetiyle yaptığı her eylemde zerresine kadar sağ defterine yazıldığına iman eder ve kalbi mutmaindir;
“İman edip salih amel işleyenlere (Allah) ecirlerini tam olarak verecek ve onlara lütfunden daha fazlasını da ihsan edecektir…”
Allah’u Teâlâ Kuran ve hadislerde hangi salih amele ne kadar sevap vereceğini bildirmesine rağmen bazı amellere vereceği sevaptan daha fazla vereceğini vaad ederek insanları salih amel işlemeye teşvik etmiştir;
“…lütfunden daha fazlasını da ihsan edecektir…”
Bir de inatla Allah’a kulluk yapmaktan yüz çevirenler vardır… Sanki kendi bedenlerini ve ruhlarını kendileri ya da taptığı sahte ilahlar yaratmış gibi… Hakka inatla kulaklarını tıkamanın sebeplerinden biri için şu ilahi uyarı yapılıyor;
“… Kulluğundan yüz çeviren ve kibirlenenlere gelince…”
Ortada bir imtihan var ve bu imtihan neticesinde kazananlar ve kaybedenler olacaktır… İmtihanda olduğunu hissedemeyenler ya da es geçenler için hazırlanmış bir bekleme salonu vardır… O bekleme salonu yeryüzündeki bekleme salonları gibi sakin değildir!
“…onlara acı bir şekilde azap edecektir…”
Allah’a kulluğun önündeki kalın duvar olan kibir hastalığına yakalananlar için acı bir azap hatırlatılıyor…
Kibir ve ateş…
Kibir hastalığı, hakkı; yani aydınlığı karanlık olarak gösteren siyah camlı bir gözlük gibidir adeta… İnsan, kibri hak etmiyor oysaki! Kibri hak edecek hiçbir malzeme yok elinde. Ne bedeninin yaşlanmasına engel olabiliyor ne de bedenine isabet eden hastalığın hemen gitmesine…
Ve ateşe yuvarlanacaklar… O an taptığı ilahların sesini işitemeyecekler… Kurtarıcı arayacak gözleri… Ateşten başka bir varlık görmeleri ne mümkün;
“Onlar, kendileri için Allah'tan başka ne bir dost ve ne de bir yardımcı bulurlar…”
Allah’ın varlığını hücreleriyle hissedenler hücreleriyle kulluk yapar ve bunun karşılığını cennet köşklerine oturarak alırlar…
***
Hayatın özeti şu olsa gerek;
“ Allah’ı tanı,
Allah’ı sev,
Allah’a güven,
Allah’a boyun eğ…”
[1] Nisa.173
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.