Dostumuzu düşmanımızı tanıdık
Gezi Parkı protestoları bir tür turnusol kağıdı oldu hepimiz için.. Özellikle medya ve akademi çevreleri pozisyonlarını belirginleştirdiler bu süreçte.. Ben bu anlamıyla ortaya çıkan tabloyu ileride yararlanmak adına çok faydalı buluyorum.. Bunu da bir “fişleme” gibi algılamamak gerekiyor. Bir tür; “dostumuzu, düşmanımızı bilelim” durumu..
POZİSYON ALMANIN ZORLUĞU
Kritik aşamalarda pozisyon belirlemek zordur. Kim için zordur? Karaktersiz, şahsiyetsiz kafa sallayıcılar için.. Oysa tablo yeteri kadar belirgin değil miydi? Bu sürecin hesap verenleri olarak eylemde bizzat rolü olanları yazdık, yazmaya da devam edeceğiz.. Eylemi bahane ederek kent terörizmine destek sağlayan sanatçı takımını deşifre edeceğiz. Yalan haberlerle yaratılan kaotik ortama yapılan katkı.. İçinde terörizm barındıran bir harekete karşı yaratılmaya çalışılan sempati. Elbette tüm bunları anlatacağız. Ama benim “dostumuzu, düşmanımızı tanıdık” dememdeki kasıt bunlar değil.. Ne olacak sanki BirGün Gazetesi Başbakan’a diktatör dese ya da Ulusal Kanalizasyon’da yerden yere vursalar hükümeti; ne olacak? Önemli değil ki? Ama hiç beklemediğim köşelerden öyle sert vuruşlar geldi ki, bunu not etmek de benim görevim hiç kuşkusuz..
BİR NEDENİ OLMALI
Aralarında arkadaşlarımın da olduğu bazı gazetecilerin bu süreçte takındığı tavır, temsil ettikleri gazetelerin ne kadar demokrat olduğunu mu gösterir yoksa o gazeteler içinde de bir kırılma yaşandığını mı? Yeni Şafak Gazetesi’nde ya da Sabah Gazetesi’nde kalem oynatan o çok önemli isimlerin acaba Erdoğan ile şahsi başka hesapları vardı da, bu kaotik ortamı fırsat bilip o hesabı mı gördüler ki?!.. Zira normal şartlar altında böylesine desteğe ihtiyaç duyulan bir ortamda neden aile içinde kavga çıktı? Kızgın komşu av tüfeğiyle kapıya geldiğinde babaya dönüp, “e hakettin sen de ama” demenin bir izahı var mı? Faiz lobisinin, ulusulararası güç odaklarının, yabancı medyanın desteğiyle içerideki uzantılarını devreye sokarak giriştiği bu topyekün harekatın neresinde konumlandırdı bu insanlar kendilerini?
KAVGA MI ÇIKARMAK İSTİYORLAR?
Başta da söyledim, fişleme değil bu. Ya da andıçlama.. Ama dün Ankara’da bugün İstanbul’da Erdoğan için hayır dua eden, yaşadığı haksızlığa isyan eden milyonlarca kişinin cevabını aradığı bazı sorular var;
1) Eskiden hükümeti desteklediğini zannettiğimiz bazı yazarlar artık hükümeti desteklememekte midir?
2) Bazı gazeteler, artık siyaseten başka bir yerde mi pozisyon almaktadırlar?
3) Hizmet hareketinin bazı gönüllüleri Hocaefendi ile Erdoğan’ı birbirine mi düşürmeye çalışmaktadır?
4) Hizmet hareketinin bazı gönüllüleri, iki kardeşi, Gül ile Erdoğan’ı birbirine mi düşürmeye çalışmaktadır?
Bu soruların gerçek cevapları yok elbette.. Kimse cevap vermeye kalkıp da durup dururken yalan söylemesin, günaha girmesin. Ama sorular, 2014 yerel seçimlerine kadar masada durmaya devam edecek biliyorsunuz. Bu sırada bu soruları sadece seçmen ya da benim gibi septik yazarlar değil, siyasetçiler de soracak. Yani hazırlıklı olun diye söyledim. Kalın sağlıcakla.