Polise orantısız medya saldırısı
Her şeyin oransızı, orantısızı kötüdür. Orantının bozulması, dengelerin de bozulması demektir. 3 haftadan beri, Türkiye’de “orantısız güç kullanımı” moda oldu ve her şeyin dengesi bozuldu...
3 haftadır Türkiye’de her şey “orantısız”...
Eylemler orantısız... Polis müdahalesi orantısız... (Gerilime yol açan ilk müdahale ekibini mercek altına almak lazım.)
Sevgilerimiz orantısız... Dargınlıklarımız orantısız... Dezenformasyonlar orantısız... Uydurulan yalanlar orantısız...
Her şey orantısız olur da polise yapılan medya saldırı orantısız olur mu? En orantısızı da o...
İnternet ortamında yayınlanan görüntülerden geçtik, en ciddi tartışma programlarında, en ciddi insanlar bile polise karşı “orantısız saldırı”larda bulundu.
Yazılarla, konuşmalarla, sohbetlerle, sosyal paylaşımlarla aşırı oranda yüklendiler polise...
Tamam... Bir hata işlenmiştir ve bunun hesabı yapanlardan sorulmaya başlanmıştır... Bu iyi... Ama söyler misiniz dostlar, vandalların yaptığı şiddet, orantılı mıydı?... Şiddet, şiddettir... Kamu düzenini zerre miskal bozmakla, sokaklarda barikat kurarak hayatın akışını engellemek, oraya buraya saldırmak, yakıp yıkmak, kırıp dökmek aynıdır. Hele görevi kamu düzenini sağlamak olan polise saldırmak, galiz küfürler etmek, el-kol hareketleri yapmak... Kabul edilir gibi değil!...
Nerede kamu düzenini ihlal varsa, devlet, güvenlik güçleriyle müdahale eder arkadaş!... Ve siz bir hırsızın, soyguncunun, katilin güç kullanılmadan ele geçirildiğini gördünüz mü? Polis bunlara “Hadi kardeşim, gel!... Rica ediyorum... Gel lütfen... Hadi amaaa!... Gelmezsen küserim bak!...” demesi mi gerekiyor?...
Polis, yasal olmadığı görülen bütün olaylara öyle veya böyle müdahale eder. Hele “orantısız eylem” varsa mutlaka müdahale eder.
Eylemler orantısız... Hadi, kabul edelim, polisin müdahalesi de oransız... Peki 20 gündür, gazetelerde, televizyonlarda, konuşmalarda, sosyal medyada her ağzını açanın polise saldırmasında orantı var mı?...
Polisin görevi, kamu düzenini sağlamaktır. O elinden geleni yapar... Yasa dışına çıkan da hesabını verir... Polisin işi, elindeki güvenlik işini bırakıp halkta algı oluşturmak değildir. Eylemciler yalan yanlış bir sürü görüntüyü piyasaya sürebilir ama polis, lehine olacak görüntü çekip paylaşmakla uğraşmaz... Polisi kurumu savunur. (Keşke, İstanbul Valiliği, polisin halkla ilişkisini ve algı yönlendirmesini sağlamak üzere gençlerden oluşan ciddi bir ekip kursa da, polise yönelik algıyı olumlu yöne çevirebilse...)
Son 20 günden beri yaşadıklarımızdan öğrendik ki medya, medyatik savunma yapamayan polislere karşı aşırı “Vurun abalıya!...” veya “Günah keçisi” misali orantısız olarak saldırmaktadır...
Pekiiii!... Polise bunca saldırmanın amacı ne?...
Amaç açık: Polisi yıpratmak... Yıpratmak ve itibarsızlaştırmak...
O zaman “polisi yıpratmak ve itibarsızlaştırmak”tan amaç ne?...
Bir iki sebebi var. Birincisi, gelecekteki daha büyük eylemlere karşı kamu güvenliğini sağlayacak olan emniyet güçlerinin şimdiden etkisiz hâle getirilmesi. İkincisi ise, polis teşkilatının bir cemaatin eline geçmiş olduğu iddiası.
Bu iddia, sadece Gezi’den beslenen vandallarca ileri sürülmüyor; PKK ve muhalif parti mensuplarınca da dillendiriliyor. Öyleyse polisin sosyal lince maruz kalması vâciptir ve bugünler, polisin linç edilmeye çalışıldığı günlerdir.
Emniyet teşkilatı çökerse, ortalığı eşkıyalar sarar ve kimse ne sokakta güvenle gezebilir; ne de evlerinde rahat oturabilir.
Çürük elmalar ayıklanır ama polis teşkilatımızı yedirmeyiz arkadaş!...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.