Mısır’ın Gezi’cileri
Mısır’da fitnenin amacı İslâmi kesime iktidarı teslim etmemektir. Sergiledikleri tavır ise tabulaştırdıkları “demokrasi”ye en başta kendilerinin itibar etmediklerini, onu sadece dayatmalarına yasallık kazandırma kılıfı olarak kullandıklarını gösteriyor.
Fitneyi organize eden mekanizmanın üç temel ayağı var. Birincisi Mısır’da siyasi iktidarın bağımsız düşünen ve halkın İslamî duyarlılığını önemseyen bir kadroya verilmesinin tüm Arap dünyasını etkileyeceğinden ve bir örnek teşkil edeceğinden çekinen uluslararası emperyalizmdir. Bu ülkeyi bir tampon güç olarak kullanan ve Gazze’ye uygulanan ambargoda bölgenin Batı sınırına bekçi tayin eden uluslararası siyonizmi de bu ayağa dâhil edebiliriz. İkinci ayağını normalde Hüsni Mübarek diktasına karşı ayaklanmayı destekleyen ama İslâmî hareketin iktidarını da kabullenemeyen, uluslararası emperyalizmin ve siyonizmin hesaplarına uygun siyaset gütmeye de açık laik, liberal, Batıcı unsur oluşturuyor. Bu unsurun bir dâhili bir de harici kanadı bulunmaktadır. Üçüncü ayağı ise dikta döneminde elde ettiği mevzi ve kaynakları kaybetmek istemeyen, dolayısıyla bu imkânların yeni yapılanmada da kendisine verilmesini isteyen eski rejim kalıntısı unsurlardır. Bunlara Mısırlıların güncel literatüründe “fulûl” yani “kalıntılar” deniyor. İkinci ayağı oluşturan kesim normalde diktaya karşı başkaldırı merhalesinde halkın direnişini desteklediği halde bugün İslâmi hareketin başarısını engellemek amacıyla “fulûl” adı verilen kesimle sıkı işbirliği içine girdiği görülüyor.
Bu tasnif söz konusu unsurların stratejik konumlarına göredir. İdeolojik, siyasi ve dinî kimliklerine bakıldığında aynen Gezi Parkı olaylarında olduğu gibi çok farklı unsurların ortak bir gaye etrafında ittifak kurdukları görülür. Ortak gaye ise siyasi iktidarı, geniş bir halk desteğine sahip olsa da merkezinde Cumhurbaşkanı Dr. Muhammed Mursi’nin yer aldığı kadroya bırakmamak, bu kadroyu çekilmeye zorlamaktır. Bunda fitne cephesinde yer alanların her birinin kendine göre bir hesabı var.
Batıcı-laik kesimin başını çeken Muhammed Beradi’, ülkenin İslâmî çizgiye kaymasının her ne pahasına olursa olsun engellenmesinde ısrarlı. Faizden ve İslâmî nizamın yasakladığı alanlardan büyük gelirler elde eden sermaye grubunun başını çeken Hamdin Sabbahi ve adamları ekonomik düzene kendilerinin razı olmayacakları bir şekil verilmesinin mutlaka engellenmesini istiyor. Sabbahi aynı zamanda kendi çıkar kavgasında mensup olduğu Kıptî kesimi de devreye sokmak için İslâmcıların iktidarının Mısır’da Kıptî hıristiyanların muhtelif alanlardaki etkinliklerinin sonu olacağı tehdidinden yararlanmaya çalışıyor. Mursi’nin Baas diktasıyla tüm ilişkilerini kestiğini açıklamasından rahatsız olan İran ve onun yerel lobisi de tepkisini muhaliflere destek vererek ortaya koyuyor.
İlginç olan bir şey ise aynen Türkiye’de Gezi Parkı eylemlerinde olduğu gibi Mısır’da da İslâmî kesime mensup bazı şahsiyetlerin ve oluşumların Mursi iktidarına karşı siyasi savaş içinde olan fitne cephesine destek vermeleri veya bilfiil cephenin içinde yer almaları. Bunları iki kategoriye ayırmak mümkündür. Birinci kategoriye girenler iktidarı elde edenlerle siyasi rekabet içinde olanlardır. Bu kesime girenler siyasi yenilgiyi kabullenmek istemediklerinden sahada alamadıklarını başkalarıyla işbirliği içine girerek elde edebileceklerini sanıyorlar. Oysa bunlar, işbirliği yaptıklarının ilk itiraz ettikleri şeyin siyasi iktidarı hak etmiş olanların İslami kimlikleri olduğunu ve bu itirazın kendileri için de geçerli olduğunu düşünemiyorlar. İkinci kategoriye girenler ise başta Suudi Arabistan olmak üzere, Müslüman Kardeşler’in siyasi iktidarının bir örnek ortaya koymasından endişe eden mevcut dikta rejimlerinin yönlendirdiği ideologların etkisinde kalan marjinal gruplardır. Bu gibi marjinal gruplar da sergiledikleri tutuma Mursi’nin İslam şeriatını uygulamaya geçirmemesini gerekçe gösteriyorlar. Henüz ülkede bir siyasi otorite oluşmadığını görmek istemezken, Mursi’nin devam eden şartlar yüzünden henüz başaramadığını, kendilerinin faizden beslenen Kıpti lider Hamdin Sabbahi ve laikliğinden taviz vermeyen Muhammed Beradi’ ile başarmayı mı düşündükleri sorusuna nasıl cevap vereceklerini de bilmiyoruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.