Arnavutluk’tan Kılıçdaroğlu’na mesaj!
Eski Yugoslavya coğrafyasındaki birçok ülkedeki kayda değer Arnavut nüfusu ve Potansiyel sorun noktalarına olan yakınlığı, Arnavutluk’ta meydana gelen gelişmeleri dikkatli takip etmemizi gerektiriyor.
Arnavutluk muhalefetinin, 2009’daki seçim neticesini kabullenemeyişi ve bunun ardından parlamentoyu boykotu, AB ve ABD’nin baskıları neticesinde sonlanmıştı. Buna rağmen, 23 Haziran 2013 tarihinde yeni seçim kararı çıkıncaya kadar, bu ülke siyasetinde sular durulmadı.
Sekiz yıl boyunca Başbakanlık görevini yürüten Demokrat Parti lideri Sali Berişa, Cumhurbaşkanlığı deneyimine sahip bir lider. Enver Hoca’nın yol haritasını benimseyen İşçi Partisi’ne karşı muhalefeti sebebiyle, demokratikleşmenin sembolü olarak kabul ediliyor. “Kosovalılara Arnavutluk pasaportu verilim”, “Bütün Arnavutların Başbakanıyım” ve “Arnavutların bir gün mutlaka birleşecek” gibi popülist ve milliyetçi söylemleri sebebiyle, bölgedeki Arnavutlar tarafından da seviliyor.
Ana muhalefetteki Sosyalist Parti lideri Edi Rama da, başarılı sayılabilecek, Tiran Belediye Başkanlığı deneyimine sahip. Daha az şaibeye bulaşmış olması sebebiyle, yükselen bir grafiğe sahip. Ancak bir siyasetçide istenmeyen ölçüde hırçın ve sert söylemlere sahip.
Sosyalist Entegrasyon Hareketi Partisi lideri İlir Meta ise, 2004 yılında Sosyalist Parti’den ayrılarak, Arnavutluk siyasetinin anahtarı haline geldi. Nisan ayında, iktidar koalisyonundan ayrılıp, Sosyalist Parti liderliğindeki ‘Avrupalı Bir Arnavutluk İçin’ koalisyonuna dahil olması tüm siyasi dengeleri değiştirdi.
Seçim kampanyası döneminde her iki koalisyonda, kalkınma, istihdamın artırılması, rüşvet, yolsuzluk ve organize suçla mücadele, vergi ve hukuk reformu vaadinde bulundu. Ancak, aralarında pek fark bulunmayan, parti programları ve seçim vaatleri yerine rüşvet ve yolsuzluk gibi, kişisel suçlamalar konuşuldu. İşsizlik, ekonomik kalkınma, sağlık, eğitim ve hukuk reformu gibi konular pek konuşulmadı.
Arnavutluk’ta neredeyse hiçbir seçim dönemi olaysız geçmiyor. Bu seçimde de adet yerini buldu. Parti binalarına saldırılar, milletvekillerine yönelik tehditler ve seçmenlere zarf içerisinde para dağıtımı gibi olaylar yaşandı. Ancak en üzücü olay, Laçi kentinde, Demokrat Parti adayıyla silahlı çatışmaya giren muhalefet temsilcisinin ölmesiydi.
AB üyeliği adaylık statüsü, yargı ve kamu idaresi reformu, hukukun üstünlüğü, özgürlük ve temel haklar gibi çeşitli alanlarda reform şartına bağlanan Arnavutluk, böylesi şartlar altında, komünist rejimin yıkıldığı 1991 yılından sonraki sekizinci seçim için, 23 Haziran’da sandık başına gitti.
Arnavutluk Halk Meclisi’nin yeni 140 temsilcisini belirlemek için yapılan seçimlere 66 parti katıldı. Bunlardan 25’i, Demokrat Parti liderliğindeki ‘İş, Refah ve Bütünleşme İttifakı’ ve 37’si de Sosyalist Parti liderliğindeki ‘Avrupalı Bir Arnavutluk İçin’ koalisyonu içerisinde yer aldı. Buna ilaveten dört küçük parti ve üç bağımsız aday da seçim yarışına katıldı.
Seçim öncesi anketler, yarışın bu iki koalisyon arasında geçeceğini ve oy oranlarının yakın olduğunu işaret ediyordu. Ancak iki seçim koalisyonu etrafında şekillenen yarışta, oy oranları çokta yakın değildi.
Demokrat Parti liderliğindeki ‘İş, Refah ve Bütünleşme İttifakı’, 676 bin 22 oy ve yüzde 39,23’lük oy oranıyla, 56 temsilciye hak kazandı.
Sosyalist Parti liderliğindeki ‘Avrupalı Bir Arnavutluk İçin’ koalisyonu ise, 991 bin 423 oy ve yüzde 57,54’lük oy oranıyla, 84 sandalye elde etti.
Sandıktan çıkan bu netice, 2005 yılından beri devam eden, Demokrat Parti iktidarının artık sonlandığını ifade ediyor.
Sosyalist Parti lideri Edi Rama’nın, sonuçlar kesinleştikten sonra yaptığı açıklamasındaki dile getirdiği “Ben sizin başbakanınız ve aynı zamanda da en büyük hizmetçiniz olacağım. Başbakan ben olacağım belki ama iktidar sizin olacak” sözleri, Başbakan Erdoğan’ın balkon konuşmasını anımsattı.
Edi Rama, Sosyalist Entegrasyon Hareketi lideri İlir Meta’ya meclis başkanlığını vererek, Başbakanlık için destek sözü aldı. Ancak bu hükümetin sağlıklı ve uzun vadeli olabileceğini zannetmiyorum. Bununla birlikte sosyalist hükümetin, gerek iç gerekse dış siyasette çok farklı bir çizgi izlemesi beklenmiyor.
Gelelim yazının başlığındaki mesaj meselesine…
Sali Berişa, seçim sonuçları kesinleştikten sonra “Seçimi kaybettik. Bütün sorumluluk sadece bir kişiye ait. Bana... Sali Berişa’ya. Ve ben sorumluluğu üstleniyorum, Demokrat Parti’deki görevimden istifa kararı aldım” sözleriyle parti liderliğini bıraktı. Berişa, ilk seçim mağlubiyetinin bedelini istifa ederek ödedi. Ancak Kemal Kılıçdaroğlu hala CHP Genel Başkanı...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.