On İki Öfkeli Adam ve Resim Okumak
On iki Öfkelİ Adam, 1957 ABD yapımı bir dram filmi. Yönetmeni Sidney Lumet. Senaryo Reginald Rose'a ait.
Makul şüphe kavramı üzerine kurgulanmış olan film, sanığın suçsuz olduğuna dair, bir jüri üyesinin, diğer on bir üyeyi, ikna etme mücadelesini anlatıyor. Gerçekliğin ne kadar öznel, çıkarcı ve önyargılı olabileceğini gösteriyor. Bir kişinin diğerlerini ikna etme sürecinde, suçlu diyenlerin esas sebeblerinin yabancı düşmanlığı , kanuna itiraz etmeme, kalabalığa uyum veya sürü zihniyeti, geçmişle hesaplaşma, kendini önemli hissetme, varoşlardan nefret etme, hatta bir an önce karar çıksın maça yetişeyim endişesi olduğu ortaya çıkıyor.
Şimdi, yaşadığımız iki aylık sürecde , ister parka çıkarak, ister twit atarak kargaşa ortamına, sokak darbesine hizmet eden öfkeli adamlara dikkat edin. Görevden alınan siyasetçiler, muslukları kesilen sanatçılar, gitmezsem linç edilirim diye korkanlar, bu hükumet zamanında torpili işlemeyenler, badem(!) bıyıkdan nefret edenler, yaşam tarzlarını tabulaştıranlar, yerli sermaye düşmanları, cinsel özgürlük isteyen ahlak düşkünleri vs. vs....
Ailece seyredebileceğiniz bir film.
RESİM OKUMAK
Bazı yorumculara hayranım. İnsana yazacak konu üretiyorlar. Yorumlara şöyle bir bakayım diye bilgisayarı açınca öylece kalakaldım. Nasıl ve neyle açıklasam bilemiyorum.
Bizim çocukluğumuzda bir reklam vardı. Adama ,“Bu size neyi hatırlatıyor?” diye bazı resimler gösteriliyordu. Her seferinde “çokomilk” diyordu. “Nereden aklınıza geldi” diye sorulunca, “Hiç aklımdan çıkmıyor ki” cevabını veriyordu.
Bir de hani, Türk filmlerinin kötü adamları vardır. Bir kadına fenalık yapacaksa, bunu meşrulaştırmak için kadın hakkında “bilmem ne” iftirası atar.
Ya da en iyisi, yurdum insanının ifadesiyle “Ayının kırk türküsü vardır kırkı da olgun armut üstüne”
Sözlerim “yasinak06” rumuzuyla yorum yazan arkadaşa. Sizi tebrik ediyorum. Ya da Freud’ü edeyim. Zira, Perihan Mağden’den sonra, bir de nur topu gibi metafizik oğlu oldu.
Aslında yorumlara cevap vermem(Ama çok ciddiye alırım. Bazen yeni bir şey öğreniyorum). Facebook ve twitterim yok. Cep telefonum bile yok. Teknoloji ile aram pek iyi değil. Sadece, zahmet edip mail atma nezaketi gösterenlere mukabele ediyorum.
Ama bu durum farklı…
Sayın "yasinako6", sanıyorum cinsellikle ilgili ciddi bir sorununuz var. Evliyseniz acilen bir psikoloğa gidin. Bekarsanız evlenin ya da Haydar Dümen’i filan arayın. Toplu taşım araçlarına binmeyin. Bir gün, bir kadının şemsiyesi, kafanızda parçalanabilir.
Yorumunuzu okurken kendimi Harry Potter'daki büyücülük okulunda gibi hissettim. Başımda büyülü şapka konuşuyor. "Hımm ..Yere bakıyor. Utangaç tavırlar.. Resimde erotizm var...." Devamını ben getireyim. "Sayın editör, atın bu kadını okuldan. Yani siteden. Milleti yoldan çıkarmasın."
O fotoğrafda, sadece ve sadece, fotoğraf çektirmeyi sevmeyen bir kadın var. Elliye merdiven dayamış. Evli ve beş çocuklu. Resme nereden, hangi açıdan baktınız da erotizm gördünüz?
Ayrıca, yazının konusu, Sultan Abdülhamit Han. Pes vallahi… Ama, bunların, sizi utandıracağını sanmıyorum. Çünkü sizin mantığınız “Otur çocuklarına bak o zaman. Ne işin var yazmakla çizmekle?” türünden.
Hadi, “resim şart mı?” konusunda size hak verebilirim de adımı niye kullanmıyorum anlayamadım. Benim bir adım var. Evde, işyerinde, mahallede hitab edilen bir adım. Mesela “Rumuz Goncagül”, Kerime Yıldız’dan daha mı namuslu duruyor.
Ben hakaretden rahatsız olmam. Üslub-ı beyan, ayniyle insan. Fakat sizin yüzünüzden, benim oradaki kıytırık resmime, bugüne kadar kardeşi ya da ablası gibi bakan bir çok insan, şimdi farklı gözle bakabilir.
Lütfen, benim yazılarımı okumama hürriyetinizi kullanın. Hele resmimi hiç okumayın.
Yukarıdaki filmi, bilhassa, sizin için seçtim. Bir insan hakkında, sözleri ve fikirlerini geçtim, resmine bile bakarak peşin hüküm verebiliyorsunuz .
BADEM İQ
Güzel Türkçemizin nefis incelikleri var. Anadolu insanı, insanı tasvir ederken sebze ve meyvelerden epeyce istifade eder . Elma yanaklı, kiraz dudaklı, zeytin gözlü, üzüm gözlü, fındık burunlu, mercimek dalı, sırık fasulye aklıma gelenler.
Ha bir de badem var. Göz için kullanılır. Kel ölünce sırma saçlı, kör ölünce badem gözlü olur. Evlat, badem; torun, badem içidir. Bir de Adem, madene inmiş. Madende, badem yemiş. Madem Adem, madende badem yemiş, niye bize getirmemiş?
Ayrıca, salatalığın pazardaki adıdır badem.
Hiç iq’sunu duymamıştım. Caanım bademi, önce bıyığa taktılar; şimdi de zekaya..
Kim ne derse desin, Meltem Ü. Erzen zeki bir kadın. Reklamın iyisi, kötüsü olmaz. Bir anda, herkes, ondan bahsetmeye başladı. Belli ki eş durumundan siyaset, artık kesmiyor. Seçimler yaklaşıyor. Tribünlere oynamak için yeni bir şeyler söylemek lazım. Badem, Bekir Coşkun'dan; Iq, Banu Alkan'dan. Aslında saçma sapan bir twit. Ama tuttu.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.