İhsaniler
Başlıktaki “İhsan” kelimesini görünce, hemen felsefeci ve roman yazarı İhsan Oktay Anar’ı falan hatırlamayın... Taksim ve İstiklal’de eli açık olandan söz ediyorum.
İlahiyat fakültelerine devam edip bitirememek bunların ortak kaderi galiba. Baksanıza ne Ahmet Hakan, ne de İhsan bitirebilmiş İlahiyat’ı... Biri Kayseri Erciyes İlahiyat’tan, diğeri Bursa Uludağ İlahiyat’tan terk... (Murat Menteş de Liseden sonra okumamış. Bak şu tesadüfe!...)
Kendi mahallesinden iş çıkaramayınca, öteki mahallenin çocuklarıyla sarmaş dolaş İhsanîlerin lideri. Yakında, küf kokan “emekli memur gazetesi”nde yazılarını görürseniz, şaşmayın. (Yok... “Amiral gemisi”ne neyim almazlar; oraya Murat yakışır.)
Öteki mahallenin çocuklarıyla iş tutmak
Artık bu iyice belli...
Öteki mahalle, bu mahallenin çocuklarını kolpaya getirmek için can atıyor.
“Kolpaya getirip de ne olacak?...” demeyin.
Öteki mahallenin çocukları, bu mahalleyi çok merak ediyor... Dünya değişti... Öteki mahallenin hükmünün son kullanma tarihi geldi de geçiyor bile. Bugüne kadar eteklerindeki bütün taşları döktüler; cephaneleri bitti. “İrtica, mürteci, yobaz, gerici, ticanî, laiklik elden gidiyor, cumhuriyet elden gidiyor, Atatürk elden gidiyor, şeriatçi” gibi lafları o kadar bol harcadılar ki yıllarca, toplumu etkileyecek lafları kalmadı... Artık yeni laflar da üretemiyorlar... O zaman ne yapacaklar?... Tavşana tutulan havuç yöntemiyle bu mahalleden insan devşirip onları konuşturacaklar ve güyâ bu mahallenin sırlarını öğrenecekler.
Ne güzel iş!...
Bir taşla iki kuş...
Devşirmelerle hem cephane yükleyeceksin, hem de bu mahalleyi rontgenleyeceksin!... Örneklerini “Ben İmam-hatipteyken...” diye başlayan cümlelerde görmedik mi?
Şimdi İhsanî cemaatini sürdüler piyasaya...
Bu İhsanîler, niye normal zamanlarda çıkmazlar piyasaya da, ya 1 Mayıs’ta veya Gezi eylemlerinde çıkarlar hiç düşündünüz mü?
Konu basit bir “muhalif olma” mı?
Normal zamanlarda yeryüzüne çıkmayan İhsanîler’in hep olaylı gösterilerde arz-ı endâm etmelerinin sebebi, kendi başlarına bir cirmlerinin olmaması; eylemleri “yeşerecek ortam” gibi görüp oralardan rol kapmalarıdır.
Karikatür gibi
Bırak abi “Antikapitalist Müslüman” ayaklarını!... Bırak şu Ali Şeriatî karikatürü durumlarını!... Bunlar yarım tahsilli insanların midelerine oturacak laflar.
“Durduk divana, uyduk meydana” hesabı, hazır birikmiş kalabalıklardan tarafdar devşirmek için “devrimci” modunda afra-tafra ucuzculuğunun sonu hüsrandır.
Taksim’de abdestli-namazlı oruçluların iftarı dururken, alnı bir defa dahi secdeye gelmemişlerle iftar yapmak tiyatrosunu gördük... “Abdestli kapitalist”lerden sonra oruçsuz ve abdestsiz Müslümanları da mı görecektik ya Rabbim!... Bu yetmezmiş gibi bir de Şemdinli vadilerinde PKK’lı eşkıya ile sarmaş dolaş olan BDP millet vekili Sabahat Tuncel’i mi görecektik o iftar sofrasında?
“Yeryüzü Sofrası”ymış!... Peh!... Osa olsa “Yeryüzü Mavrası”dır bu aga!...
Her canlının kendi habitatı vardır ve kendi habitatında büyümeyen canlı marazîdir. İhsanîler, bira mahallesinde zemzem satmaya kalkanlar olarak yabancı habitatta kök salmaya çalışıyorlar ama içmezler!...
Bu İhsanîler, tam bir karikatür... Pınar suyu ile birayı karıştıran bir zihniyet dünyasının kırık-dökük çizgisi yani...
Allah, İhsanîler’e akıl-fikir ihsan eylesin!...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.