Teröristbaşı Öcalan yeniden yargılanacaksa...
Sonunda bu da oldu. Ömür boyu ağırlaştırılmış hapse mahkûm “Teröristbaşı” Abdullah Öcalan’ın avukatları, “infazın durdurulması” ve “yeniden yargılanması” için Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’ne başvurdu.
Başvuru gerekçesi, “4. Yargı Paketi” olarak bilinen “6459 Sayılı İnsan Hakları ve İfade Özgürlüğü Bağlamında Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun.”
30 Nisan 2013 Tarih ve “28633 Sayılı Resmî Gazete”de yayımlanarak yürürlüğe giren 6459 Sayısı Yasa’nın 21. maddesi, “5271 Sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu”na “Geçici Madde 2”yi ekliyor. Buna göre, eğer Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, bir kişi hakkında verilen mahkûmiyet kararının “Avrupa İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşme”nin veya “eki protokoller”in ihlali suretiyle verildiğini tesbit eder de buna dair kesinleşmiş karara varırsa, “15.6.2012 tarihi itibarıyla Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi önünde denetlenmekte bulunanlar bakımından” 5271 Sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 311’inci maddesinin ikinci fıkrası hükmü uygulanmaz. “Bu durumda olanlar”, yasanın yürürlük tarihinden itibaren “yargılamanın yenilenmesi talebi” ile “üç ay içinde” müracaatta bulunabilirler.
Şimdi Teröristbaşı’nın avukatları, buna istinaden “yeniden yargılama talebi”nde bulundular. Teröristbaşı aleyhine verilen mahkûmiyet hükmünün “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ihlali suretiyle verildiği”nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kesinleşmiş kararı ile tespit edildiğini, bu yüzden yeniden yargılanması gerektiğini iddia ettiler.
Avukatların talebinden, “yeniden yargılama”ya dair Hükümet’in ciddi bir atılım yaptığını, hatta Teröristbaşı’na bile yol açtığını öğreniyoruz. Yine, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kesinleşmiş kararına göre, Teröristbaşı hakkında verilen mahkûmiyet kararının, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ihlali suretiyle verildiğini öğreniyoruz.
Ancak sadece bunlar değil, iki şeyi daha öğreniyoruz:
1- Meğer Teröristbaşı’nın bölücü terör faaliyetleri, onbinlerce insanın ölümüne, milyarlarca maddi kayba, sosyolojik, kültürel, iktisadi, siyasi vb. derin travmalara sebep olması, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından, “insan hakları ve ifade özgürlüğü bağlamında” ele alınıyormuş. Ve meğer, “bizim Hükümet”, bunu bile bile, “yeniden yargılama”nın dayanağını Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararına dayandıracak bir yasal düzenleme yapmış ve Teröristbaşı’nın bu kapsama girmesinin yolunu açık bırakmış.
2- Meğer Teröristbaşı’nın davası, “15.6.2012 tarihi itibarıyla Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi önünde denetlenmekte bulunan” bir dava imiş. Ülkenin başındaki en büyük bölücü belanın başının dosyası, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin inisiyatifine bırakılmış. Nitekim avukatları da Teröristbaşı’nın, ilgili yasada yer alan bu niteliğe dayanarak yeniden yargılama kapsamına girdiğine işaret ediyorlar.
Bu önemli hususların Hükümet tarafından açıklığa kavuşturulması, durumu tashih etmesi lazım. Hükümetin, kamuoyunu tatmin edecek bir cevabının olup olmadığını merak ediyorum. Ancak her halükârda, yeni yasadan böyle bir yorum çıkabiliyorsa, durumun tekrar gözden geçirilmesi icabedecek gibi görünüyor.
Bu, meselenin hukuki-siyasi-sosyolojik boyutuna dair bir kesit. Şimdi gelelim meselenin diğer boyutuna. Eğer ardındaki kana, gözyaşına, onbinlerce can ve milyarlarca mal kaybına, derin yaralara ve travmalara rağmen, Teröristbaşı Öcalan yeniden yargılanacaksa;
l Suçluluğuna dair herhangi bir delil ve emare olmaksızın ömür boyu hapse mahkûm edilen Salih Mirzabeyoğlu da hemen ve derhal, Teröristbaşı’ndan önce, kayıtsız ve şartsız yeniden yargılanmalı ve serbest bırakılmalı.
l Haklarında ciddi bir suçlama olmaksızın hapiste tutulan, sırf sivil toplum faaliyetlerinde bulunduğu, herhangi bir yıkıcı-bölücü faaliyet ve terör eylemine katılmadığı halde, yasaların zorlanmasıyla üst sınırlardan mahkûm edilen Mustaz’aflar Cemiyeti üyeleri de yeniden yargılanarak haklarında verilen “orantısız mahkûmiyet kararları” bozulmalı.
l Doğru-dürüst bir delil olmaksızın, “zorlama yorumlara dayalı uyduruk deliller”le terör örgütü kapsamında yargılanıp mahkûm edilen, adlarını ve “örgüt”lerini bilemediğim daha ne kadar “müslüman” varsa, onların hepsi de yeniden yargılanıp haklarındaki karar tashih edilmeli.
l Daha da gerilere gidilip, “İstiklal Mahkemeleri” adındaki “Mezalim Mahkemeleri” tarafından yargılanan ne kadar kişi varsa yeniden yargılanıp, haklarındaki hükümler tümüyle ve hiçbir şarta bağlı olmaksızın “beraat”e dönüştürülmeli; itibarları iade edilmeli. Özellikle de İskilipli Atıf Hoca ile Şeyh Said ve diğer mazlumların itibarlarının iadesi ve “İstiklal Mahkemeleri’nin mahkûm edilmesi” için hemen harekete geçilmeli.
Böylece, hukuk nezdinde itibar sahibi olmak için “Teröristbaşı Öcalan” kadar melanet işlemek gerektiğine dair oluşabilecek nâhoş algının önüne geçilmeli.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.