Silivri’nin yoğurt meselesi!
Derler ki, yoğurt Türk icadıdır. İslam dünyasının Bulgarlara yamama işgüzarlığına bakmayın. Kelime halis türkçe, yoğun-laşmak, yoğur-mak fiilleriyle benzerliği apaçık değil mi?
Yoğurt mevzuu bu kadar açıkken, dünyanın bir tarafında hâlâ “Bulgar yoğurdu” denilmesine ne demeli? İnsanoğlu, inanmak istediğini gerçek sanır. Bu istisnai bir durum değildir.
Elbette yoğurt Türkiye’nin her yerinindir. Yine de bazı yerler vardır ki, bilhassa yoğurduyla ün salmıştır. Hani “Kanlıca” gibi…Tabii bir köyken, bundan kimbilir kaç on sene once, bir Kanlıca yoğurdundan bahsedilebilirdi. Ya şimdi? Kimbilir vatandaşa “Kanlıca yoğurdu” diye neler yedirilmektedir!
İstemem, eksik olsun!
Yoğurdu ile ünlü yerlerden biri de Silifke’dir. Hani şu güneyimizde, Akdeniz kıyısındaki beldemiz. Malum, türküsü de vardır ya:
Silifke’nin yoğurdu/Seni kimler doğurdu!
Silifke’nin mahalli ekibi bu türküyü söylerken kaşıkla şıkıdım şıkıdım oynar bir taraftan.
Ya Silivri’nin yoğurdu?
Bilmem ki ne demeli!
Elbette Silivri’de de yoğurt yapılır. Hele de bugünün şartlarında, sanayiin kapılara dayandığı zamanlarda Silivri bir yoğurt beldesi olarak görülebilir mi?
Görülsün, görülmesin, belediye “Silivri yoğurt festivali” yapmaya devam ediyormuş. Hatta bu yılki festivalde “hadise” çıkmış! Tabii sahneye, hani şu giyinme özürlü, avruvizyon takıntılı hatuncuk.
Silivri’nin yoğurt festivali günlerinde gerçekten hadise çıkmasa bile, Ergenekon mahkemesinin karar açıklaması dolayısıyla bayağı hadise çıkarmak isteyenler var. Günlerdir davul zurna ile ilan edip duruyorlar.
Silivri’yi Gezi’leştirmek yolunda atılan bu adımlar, elbette devletin güvenlik hissiyatını da kabartıyor. Nitekim, duruşmaya sadece avukatların, gazetecilerin alınacağı, vatandaşın alınmayacağına dair valilik açıklama yapmış.
Türkiye’de Kemal Kılıçdaroğlu gibi sapısilik siyasilerin de içinde bulunduğu bazıları Silivri’de adil yargılama olmadığı iddiasındalar. Bu yasaklamaya da itiraz ediyorlar. Onlara göre, “Ergenekon davasında masum vatandaşlar yargılanıyor”. Bazı askeri zevat hiç bir zaman darbe filan yapmak istemedi zaar. Sivil iktidarları alaşağı etmek için kılını dahi kıpırdatmadı muhteremler.
Saçma sapan da olsa böyle düşünenlerin de mahkemeye, adalete güvenmesi gerekiyor. Diyelim ki bidayet mahkemesi hatalı bir karar verdi, adil yargılama olmadı. Bunun üstünde Yargıtay yani temyiz var. E “hain iktidar” Yargıtayı da baskı altında tutuyor. O zaman ülkenin dışında, Avrupa İnsan hakları mahkemesi var. Yani bir şekilde hatadan dönülebilir.
Hakimin hükmünü peşinen reddedenler peşin hükümle Silivri’ye gitmek istiyorlar. Tabii orada “Silivri’nin yoğurdu” türküsünü çığırmak için değil. Mahkemenin cereyan ettiği salonun kapasitesi malum. Bu kadar büyük kalabalığı alacak bir mahkeme salonu da henüz inşa edilmediğine göre, bu ısrar niye?
Demek ki asıl maksat, mahkemeyi seyretmek değil. Baskı altında tutmak. Kargaşalık çıkararak, mahkemeye korku salmak!
Buna kim izin verir? Adalet kargaşada değil, sükunettedir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.