Hürriyet okumazdım okumaya başladım!
Türkiye’nin en “operasyonel” gazetesi hangisi?
Bu kolay, basitin basiti, zihin tembelliğine yol açan soruya cevap vermeyi reddediyorum!
Malûmu ilâma (veya bazılarına göre ilâna) lüzum yok!
Kurucusu bunu defalarca itiraf etmişti. Kurucusunun oğlu, gazeteyi devretmeden Özal’la ilgili tantanada (hükümetten bir şeyler koparmak istemişti o sıralar) apaçık söylemişti. Hemi de işi büyüterek: Darbelerde basın birinci kuvvettir!
Burada tevazudan “basın” kelimesi kullanılmıştır. Yoksa gazetenin adı kullanılacaktı.
İşte bu gazete...
Darbelerin yıldızı... 27 Mayıs’da, 12 Eylül’de en önde... Majestelerinin ‘pres’i gibi, generalinin basını!
Üstad Necip Fazıl fikir gazeteciliğini öldüren Sedat Semavi’nin bu resim gazeteciliğini çok şedit eleştirir. Fakat işe bakın ki, henüz televizyonun bilinmediği bir ülkede resim okuyanlar çoğunluktaydı. Bu çoğunluğun içinde yüksek rütbeliler de azımsanamayacak kadar yüksek nisbette idi!
Onlar Hürriyet okuyucusu idi...
Onlar muayyen zamanlarda ne okuyacaklarına karar verirler, bu gazetenin yöneticileri de üsluba çekip, bazan buna da vakit bulamayıp, manşetlerine taşırlardı.
Basın talimat takmaz! (mış)
Bunu diyecek gazeteciler, meslek sahipleri vardır elbette. Bunlara en az nisbette bahsi geçen gazetede rastlanır!
28 Şubat hepimizin gözü önünde cereyan etti... Şimdi verdikleri talimatlardan ötürü içeride bulunan nice yüksek rütbeli kumandanın emirleri bu gazetelerin manşetlerini süslemedi mi?
“Hayır efendim! Biz gazeteciyiz, haber değeri olanı yazarız, manşete taşırız.”
Hadi canım sen de!
Hangi manşetini sayayım?
“Gerekirse silah bile kullanırız!” (12 Haziran 1997) Kim söylüyor bunu? Hangi yüksek rütbeli söylerse söylesin, bu ağır suçtur. Seçilmiş bir hükümete karşı silah kullanma kararlılığı bugün mahkemelerin konusu oldu. Fakat bunları haber yapan, manşete taşıyanlar, bize gazetecilik satmaya devam ediyorlar.
İşte bu talimattan öte bir saikle atılan manşet: “Bu kararlara tam uyulacak!” Genelkurmay Başkanı, Refah Partisi’ne sert tepki göstermiş. (26 Mart 1997) Sözkonusu olan 28 Şubat kararları. Türkiye’yi hükümet değil, Genelkurmay yönetiyor. Bunu da Hürriyet meşrulaştırıyor.
“RP’ye tarihi dava” (22 Mayıs 1997) Son seçimde en yüksek oyu alan Refah Partisi iktidara geldiğinden beri, cihet-i askeriye basınla (bunu Hürriyet’le diye de okuyabilirsiniz) işbirliği yaparak yıpratma kampanyası uyguluyor. Kapatma davasının ne menem bir şey olduğunu söylemeye gerek yok!
“Askerlerden RP’ye şok suçlamalar” (11 Haziran 1997) Hepsi mesnetsiz iddialar. Fakat operasyonel gazetenin işi bu!
Ya bizi ilgilendiren en rezil manşet: “Generallerin hukuk zaferi”!
İki generalle ilgili bir davaya 312 general katılıyor, terazinin kefesine kılıçlar konuluyor, böylece savaş meydanlarında kazanılmayan zafer adliyede kazanılıyor!
Hangi ahlâksızlıklarını sayalım bunların?
Yine hukuk kullanılmış ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Tayyip Erdoğan mahkum edilmiş. İşte manşet: “Artık muhtar bile olamaz!” Hani adam arkasını iç ve dış etkili merkezlere dayamış. Onların kudreti her şeye yeter!
Bu manşeti atan bir genel yayın yönetmeni, bunun tamamen tersini görürse ne yapar? Dürüst insansa, “ben yanılmışım” der ve mesleği bırakır. Tabii bunun için küçük bir şart koştum: Dürüstlük!
Bakın adam ne yaptı: “Erdoğan için “Artık muhtar bile olamaz” başlığını atan da bendim. Bakın o Erdoğan cezaevinden çıktı, başbakan oldu ve istediği takdirde kendini cumhurbaşkanı seçtirecek oya sahip.”
Sözlükleri açın bakın, bu hale ne denir?
En hafifi pişkinlik! Arsızlık, yüzsüzlük, hayasızlık, utanmazlık…
Feşmekan hatunun itinin ölmesine ayırdığı kadar yeri Suriye’de kimyasal silahla binden fazla masum insanın katledilmesine ayıran Hürriyet eleştirilere, “Hürriyet varsa o haber de vardır” cevabını vermiş!
Bizim merak ettiğimiz bu haber değil ki, o feşmekan artistin itinin öldürülmesi!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.