Butto'nun Ölümü
Silahın gücünü hukuk ve adaletin gücünün üstüne çıkaran, sonra da kendilerini haklı gösterebilmek için yalanın gücünden yararlanmaya çalışan yöneticiler yanıldıklarını geç fark ediyorlar. Pakistan’da Perviz Müşerref’in uyguladığı devlet şiddetinin bu ülkeyi rahatlatmayacağını, bilakis daha da çıkmaza sürükleyeceğini biz daha önce Kızıl Cami ve Medresesi katliamıyla ilgili dosyamızda dile getirmiştik. Nitekim izlediği politikaya muhalefet edenleri silahın gücüyle susturmaya ve bunu yaparken kendisine yön veren dış güçleri memnun etmeye çalışması Pakistan’ı rahatlatmadı. Müşerref bu yolla ülkede istediği şekilde otoriteyi sağlayamadığı gibi Amerikan emperyalizminin gözüne girmeyi de başaramadı.
Pakistan’daki Kızıl Cami katliamıyla Lübnan’ın Trablus şehrindeki Nehru’l-Bârid katliamı arasında strateji ve amaç benzerliğine biz daha önce temas etmiştik. Strateji ve amaç benzerliğinin bir sonuç benzerliğine de götürdüğünü görüyoruz. Pakistan’daki devlet şiddeti güven ve istikrarın kaybolmasına yol açarak ülkeyi çıkmaza sürüklediği gibi Lübnan’da da cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili anlaşmazlıktan doğan siyasî krizin sebep olduğu ciddi sıkıntılar yaşanıyor. Bunun yanı sıra hem Pakistan’da hem de Lübnan’da fitnenin altyapısının oluşması sebebiyle ciddi bir endişe ve korkunun topluma hâkim olmasından kaynaklanan problemler yaşanıyor. Oysa devletin gücünün hukuksuzluğun meşrulaştırılması için değil hukuk ve adaletin hâkim kılınması için gerekli olduğunun baştan düşünülmesi gerekirdi.
Devletin gücünü resmî şiddet için kullanan General Müşerref bu tutumuyla halkından uzaklaşırken, kendine destek vereceklerini sandığı emperyalistlerin nazarında da eskimeye başlayınca bu ülkeyle ilgili yeni senaryolar üzerinde konuşulmaya başlanmıştı. Tam böyle bir dönemde Müşerref’in tüm muhalefetine rağmen Bayan Binazir Butto’nun ülkeye dönmesi ve hızlı bir şekilde siyasî atağını başlatması dış güçlerin yeni hesaplarını onun üzerine kurdukları yönünde yorumlar yapılmasına yol açtı. Nevaz Şerif’in ilk dönüş teşebbüsünü engelleyebilen Müşerref’in Butto’nun dönüşünü engelleyememesi de yeni senaryoların Butto üzerine kurulduğu yorumlarını güçlendiriyordu.
Şimdi Butto öldürülünce cinayetle ilgili kurguların bayağı çetrefil bir hal alacağı anlaşılıyor. Pakistan’la ilgili hesaplarını ve senaryolarını onun üzerine kuranların biri birden tavır değiştirerek yeni bir strateji ve hesap için onu öldürdüklerini iddia etmek için çok güçlü delillere ihtiyaç var. Eylemin birileri tarafından üstlenilmiş olması da hadiseyi yeterince açıklığa kavuşturmuş görünmüyor.
Pakistan’daki Kızıl Cami katliamı ile Nehru’l-Bârid Mülteci Kampı katliamı arasında benzerlik olduğu gibi Butto cinayeti de biraz Refik el-Hariri cinayetine benziyor. Belki cinayetleri gerçekleştirenlerin amaçları çok farklı olabilir ama bu cinayetlerden doğan sonuçlar ve emperyalist güçlerin politikalarına malzeme yapılması açısından önemli benzerlikler olacağını sanıyoruz.
Olay sonrasında yayınlanan haberlerde ABD’nin bu olayı Pakistan’a asker sokmak için gerekçe yapacağı ifade edildi. Bu yöndeki haberler ABD’nin bu olayı Pakistan’la ilgili hesapları için değerlendirme amacında olduğunu gösterir. Tıpkı Lübnan’daki Hariri cinayetini Suriye’ye baskı yapmada ve Lübnan’daki siyasi mekanizmayı kendi istediği yöne çekmede değerlendirdiği gibi. Ama bu ülkedeki siyasi mekanizmaya askerî müdahalede bulunmak amacıyla asker sokma niyetinin olacağını tahmin etmiyoruz. Eğer ki askerin gücünü ve şiddet politikasını kullanma yoluyla ABD’nin istediği tarzda bir kontrol sağlanabilseydi bunu tıpkı bir ABD generali gibi çalışan Perviz Müşerref çok iyi becerirdi. Zaten Afganistan’da zor durumda olan ABD işgal güçleri Pakistan’da da şiddetli tepkiyle karşı karşıya geleceklerdir.
Butto’nun politik çizgisi ne olursa olsun, öldürülmesi Pakistan’da kimseye yaramayacaktır. Müşerref, muhaliflerini ortadan kaldırmakla suçlanacak ve zaten suçlanıyor. Bayan Butto bir siyasi hareketin lideri olduğundan arkasında kitlesel güç vardı. Bu güç liderlerinin öldürülmesini kaldıramayacak ve fitne politikalarına açık hale gelmiş olacaktır. Böyle bir kitlenin psikolojik yönünden yararlanılması İslâm dünyasında fitnenin yayılmasını isteyen güçlerin bu konuda geliştirdikleri stratejilerini devreye sokma çabalarında başarı sağlamalarına imkân verebilir.
İslâm dünyasının ve genelde tüm insanlığın fitnenin yönlendiricilerinden kurtulmaya ihtiyacı var. Bu dönemde insanlığın başındaki en büyük musibetlerden biri fitnedir
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.