Silivri yolcuları kalmasın
CUHAP genel müdürü Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Çankaya’da verdiği 30 Ağustos Zafer Bayramı resepsiyonuna katılmamış. Üstelik bu yıl ilk defa sivil görünümlü bir resepsiyon veriliyor, ev sahibi Cumhurbaşkanı Gül ve eşi. Yani 90 yıldır Genelkurmay Başkanı ve eşinin ev sahipliğinde yapılan resepsiyon bu yıl Çankaya’ya taşınmış. Kılıçdaroğlu’nun rahatsızlığı da bu yüzden olsa gerek. Hazret, “Bir kasıt yok, başka anlamlar çıkarmayın” dese de yapılanları tesbih tanesi gibi sıraladığınızda ortaya tam da bu partiye yakışır bir tablo çıkıyor. İlk garabet Kılıçdaroğlu’ndan geliyor. Efendim sivilleşme adına önemli olan bugünde genel başkan Silivri’ye gidiyor. Orada halkın oyları ile seçilmiş iktidarı devirmeye teşebbüsten yargılanan ve pek çoğu müebbet olmak üzere ağır cezalar almış olan darbeci subayları ziyaret ediyor. Böylesine bir davranış Kılıçdaroğlu’na pek de yakışmış. Adamcağız üye olmak için yıllarca adresini aramamış mıydı?
Sonunda bulmuş belasını! Şimdi gelelim ikinci atraksiyona. Habertürk’te Doğru Açı programında Prof. Dr. Halil İnalcık ve Yard.Doç. Murat Paker, Kılıçdaroğlu’nun bu olayını konuşurlarken programa telefonla bağlanan ve bu partinin güya en kafası çalışan milletvekillerinden olan Atilla Kart olaya açıklık getiriyor:
“Gündüz yapılan 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlamalarına katıldık. Akşamki programa katılmayışımız Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün şahsına bir tepkidir. Sayın Gül; bir türlü Cumhur’un başı olamamıştır. Partilere eşit mesafede duramamış ve Suriye konusunda hükümetin yanlış politikalarına destek vermiştir.”
Ve böylece Vehbinin kerrakesi anlaşılıyor. Hedef Abdullah Gül!
Prof. Halil İnalcık, sözünü kimseden esirgemeyen bir ilim adamı. CUHAP Konya Milletvekili Atilla Kart’ı 5 dakikada damga pulu gibi yapıştırıyor ekrana.
Ezcümle İnalcık Hoca diyor ki; “Siz halkın oyları ile seçilen bir cumhurbaşkanını gayrimeşru ilan ediyorsunuz. Yani tanımadığınızı deklare ediyorsunuz. Bu tavır demokratik bir tavır değildir. Üstelik böyle bir günde sayın Kılıçdaroğlu darbeci paşaları Silivri’de ziyaret ediyor. Bu yaptığınızın demokraside ve halkın vicdanında karşılığı yoktur. Siz bu tavrınızla ancak AK Parti’ye hizmet edersiniz. Bu kafa ile partinizi asla büyütemezsiniz. Halka gidip durumunuzu nasıl açıklayacaksınız?
Yard. Doç. Murat Paker de ardından aynı görüşleri serdediyor. Bu iki ilim adamını AK Partili filan sanmayın sakın. Onlar sadece objektif olma adına fikirlerini söylüyorlar ve kendi pencerelerinden iktidar partisine de makul denebilecek eleştiriler getiriyorlar. Ama Kılıçdaroğlu ve partisinin durumu vahim. Atilla Kart, yayına tekrar bağlanıyor ve kendisini savunduğunu zannediyor, oysa konuştukça batıyor. Zira çürük temel üzerine binayı kurmaya çalışıyor, tabii o bina belli bir süre sonra yıkılmaya mahkûm oluyor. Programı seyrederken aklıma parlak bir fikir geliyor. Haydi sizlerle paylaşayım.
Bu Kılıçdaroğlu denen zat-ı muhterem televizyonlarda partisi adına hakkaniyetli eleştiriler yapan Halil İnalcık, Murat Paker, Savcı Sayın, Sevilay Yükselir, Hüseyin Gülerce, Ahmet Taşgetiren, Ali Bulaç, Elif Çakır, Hilal Kaplan gibi isimlere danışmanlık teklifi götürse ve partisine yeni bir yön verse ne olur?
Olur mu, vallahi de olur, billahi de olur. Ama bu yeni partiye ulusalcılar ne kadar katlanır bilemem. 90 yıldır, oturduğu yerde çürümüş, fosilleşmiş ve burnu pis kokulara alışmış olanlar bu temizliğe nasıl katlanırlar bu da cevabı zor verilecek bir sorudur. Yani bu partinin durumu içler acısı, yukarı tükürsen bıyık, aşağı tükürsen sakal... Kangren olmuş yerleri kesmesen kangren bütün vücuda yayılacak, kessen ortada organ kalmayacak. Sizin anlayacağınız bu partiyi mezarından Mustafa Kemal çıksa kurtaramaz.
Sonunda İhsan Özkes cenaze namazını kıldıracak galiba. Tabii ona da ulusalcılar, “Biz namaza karşıyız, laiklikte yeri yoktur!” demezlerse...