1001. yıl!
Demek ki, dün 28 Şubat’ın 1001. Yılı idi!
Hani ne demişti bir Genelkurmay başkanımız: “28 Şubat bin yıl sürecek!”
Elbette o yüksek rütbeli şahsiyeti yalancı çıkarmak haddimiz değil. Fakat bir zaman ayarlaması yapabiliriz: Dün 1001’inci yıla girdik!
Delilimiz açık: Bu davada yargılananların yaş ortalaması “bin”in üzerinde! Hepsi ununu elemiş, eleğini duvara asmış durumda. Emekli olmuşlar, torunlarıyla hem hal olacakken alınıp mahpushaneye konulmuşlar.
Üniformalarını çıkaralı bir hayli zaman geçmiş. Elbise dolaplarındaki general üniformalarının yıldızları matlaşmış, hatta bazılarınınki küflenmiş!
Sanıklar bunlar! Yani eski 28 Şubat mağrurları.
Bir de mağdurlar var!
Elbette en büyük mağdur millet ve ülke!
Türkiye yüz yıl geriye götürüldü. Millet canından bezdi. Hepimiz 28 Şubat mağduruyuz. Ama yine de bazı mağdurlar bizim adımıza mahkemeye çıkacak.
Sanıklara isnad edilen suç hükümeti devirmeye teşebbüs!
28 Şubatçılar, hükümetin devrilmesini sağladılar. Fakat bunu doğrudan yapmadılar. Refahyol hükümeti, askerin baskısı ile istifa etmek zorunda kaldı. Sanılıyordu ki, hükümet kurma görevi en çok reyi almış olan Refah Partisi’nden sonra Doğru Yol Partisi’ne geçecek. Yani Tansu Çiller görevlendirilecek.
Bunun neden olmadığını biz biliyoruz. Çocuklarımız biliyor mu acaba?
28 Şubat sadece Genelkurmay karargahından ibaret değil di ki. Hani başkomutan var ya, yani Cumhurbaşkanı. O zaman cumhurbaşkanı olan zat adeta bir sivil mareşal gibi hareket etti. Demokrasi tireninin raydan çıkmasına yol açtı. Daha az rey almış Ana Vatan Partisi’nin genel başkanı Mes’ut Yılmaz’a hükümet kurma görevi verdi.
Demek ki, 28 Şubat sadece üniformalıların işi değil. Sivil görünümlü siyasetçiler de işin içinde.
Siyaset alınının askerlerce tanzimine yardım eden siyasiler bir seçim sonra siyaset sahnesinden silindiler, cezalarını çektiler. Böyle avunabilir miyiz?
Yoksa onlar da bu davanın içinde olmalı mıydı?
“Dışında olmamaları lazımdı” diyebiliriz. Fakat, bir hükümet devirme teşebbüsü için bu kadro yeter mi? Ya başka sivil unsurlar?
28 Şubat davasında bildiğim kadarıyla bir tek eski YÖK başkanı Kemal Gürüz yargılanıyor. Evet haki üniformalılar yanında koyu renk üniformalılar, cübbeliler. Sadece YÖK Başkanı ile bu iş olur mu? Nerede o kahraman rektörler, dekanlar?
İş burada da bitmez. 28 Şubatçılar, eğer basın ve yayın desteği olmayacağını bilseler, bir adım atabilirler miydi?
Ya da iş adamları camiasının karşı çıkacağını bilseler böyle bir yola girerler miydi?
Elbette çıkmazlardı. Bu yüzden basını arkalarına almışlardı, onlar da operasyonun bir parçası idiler. İş adamları arkalarındaydı. Hatta işi daha ileri götürdüler: Sendikaları da arkalarına aldılar!
Burada durup düşünmek lâzım: Davada feşmekan amirali yargılıyorsunuz, ve fakat amiral gemisi olan gazetenin genel yayın yönetmenini ihmal ediyorsunuz.
Bu adaletli olur mu?
28 Şubat davasında dün bir, bugün iki. Bakalım sonraki günler ne gösterecek!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.