Saldırı planının perdeledikleri
Mısır cuntasının Rabiatu’l-Adeviyye meydanındaki korkunç katliamının hemen ardından gerçekleşen kimyasal katliamın bir yandan bu cuntanın sergilediği vahşetten yararlanırken bir yandan da ona perde çekerek işine yaradığını daha önce dile getirmiştik. Ancak kimyasal katliamın hemen ardından da onu bile ikinci plana itecek şekilde dikkatleri üzerine çeken ve gündemin baş sırasına yerleştirilen saldırı planı gürültüsünün, saldırganları geri adım atmaya zorlamak yerine işlerini kolaylaştıran bir rol oynadığını gördük. Katillere yeni katliamlar ve saldırılar gerçekleştirmeleri için henüz önlerinin açık olduğu ve kırmızı çizgiye gelmedikleri mesajı vermekten başka bir işe yaramayan gürültünün perdelediği, ikinci plana ittiği tek olay da Baas diktasının kimyasal katliamı ve rahatlattığı diktatör sadece Beşşar Esed olmadı. Bu gürültü sayesinde rahatlayıp, fırsattan istifade ederek kazıklarını sağlamlaştırmaya çalışan başkaları ve dünya kamuoyunun dikkatlerinden uzak tutulan daha başka önemli gelişmeler de var. Biz de Allah’ın izniyle bu hafta içinde yayınlanacak yazılarımızda her ne kadar haberlere yansısa da toplumsal ve siyasi tepkilerde pek kendine yer bulamayan bazı önemli gelişmelere özet bilgi ve değerlendirmelerle temas etmek istiyoruz.
Fakat öncelikle Obama’nın planının ertelenmesinde, Suriye’deki direnişte hâlâ gidişata yön verebilecek konumdaki en etkili gücün İslâmi hareket olmasının belirleyici etken olduğu kanaati taşıdığımı dile getirmek istiyorum. Şimdilik silahsız ve savunmasız halkın yanı sıra, Suriye’de iktidarı ele almaları durumunda işgalci siyonistler açısından endişe verici olabilecekleri düşünülen İslâmi direniş mensuplarını da katletmeye devam eden diktatör Beşşar ABD ve siyonist işgalin işine yarıyor. Onun alanı terk etmeye zorlanması durumunda ise halk devrimlerinin yaşandığı diğer Arap ülkelerinde karşılaşılan gelişmelerin Suriye’de yaşanmaması için alanın İslâmi harekete kalmasını önleyecek stratejiler geliştirilmeye ve alternatifler üretilmeye çalışılıyor. Beşşar diktasına karşı düzenlenecek operasyonun aynı zamanda el-Kaide’yi hedef alabileceğine dair söylentiler bu açıdan düşündürücü. Şu an Baas zulmüne karşı direnen İslâmî oluşumlardan, ülkenin siyasi geleceğinde aktif rol alabilecek ve bölgeye yönelik emperyalist politikalar açısından sakıncalı görülen hareketlere “el-Kaide” damgası vurulması ABD ve yandaşları açısından zor değildir.
Saldırı planıyla birlikte koparılan gürültü en çok Mısır’daki cuntanın işine yaradı. Şimdi Sisi cuntası oluşan havadan ve dünya kamuoyunun dikkatlerinin başka bir yöne odaklanmasından yararlanarak Cemal Abdünnasır’ın 1954 darbesi sonrasında izlediği ve adaleti tamamen rafa kaldıran katı bir askeri yargı siyasetini İslâmî hareketin bütün ileri gelenlerini mahkûm etmek amacıyla devreye sokmuş görünüyor. Sisi cuntasına karşı tutumundan dolayı Suud diktası tarafından cezalandırılarak, onun politikalarına hizmet eden medya organlarından kovulan ve Arap dünyasının tanınmış fikir adamlarından Tarık Suveydan önemli bir noktaya parmak basıyor: Yolsuzlukları, cinayetleri ve işkenceleri apaçık ortada olan Hüsni Mübarek hakkında açılan davalar iki yıl sürüncemede bırakıldıktan sonra “beraatla” sonuçlandırılırken, tamamen iftiralarla tutuklanan İhvan mensupları aleyhine açılan davalarda on beş günlük jet sorgulamadan sonra ve ilk duruşmalarda müebbet hapis cezaları verildi. Bu durum ülkede yargıya adaletin, hukukun ve hatta yasanın değil dikta kalıntısı bir despotluğun ve silahın gücünü kullanan cunta zihniyetinin hükmettiğini çok açık bir şekilde gösteriyor.
Fakat Sisi cuntasının zulüm uygulamalarına yargı kılıfı geçirebilmek için neredeyse üç vardiya usûlüyle çalışmaya başlayan zulüm mahkemelerinin bütün bu kararları alabilmelerinde ABD’nin, Beşşar’ı köşeye sıkıştırmaktan ziyade Sisi’yi rahatlatma amacı taşıyan sözde operasyon planının oluşturduğu dumanlı havanın ve kopardığı gürültünün büyük bir rolü olduğu ortadadır. Dünyanın bu jet kararları doğru düzgün gündemine almaya ve hukuk mantığı açısından tahlil etmeye bile fırsat bulamaması bunu gösteriyor.
Oluşan havanın Mısır’daki gelişmelere yansıması bu kadardan ibaret değil tabii ki ve devam edeceğiz inşallah.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.