Ahmet Varol

Ahmet Varol

Yalancıların Darbesi

Yalancıların Darbesi

Günümüzde zulmün ve sultanın en önemli boyutunu medya cephesi oluşturuyor. Savaşlarda da haksızlığın onaylatılması, katliamların örtülmesi veya failleri hakkında kafalarda tereddütler oluşturulması, saldırganların çirkin işlerinin maskelenmesi ve mazlumların suçlu gösterilmesi için medya cephesinin ustaca ürettiği yalanlardan istifade ediliyor. Toplumu yönlendirme konusunda geliştirilen metotlardan yararlanılarak çok saçma yalanların bile geniş kitlelere kabul ettirilmesi mümkün olabiliyor. Bir senaryonun asılsızlığını ortaya koyan bilgilerin kitlelere ulaştırılmasının engellenmesi yüzünden o, toplumun bütün kesimlerine yayıldığı zaman adeta “mütevatir rivayet” gibi algılanabiliyor ve artık doğruluğu tartışılmayan bilgi gibi geniş tabanlı bir kabulle onaylanıyor. Böylece fikirler ve yorumlar o bilginin doğruluğu ön yargısı üzerine inşa ediliyor. 

Medyanın bu fonksiyonundan, Suriye’deki Baas zulmüne karşı direniş hakkında zihinleri bulandırma amaçlı yönlendirmede ve Mısır darbesinde özellikle ülke dışındaki toplumları yanlış bilgilendirme amaçlı faaliyetlerde çok etkin bir şekilde yararlanılmaya çalışıldığını söyleyebiliriz. Son günlerde dünya kamuoyunun ABD planına odaklandığı sırada kitlelerin yanlış yönlendirilmesi amaçlı faaliyetlerin organize edilmesi amacıyla medyanın bu fonksiyonunun daha etkin bir şekilde kullanılması çabalarının da arttığını görüyoruz. Suriye’de ABD planından, Baas zulmünü temize çıkarma ona karşı direnişi ise suçlu gösterme amaçlı yönlendirme faaliyetlerinde yararlanılmak istenirken Mısır’da da olayları olduğu gibi dünyaya aktarmaya çalışan medya organlarına ve mensuplarına ağır darbeler vurulması suretiyle alanda sadece cuntaya hizmet eden yalancıların kalması için çeşitli oyunlar oynanıyor. ABD’nin kopardığı, direnenleri değil diktatörleri rahatlatma amaçlı stratejik gürültü son günlerde Mısır’da olayları olduğu gibi göstermeye çalışan dolayısıyla cuntacıların senaryolarının açığa çıkmasını sağlayan medya organlarına ve mensuplarına ağır darbeler vurma konusunda da cuntanın işini kolaylaştırdı.
Bilindiği üzere olayları gördükleri ve kayıt altına alabildikleri şekilde kamuoyuna aktarmaya çalışan medya mensuplarından TRT ve AA muhabirleri Suriye’deki kimyasal katliamdan önce ve Mısır’daki cuntanın askerî şiddetin trendini yükseltmeye başlattığı dönemde göz altına alınarak faaliyetleri engellenmişti. 
Daha sonra dikkatlerin Suriye’ye odaklandığı günlerde Gazze’den yayın yapan el-Aksa tv ile Beyrut’tan yayın yapan yine İslâmî çizgideki al-Quds tv kanallarının Kahire’deki bürolarına baskınlar düzenlenerek çalışmaları engellendi. Her iki tv kanalının da Mısır’da faaliyet gösteren muhabirlerine tehditlerde bulunuldu, olayların tahakkuk ettiği yerlere girip kayıt yapmaları engellenmeye başlandı.
Geçtiğimiz günlerde yine ABD’nin kopardığı gürültünün dikkatleri üzerine çekmesinden yararlanılarak el-Cezire’nin Kahire’den canlı yayın yapması tamamen engellenmeye başlandı. Bunların dışında da İslâmî kesime mensup olsun olmasın doğru bilgi verme çabası içinde olan tüm medya organlarına ya cuntanın işini zorlaştırmayacak türden haberler vermeleri için tehditlerde bulunulması ya da çalışmalarının tamamen engellenmesi suretiyle bir medya akreditasyonu darbesi gerçekleştirildi. 
Bu akreditasyon darbesi sadece Mısır’daki faaliyetlere mahsus da olmadı. Başta Suudi Arabistan olmak üzere bölgede cuntaya destek veren dikta rejimlerinin güdümündeki tüm medya organlarında benzer bir darbe gerçekleştirildiğini söyleyebiliriz. Cuntaya karşı çıkan bazı kişilerin programları sonlandırılarak geri plana çekilmeleri sağlandı. Bazılarının tamamen görevlerine son verildi. 
İran’ın Suriye’deki Baas zulmünü haklı direnişi suçlu çıkarma amacıyla yürüttüğü yoğun propaganda kampanyasının  bir benzerini bugün Mısır’daki cuntaya destek veren Suudi Arabistan’ın ve Körfez ülkelerinin başlattığını görüyoruz. Bu kampanya cuntayı eleştiren makalelerin ve onun çirkin işlerini açığa çıkaran haberlerin altına yazılan yorumlarda dahi kendini gösteriyor ve bu yorumların da bir yerlerden koordine edildiği kanaati uyandırıyor. Bu havayı İran’ın Baas zulmüne desteğini savunma ve Baas’ı haklı gösterme amaçlı okuyucu yorumlarında da görmek mümkündür. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
6 Yorum
Ahmet Varol Arşivi