Kelimelerle savaşmak silahlarla savaşmak
Aslında kelimeler marifetiyle savaşmak silahlarla savaşmak kadar zordur. Yeri geldiğinde belki silahlar, kelimelerin yanında zayıf kalır. Kelimelerin silah olarak kullanıldığı yerler isabetle seçilebilirse ve hedefe isabetle ulaştırılabilirse, onların gücü bir silahın gücünden geri kalmaz. Değil mi ki, son tahlilde, silahla elde edilen sonuç, kelimeyle tutanağa geçiriliyor, öyleyse silahla elde edilen kazanım, ancak kelimenin gücü kullanılarak kayıt altına alınabilir demek gerekiyor.
Kelimeler sanat alanında bile kullanılmış olsa, silahın dili, ancak kelimenin diline dönüştürülerek tutanağa geçirilebilir. Silah bir yerde, hiçbir şey demek olmuyor öyleyse...
"Sinema, insanlığa hiçbir şey öğretemez" diyordu Tarkovski. Biz bu cümleyi kendi dilimize çevirerek "Sanat insanlığa hiçbir şey öğretemez" diyelim. çünkü.. sanatın işi öğretmek değildir. öğretmek başka bir alanın işi. Sanat gösterir. Aynen doğa gibi… Doğa da insana bir şey öğretmez. Onda öğrenecek bir şey bulmak isteyen, kendi zihin gücünü devreye sokmalı. Kendi zihin gücü öğrenmeye yeterse öğrenir. Yetmezse, o orda durur, kendisi burada durur, birbirlerine hiçbir şey söylemeden bekleyip kalırlar. Birbirine bakarak… Nitekim insanoğlu, yüzlerce, binlerce yıl, doğaya bakıp durmuştur. Onun ne söylediğini anlamadan. Şimdi de öyle yapıyoruz. İşte… Piramitler orada duruyor.. insan da onun karşısında… Ve insan biliyor ki, orada duran Piramitlerin kendine, kendi dilinden ilettiği bir tebliğ var. Ama bu tebliğ okunamıyor. Tebliğ verilmiyor değil; verilen tebliğin şifresi çözülemiyor.
Kelimeler gösteriyor, silahlar yapıyor. Ne ki, silah, kelimenin gösterdiğini yapıyor (yapmalı).
Kelimenin gösterdiği insan zihnine anlam olarak giriyor. Silahın yaptığıysa eylem olarak… Demek ki, eylemin belirleyicisi, son tahlilde kelimedir. Eylemin bir başına (kendiliğinde) bir anlamı mevcut değildir: insan elinden çıkma her eylem kendine özgü bir mazmunla tezahür (tebellür, tebarüz) eder. Anlam, bizim, o eylem dolayımında kelimeye yüklediğimiz açıklamayla (yorumla) dışlaşacaktır. öyleyse ne kadar kelime, o kadar anlam mı, dememiz gerekiyor. Biz öyle demek istemesek de olan, ortaya çıkan gerçeklik böyle bir tabloyu yansıtıyor.
Tarih yorumu anlatmak istediğimiz gerçekliğin somut tezahürüdür. Tarihte ihtilaflı ya da ihtilafsız yorumların konusu olmuş olan olayların hiçbirini bir tek yoruma indirgeyerek açıklamak söz konusu olmamalı. Sultan II. Abdülhamit üzerindeki görüşlerde ittifak sağlanabilir mi? Cumhuriyet üzerinde görüş birliği sağlanabilir mi?
Görüş birliğinin sağlanamayışı hiç kuşkusuz konunun kendisinden neşet etmiyor. Görüş birliğinin sağlanamayışı görüşlere dayanak teşkil eden temel varsayımların farklılaşmasından ileri geliyor.
Gene insanın elinde en etkili araç olarak kelime bulunuyor. Kelimenin etkili biçimde kullanılamayışıdır ki, insanı silaha başvurmaya zorluyor.
Kelime ve silah…
Ya da:
Anlam ve eylem…
İnsanın iki çözüm aracı: biri zihin gücü, biri bilek gücü…
Bilek gücünün yönetimi zihin gücünün dirayetinde yürütülmedikçe insanın anlamsız savaşı veya savaşın anlamsızlığı sürüp gidecek gibi görünüyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.