İki arada bir derede..

İki arada bir derede..

çok zor bir durum.. Bir tarafta Rusya.. Diğer tarafta Amerika..

Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık misali..

Sadece Amerika ve Rusya olsa iyi. Abhazya, Gürcistan'la savaşan Güney Osetya'nın müttefiki..

Abhazya'nın Yukarı Kodori bölgesi Gürcülerin denetiminde iki yıldır.

Abhazlar eller tetikte bekliyor.

Türkiye'de hem Gürcü hem Abhaz kökenli yüzbinlerce insanımız var.

öte yandan, Stalin tarafından yurtlarından sürülen Ahıskalılar hala vatanları Gürcistan'a dönemediler. Oysa Tiflis, "yurda dönüş" anlaşmasını imzalamıştı.

Gürcistan, müslüman Acara'ları hıristiyanlaştırma politikası uyguluyor.

Diğer taraftan dörtyüz bin civarındaki Borçalı Türkleri'nin durumu içler acısı.

Oysa Acaralar, Borçalılar Türkiye ve Gürcistan arasındaki dostluğu geliştirecek faktörler..

Ne yazık ki dar, etnik milliyetçilik Yugoslavya'da olduğu gibi Kafkaslar'ı da dinamitliyor..

Ama Türkiye ile Gürcistan arasında çok iyi bir ilişki de var. İşin zorluğu da burada..

Türkiye gerçekten de hassas bir diplomasi yürütüyor.

Rusya, NATO şemsiyesi altına girmeye çalışan Gürcistan'a öteden beri diş biliyor.

Irak'ta ABD ve İngiltere'den sonra en fazla asker bulunduran ülke Gürcistan..

Doğu Avrupa'da Ukrayna neyse, Batı Asya'da Gürcistan aynı konumda Rusya için.

Bu yüzden Rusya Abhazya'yı, Güney Osetya'yı destekliyor..

Bir bilgi verelim..

özerk cumhuriyet statüsünü reddeden Güney Osetya halkı Hıristiyan..

Buna karşılık Rusya Federasyonu'na bağlı özerk Kuzey Osetya halkı müslüman..

'Birleşik Osetya' tam bağımsızlık getirmeyecek tabii. Sonuçta Rusya Federasyonu'na bağlanacak.

çünkü 1990'da Kuzey Osetyalılar bağımsızlık için ayaklandıklarında Gorbaçov asker göndererek bu hareketi bastırmıştı.

Gürcistan'ın Türkiye'nin dostluğuna çok ihtiyacı var.

Böyle hassas bir durumda Türkiye Gürcistan'a elektrik veriyor.

Sivil Gürcülerin ilk sığınacağı ülke de, kuşkusuz Türkiye olacak.

Türkiye tarafların barışçı yollarla sorunlarını çözmesinden yana..

Bundan ötesi, Türkiye'yi aşar.

çünkü Rusya ile karşı karşıya gelmek istemez.

Ama Gürcistan'la ekonomik ilişkilerimiz de stratejik önemde.. Baku-Ceyhan Petrol Boru Hattı Gürcistan'dan geçiyor.

Ayrıca Kars-Tiflis Demiryolu Projesi Türkiye'yi Orta Asya'ya ulaştıracak önemli bir hat.

Eğer barış sağlanmazsa, başta çeçenistan ve Dağıstan olmak üzere Kuzey Batı Kafkasya'da yeni çatışmalar çıkabilir.

Bu savaştan Gürcistan'ın kazançlı çıkması ise imkansız..

Tiflis'in Güney Osetya'ya saldırısı adeta siyasi rejimi için bir intihar niteliğinde..

Peki ne olabilir?

Oldu bile..

Gürcü askerleri Güney Osetya'nın başkenti Tshinvali'den çekilmeye başladı.

Ateşkes sağlanır..

Ruslar bölgede daha etkin hale gelir.

Eski hale avdet eder durum.

Yeni bir savaşa kadar.

Ne demiş Makyavelli efendi beşyüz yıl önce..

"Savaştan kaçınmak mümkün değildir. Sadece düşmandan üstün olana dek erteleriz.."

Aynen öyle.


İşte birkaç şövalye çıktı diye nasıl da hislenmiştim!

İlk başta ben de "helal olsun adamlara" dedim.. İstifa diye bir olay var, uymadı mı çeker gidersin.. 12 Eylül döneminde öğretim üyelerine sakal yasağı getirmişlerdi. Hooop, sakallar fora.. önceki gün sakallarını sıvazlayarak derse giren erkek hocalar, ertesi gün matruş vaziyette.. E peki hiç mi istisnası olmadı?

Beğenirsiniz, beğenmezsiniz Emre Kongar "Madem öyle ben de bırakıyorum birader, sakalımı keseceğime ilişkimi keserim" diyerek bastı istifayı.. üniversiteden ayrıldı diye aç açık kalmadı.. Maşallah, Kongar bakın hala sakallı..Gerçi Kongar, sakal mevzusunun karısının egemenlik alanına girdiğini savunmuş, o da başka..

Cumhurbaşkanı Gül, YöK'ün gönderdiği rektör adayları listesinden takdir yetkisini kullanarak atamalar yaptı.. önceki Cumhurbaşkanı Sezer'in takdir yetkisinin kimilerini sevindirip kimilerini üzdüğü gibi.

Atamaları protesto etmek için birkaç hocanın istifa ettiğini okuyunca şövalyeliğe prim veren ben çok hislendim yahu.

Boşuna hislenmişim. Ortada kahramanlık falan yokmuş arkadaşlar.. Meğer istifacılar öğretim üyeliğinden değil idari görevlerinden ayrılmışlar. Yani, kandırıldık. Medya, hocaları birer demokrasi şövalyesi gibi göstermiş anlayacağınız. öyle ya, hangi çağda yaşıyoruz.. Şövalyelik kim, biz kim!


Böyle prodüksiyon olur mu demeyin!

28 Şubat sürecinde Refahyol Hükümeti'ni devirmek için türlü oyunların sahneye koyulduğunu biliyorduk.

Ben de amele pazarından toplanan şahıslara dinsel kıyafetler giydirilerek, adeta film çevirir gibi bir takım gösteriler düzenletildiğini yazmıştım aylar önce hatırlarsanız.

Zavallı ameleler bir film çekimi için figüran olarak rol aldıklarını sanmışlardı..

Devlet güçlerine ait bir kurumda sahneler çekilmeye başlayınca aymışlardı, lakin kimseye bir şey söylememeleri konusunda uyarılmışlardı.

O görüntüler televizyonlarda, gazetelerde, MGK toplantılarında gündeme de gelmişti.

Dolayısıyla Ergenekon'un gizli tanıklarından birinin Fadime Şahin ve Ali Kalkancı'nın sözkonusu prodüksiyonun aktörlerinden olduğunu ileri sürmesi sürpriz olmadı benim için.

Gerçi çoğu insan için bunlar kurmaca gibi geliyor.

Ahmet Hakan da gizli tanığın ifadesini okuyunca çok gülmüş eğlenmiş mesela.

Eğlendirici olduğu muhakkak.

Robert de Niro ve Dustin Hoffman'ın başrol oynadıkları "Başkanın Adamları" filmini izleyince ben de çok eğlenmiştim.

28 Şubat türünden prodüksiyonlar için adam bolluğu var memlekette..

Kimi bilerek, kimi bilmeyerek oynamış işte..

Yoksa Fadime'nin ne işi olur Sisi'yle misiyle.. Sisi'nin eski ortağı ümit Oğuztan da Ergenekon'dan içerde şimdi.

Unutmayalım, 27 Mayıs'ın gerekçelerinden olan "gençleri Et-Balık kurumunda kıyma yaptılar" senaryosu da pek tutmuştu.

Kimbilir, dilden dile dolaşan bu senaryodan etkilenen duygusal Kemalistler mevlit bile okutmuşlardır..

öyle ki 27 Mayıs'ın ilk günlerde MBK üyesi saftirik bir albay radyodan tavuk yemi yapılan gençlerin araştırılacağını duyurmuştu. Hatta askerler Et-Balık Kurumu'nu işgal ederek ceset bile aramışlardı (yok daha neler!)

Neyse ki İngiliz Büyükelçisi Türkiye'yi gülünç duruma düşürecek bu durumdan Cemal Gürsel Paşa'yı haberdar etmiş. Paşa da saftirik albaya el çektirmişti..

İngiliz biliyor senaryo olduğunu da bizimkiler pek safmış yahu!

Meğer bu albay değilmiş iddianın tek kaynağı.. Dönemin en meşhur hocası Ordünaryüüsss Profesör Sıddık Sami Onar da "araştırmak lazım" falan demiş (Albayın kızı öyle açıklama yapmış Hakkı Devrim'e.)

Zaten iddialar doğru olsaydı Yalçın Küçük ve Kemal Alemdaroğlu gibi elebaşı eylemciler reankarne edilmiş varlıklar olarak kuşta, böcekte devam ediyor olurlardı.

Bakın ikisi de sapasağlam.. Hala 27 Mayıs'ı yaşıyorlar, tam tekmil.

Hani tıp talebesi Alemdaroğlu İstanbul'daki gösterilerin elebaşı olarak gözaltına alınmıştı da Hastal Kışlası'ndaki subaylar tarafından "toz ol" denilerek bırakılmıştı ya 1960'da.. Yani olmaz demeyin.

Oluyor işte.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi