Rektörler CHP’li mi olmalı?

Rektörler CHP’li mi olmalı?

Cumhurbaşkanı’nın yeni rektörleri ataması bazı çevrelerde tepkiyle karşılandı. Sözde demokratlık, Cumhuriyetçilik adına kimi öğretim görevlileri idari görevlerinden istifa ettiler. Aslında istifalar birer ‘ilke’ gösterisinden başka bir şey değil. Yeni Rektörler kendi kadrolarıyla çalışacakları için, idari kadrolarda görev yapanların çoğu zaten görevlerini bırakacaktı. İstifacılar erken davranarak güya ne kadar ilkeli, yiğit, kahraman olduklarını göstermeye çalıştılar.

Cılız da olsa gösterilen tepkileri dikkate alıp, cumhurbaşkanının tercihlerini irdelemekte fayda var. Gerçekten Cumhurbaşkanı bu tepkileri hak edecek ‘siyasi, ideolojik’ tercihlerde bulunmuş mudur, yoksa her zaman olduğu gibi bir illüzyonla karşı karşıya mı bulunuyoruz? Atamalar değerlendirilirken, Cumhurbaşkanı Gül ile Sezer arasında mukayese yapmayı doğru bulmuyorum. Bu, sapla samanı karıştırmaktır. Sezer, Cumhuriyet tarihinin belki bir daha görmeyeceği bir Cumhurbaşkanı oldu. Asla milletin hassasiyetlerini, eğilimlerini dikkate almadı. Bazı icraatlarıyla milletin önünü tıkayan kişi olarak tarihe geçti. Abus çehresi, gülmeyen yüzü, çatık kaşlarıyla maşeri vicdanda hiçbir sevgi izi bırakmadı.

Gül, öyle bir Cumhurbaşkanı olmamalıdır.

AKP, adı üstünde adalet, özgürlük, eşitlik vaat ederek iktidara geldi. Abdullah Gül, AKP’nin en önemli üç isminden biri. Cumhurbaşkanlığı tacını taktıktan sonra sadece AKP’lilerin değil, tüm Türkiye’nin Cumhurbaşkanıdır. Dolayısıyla sadece bir kesimin Cumhurbaşkanı gibi davranan Sezer asla Gül’ün icraatları için bir ölçü olamaz. Millet Sn. Gül’den Sezer’in sağdaki benzeri olmayı veya onun tersi olmayı değil, Adil, milletten yana bir Cumhurbaşkanı olmasını beklemektedir. Dolayısıyla iş ve icraatları da ona göre olmalıdır.

Bu girizgâhtan sonra yapılan atamaları daha rahat değerlendirebiliriz. YöK’ten Cumhurbaşkanlığına gönderilen liste ile Sn. Gül’ün tercihleri karşılaştırıldığında Cumhurbaşkanının dört istisna dışında bu listeyi onaylayıp gönderdiği görülecektir. İstisnalar ise bellidir. Akdeniz üniversitesi Rektörü ve üniversiteler Arası Kurul Başkanı Mustafa Akaydın birinci sırada olmasına rağmen Cumhurbaşkanı tarafından tercih edilmemiştir. Kimse Sn. Gül’ü bu atamadan dolayı itap edemez. Zira Akaydın, son birkaç ay içindeki tavırlarıyla bir Akademisyenden çok muhalif bir siyasetçi gibi davranmıştır. üniversiteler politika yapılacak yerler değildir. Keza, Cumhurbaşkanının birinci sıradaki adaylara tercih ettiği diğer üç isimden biri de Ankara üniversitesi Rektörü CHP Bilim Kurulu üyesi Cemal Taluğ’dur. İkinci sıradaki Taluğ tercihi herhalde siyasi bir tercih olarak nitelendirilemez. Diğer atamalarda da siyasi hassasiyetlerden çok bilimsel kaygılar dikkate alınarak hareket edildiği bellidir. ODTü’ye Boğaziçi’ne gidenlerin gözünü arkada bırakmayan isimler tercih edilmiştir. Kaldı ki, son atamaları tek başına değerlendirmek de yanlıştır. Cumhurbaşkanı daha öncede Galatasaray, Isparta Süleyman Demirel, Selçuk üniversitesi gibi üniversitelere rektör atamış, haklarında soruşturma açılan veya doktorluğunu yapacak kadar Sezer’e yakın olanları dahi elemekten imtina etmiş, atamalarını yapmaktan çekinmemiştir.

Gül’ün yaptığı atamalarda yanlış olmasına rağmen bir sağ-sol veya başörtüsü yasakçısı veya özgürlükçü tasnifi yapıldığında yasakçı ve sol çizgide bulunanların daha çok olduğu görülecektir. çıkarılan gürültü, bir yerleri tahrik etmek, her zaman olduğu gibi bozgunculuk yapmak ve bir iki üniversitede birinci sırayı aldığı için atanan ‘bilim adamı kimliği’ her şeyin önünde olan bir kaç kişiye tahammülsüzlüğün neticesidir. Gül, AKP’nin Sezer’i olmayarak doğru olanı yapmıştır.



Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi