“Türkiye” Değişmiş
Gün boyu farklı bir konu yazmak üzere hazırlanmıştım fakat akşamüzeri girdiğim marketin yayın reyonuna göz gezdirirken yeni görünümüyle arzı endam eden gazeteyi görünce gün içinde bir ara kulağıma çalınan ve benim “Herhalde bir yanlışlık olmalı!” diye düşünüp üzerinde pek de durmadığım o cümleyi hatırladım: “Eski Taraf’çılar Türkiye gazetesine gelmiş.” Derhal aldım ve okuma serüvenimin baş aktörü olmasına rağmen yıllardır neredeyse elimi bile sürmediğim gazeteyi alıp değişimin boyutlarını öğrenmeye çalıştım. Doğru, değişmişler.
Görüntü değişmiş, gazeteyi omuzlayan isimler değişmiş fakat esas vurgulanan değişiklik, “duruş”ta yatıyor. 43 yıldır çizgisinden hiç sapmadan bu günlere gelen gazetenin bunu başarıp başaramayacağı, daha doğrusu Alper Görmüş, Yıldıray Oğur, Ceren Kenar ve Mahir Kaynak’ın kızı olarak tanıdığımız Deniz Ülke Arıboğan’ın dikeceği elbisenin bu bünyeye bol gelipgelmeyeceğini zaman gösterecek. Bu, aynı zamanda babasının yanında çekirdekten yetişen ve Amerika’da eğitim gören ancak ilk gençlik yıllarından itibaren kendisini bir ölüm kalım savaşının içinde bulan Mücahit Ören için de önemli bir sınav olacak.
Yeni bir Taraf mı?
Bir yandan bugünün konusu olarak belirlediğim değişimin sayfaları arasında gezinirken diğer yandan da “Acaba nasıl ifade etsem” diye kara kara düşündüğüm ve Türkiye gazetesi denince ilk akla gelen o malum sorunu nasıl dillendireceğimin de cevabını buldum. Beni sıkıntıya sokan husus, yazarlar tarafından hem de açık açık dile getirilmişti. Ben de rahatladım tabi. Esasen bu tavır bile, değişim yönünde atılmış önemli bir adım bence. Gazetenin başına getirilen yeni isim Nuh Albayrak bu sorunsalı “Türkiye gazetesi…her dönemde iktidarlara
elinden gelen desteği vermeye çalışmıştır.” sözleriyle ifade ediyor. Albayrak, bu anlayışın yeni dönemde nasıl bir şekle bürüneceğini satır aralarına serpiştirse de Melih Altınok açıkça dile getiriyor: “5 yıl önce Taraf gazetesine hangi düşüncelerle geldiysem, bugün de aynı nedenlerle, aynı hayallerle o gazeteden ayrıldım ve Türkiye’deyim.” Bu arada Alper Görmüş ve Yıldıray Oğur’un yazılarında ihtiyatlı bir heyecan ve “şimdi ne derler?” telaşının olduğu da gözlerden kaçmıyor. Ancak gazetede yıllardır yazan Metiner Sezer, bu değişime fazla taraftar görünmüyor. Sezer, “Değiştik diyorlar ama biz değişmeyiz” başlığıyla kaleme aldığı yazısında Türkiye gazetesinin bugüne kadar sürdüregeldiği “iktidarlara destek olma” anlayışının bundan sonra da devam edeceği konusunda okuyuculara teminat veriyor. Eski okurları da kaybetmemek lazım tabi. Gazetedeki değişimin en dikkat çekici yanlarından biri de yıllardır çalışarak gazeteyi bugünlere getiren emektar yazar ve çalışanların da korunuyor olması. “Değiştik” deyince benim de ilk baktığım yer, gazeteyle özdeşleşen “Bizim Sayfa” oldu. Sayfada “Söztutan” lar da olduğu yerde duruyor. İyi de olmuş ancak yıllardır Türkiye’yi “bir niyetle iki namaz” konusunda ikna etmeye çalışan Osman Ünlü hoca ile bana her seferinde “Seâdet-i Ebediyye” ve “Cevab Veremedi” gibi kitapları hatırlatan ve sık sık “Mikrofonla ezan okunmaz!” ve “Müzik haramdır!” yazıları yazan Demirbaş’lar yerli yerinde duruyor.
Böylesi bir değişimi yıllar önce Zaman gazetesi gerçekleştirmişti. Yıllardır “muhafazakar” olarak tanımlanan ancak bu değişimle uhdesine hafiften muhalefet soslu “demokrat” ve “liberal” tanımlamalarını da alan gazetenin bu değişimin altından kalkıp kalkamayacağını zaman gösterecek.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.