Diyanet, Felsefe, İlahiyat
İlahiyat fakültelerindeki felsefe derslerinin kaldırılması konusunda herkes Diyanet İşleri Başkanlığının görüşünü merak ediyordu. Sayın Başkan 15 Eylül günü verdiği bir röportajda konuyla ilişkili görüşlerini açıkladı. Ben Diyanet’in sitesinden okudum röportaj metnini. Metin, röportajı yapan gazete dışında, basında yer aldı mı bilmiyorum.
Başkanlığın görüşü, felsefe derslerinin azaltılması veya kaldırılması konusunda olumsuz. Olumsuz da, bu görüşün metinden çıkarılması hayli zor. Sayın Başkan, görüşlerini öyle dolambaçlı yollardan ifade etmiş ki, konuya vakıf olmayan veya metni dikkatli okumayan biri, ne dendiğini asla anlayamaz.
Diyanet gibi Türkiye’nin en büyük kurumlarından birinin merkezinde, medya dilinden anlayan hiç kimse yok mu? Yayınlanmadan önce röportajı birileri okuyup medya diline göre yayınlanması için Başkan’a hiç görüş iletilmemiş mi?
Metinden, Sayın Başkan’ın akademik bilgiyle mücehhez olduğu anlaşılıyor. Bunun için metni okumaya gerek yok; Sayın Başkan zaten bir akademisyen ve erbabınca serdedilen bilgilere göre alanında da yetkin biri ama akademik dil başka, medya dili başka!... Akademik doğrularınız ne kadar çarpıcı ve gerçekçi olursa olsun, kitlelere şayet medya metni ile ulaşılmak isteniyorsa, medya dili kulanmak farz-ı ayındır. Hani hep denir ya “ne söylerseniz söyleyin; anlaşıldığınız kadar varsınız.” Medya dili değil de derslik veya konferans dili tercih ederseniz, kitlelere ulaşma imkânını kendiniz yok etmişsiniz demektir. Medyada konferans veya derslik dili sökmez!...
Diyanet merkez teşkilatında, medya dili konusunda yetkin kişilerin olduğundan eminim. Keşke o röportaj, yayınlanmadan önce, o yetkin kişilere gösterilip ondan sonra yayınlansaydı. Şu hâliyle o röportaj, beklenen etkiyi yapmamıştır. Üstelik “Diyanet ne düşünüyor?” diye merakla beklenirken.
Konuya taa Nizamiye medreselerinden başlayıp Taşköprülüzade’nin ilimlerin tasnifine getirip çözüm aramak akademik olarak doğru olsa da medya dili olarak yanlıştır.
İlahiyat fakültelerinin müfredatıyla ilgili hükümlerin YÖK tarafından verilmesini; yani üniversite-fakülte kimliklerinin yok sayılmasını “takip edilen yolun yanlış olduğu” ifadesiyle eleştiren bir hayli yoğun olan bilgi bombardımanı arasında “Müslüman’ın parçalanmış zihin ve bilinç” ile olaya yaklaşmasını eleştiren Sayın Başkan, “dini bilginin bu yüzden sadece tefsir, hadis ve fıkha indirgenemeyeceği”ni; bu tavrın, dini Protestanlık’a benzeten ve sonuç olarak da neo-selefîk’e denk düşüren zihniyete olumsuzlar. Kur’an’ı sadece “zâhirî ve literal okuma” tehlikesine de dikkat çeken Sayın Başkan, klasik gelenekte mantık, hilâf, cedel ve münazara derslerinin de okutulduğunu ve tartışılan konuların bu “âlet ilimleri”yle daha da iyi anlaşılabileceğini söylüyor. Günümüzde bu alet ilimlerinin terk edilmesiyle nasların birer kanun veya slogan haline getirilmesini de eleştiren başkan, din-hikmet-felsefe ilişkisine de dikkat çekiyor.
Sayın Başkan, sonuç olarak “felsefesiz olmaz” diyor ama bunu anlayıncaya kadar hayli yoruluyorsunuz.
Röportajdaki ciddi tespitlerdir ama bu ciddi tespitleri anlamak için, 4.287 kelimelik röportajı sonuna kadar okumak herkes için mümkün değildir.
Bu tür metinlerde tespitler berrak ve kamuoyunca kolay anlaşılır bir dil kullanılmalıdır. Diyanet gibi etkili ve geniş bir kurumun merkezinden neş’et eden metin böyle bir metin olsaydı, toplumsal etkisi daha fazla olurdu. Keşke Sayın Başkan’ın medya danışmanları görseydi de bu metin daha etkili bir dile büründürülseydi. Yoksa herkes bizim gibi tahammül gösterek metni sonuna kadar okuyup istifade edemez.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.