Rusya, ABD’ye, ‘arka bahçemden çık!’ diyor
önce, bulunulan yeri tesbit için, bir ‘durum muhakemesi’..
Kafkasya.. Beşer tarihinin en kanlı çatışmalarına sahne olan bir coğrafî üçgenin bir köşesi.. ‘Balkan- Ortadoğu-Kafkasya üçgeni’nin.. Emperyalist güçler bu hassas yerlerde kendileri için bir ‘hayat alanı’ (lebensraum) açmaya çalışırlar.. I. Dünya Savaşı’nda olduğu gibi, Hitler Almanyası da II. Dünya Savaşı’nda, bu yörelerde tutunmaya çalışmıştı..
ünlü fransız dilbilimcisi G. Dumézil’e göre, Kafkaslar’da, 70’ten fazla dil konuşulmaktadır.. Hattâ, o, sadece bir dağ köyündeki 80 kadar kişi tarafından kullanılan ve başka hiçbir dille benzerliği olmayan müstakil bir dil keşfettiğini bile açıklamıştı, 25 yıl öncelerde, son demlerinde.. Yani, bu mıntıka, türkçedeki ‘72 millet’ deyimini doğrulayan bir tablo.. Kafkas’ların müslüman halklarından biraz tahsil yapmış olanlar arasındaki ortak dil bugün bile bu yüzden, arabçadır. Diğer ortak diller de, rusça, türkçe, farsça..
Bölgeye asırlarca Rusya, Osmanlı ve İran hâkim olmuş.. Son 200 yıl ise, Aras nehrinin kuzeyi, genelde Rusya’nın hâkimiyeti altında geçmiş.. Halbuki bir zamanlar bütün Kafkasya İran’ın elindeydi.. Bugün Ermenistan’ın başkenti olan (Erivan/İrevan) Revan’ın 4. Murâd eliyle fethedildiği bilinir, ama, İran’dan alındığı, diplomatik hassasiyet gereği, anlatılmaz..
Gürcistan da, uzun süre İran’ın elindeydi. Sonra Rusya gelip buraları işgal etti. Ama, İran Şahı Aga Muhammed Khan, Rusya’yı yenilgiye uğratıp, Gürcistan’ı yeniden İran’a bağladı.
Ne var ki, o zaman traji-komik bir hadise cereyan etti: Gündüz kendisine sunulan iki kavundan birini çok beğenen Şah, diğerini de gece için ayırtmıştı. Ancak, muhafızlar, o kavunu yediler.. Şah, gece o kavunu isteyince, muhafızlar, yediklerini söyleseler Şah’ın kendilerini öldürteceğini düşünerek, ‘O bizi öldürmeden, biz onu..’ deyip, ellerinde bir tepsi, otağa girdiler ve Şah’ı katlettiler.. Bunun üzerine İran ordusu dağıldı, püskürtülen Rus ordusu da fırsatı kaçırmayıp geri döndü, Gürcistan’ı yeniden işgal etti. Ve o hâkimiyet 190 yıl sürdü, Sovyetler Birliği’nin dağıldığı 1990’lara kadar..
Hatırlayalım ki, Sovyet döneminin en kanlı/korkunç lideri J. Stalin de bir gürcü idi.
Sovyetler çökünce, önce Gamsakhurdia liderliğe geldi, ama, onun büyük karışıklık içinde geçen dönemi öldürülmesiyle noktalanınca; liderliğe Sovyetler’in Dışişl. Bak. Shevardnadze ve onu bir parlamento baskını ile deviren ‘Amerikan gülü’ M. Saakashvili geldiler.
Sovyetler’in dağılması sonrasındaki yeni sınırlar için, önceki idarî yapı esas alındı ve ortaya 16 yeni devlet çıktı. Ossetlerin yaşadığı bölgenin güneyi, idarî açıdan Gürcistan’da kaldı. Ama, Ossetler, Gürcistan’ın parçası olmayı istemiyorlar, Rusya’da kalan Kuzey Ossetia’daki kavimleriyle birleşmek istiyorlardı. Ama, bu istekleri kabul edilmeyince, bağımsızlıklarını ilan ettiler.. Ama, bu bağımsızlığı hiçbir ülke tanımadı. KKTC kadar bir coğrafya üzerinde, 70 bin kadar küçücük bir nüfustan oluşan G. Ossetia toplumunun hemen tamamı, hâlâ da, rus kimlik ve pasaportu taşıyor; yani, uluslararası hukuk açısından Rusya vatandaşı.. Bu da onun elini rahatlatıyor, ‘kendi vatandaşları’nı korumak iddiasıyla.. Bu arada, Gürcistan’ın kuzeyindeki, yarısı müslüman olan Abkhasia bölgesi de bağımsızlığını ilân etti ve Gürcistan ordusunu ağır bir yenilgiye uğratan ‘Abkhaz’lar, fiilen bağımsız.. Bu arada müslüman gürcülerin yaşadığı Batum ve civarındaki Acaristan bölgesi de özerkliğini korumaya çalışıyordu.. Saakashvili’nin ayrıca, Gürcistan bayrağına ‘haç’ işaretlerini koyması ve müslüman gürcü/acara’lara da, ‘artık müslüman kalmanıza gerek yok, devletiniz var’ gibi konuşmalar yapması da, ayrı bir konu.. Ki, 100 yıl önce Kafkaslar’ın en büyük İslâmî kültür merkezi olan Tiflis, komünist dönemde de, bugün de, o kimliğinden tamamen uzaklaştırılmıştır. Onun için ‘çeçen’ler bile, Gürcistan’a ruslarla birlikte saldırıyor..
*AMERİKA, RUSYA’YI 20 YIL öNCESİ GİBİ YİNE SIKBOĞAZ EDEBİLİR Mİ?
Sovyetler’in uluslararası hukukî kimliğini üstlenen Rusya, Türkiye’nin yaptığı veya Türkiye’ye yaptırılan duruma düşmedi.. Osmanlı’nın hukukî kimliğini üstlenen Türkiye, Osmanlı’dan ayrılan parçalara, 80 yıla yakın bir süre uzak ve hattâ düşmanca durmuşken, Rusya ise, asırlarca birlikte olduğu coğrafyaları, ayrılsalar da, ‘arka bahçe’ olarak korumaya özel bir çaba harcadı.. Karşı çıkanları ise, içişlerini karıştırarak hizaya getirdi.. Genelde eski komünist liderler, bağımsızlık döneminin özgürlükçü liderleri olarak korundu.. Hele de Azerbaycan ve Ermenistan, Rusya ve Amerika ile aynı yakınlıkta ilişkiler kurarken; Gürcistan ise, Saakashvili döneminde, vargücüyle Amerika’ya dayandı ve ülke bir NATO üssüne dönüştürüldü, NATO’ya üye olmak ümidiyle.. Amerika da bundan memnundu.. çünkü, Hazar havzası ve Orta Asya’daki tabiî kaynakların ulaşım yolu olarak Gürcistan seçilmişti. Ancak, Rusya, Amerika’nın kendi ‘arka bahçesi’nde dolaşmasını kabullenmiyor. Kafkasya’daki problemlerin çatallaşması da, işte bu noktada düğümleniyor..
Saakashvili, bu noktada, Amerika’nın kendisini koruyacağı zannına kapıldı.. Rusya ise, kendisine kafa tutan bu küçük ülkeye haddini bildirmezse, diğer nice küçük parçaların da aynı isteklerle karşısına dikileceğinin ve iç bütünlüğünü koruyamayacağının korkusundaydı..
İşte böyle bir sırada, Saakashvili, G. Ossetia’ya saldırıp, Tshinvali şehrini topa tutup, iki bine yakın sivil insanı öldürmekle, Rusya’ya, ‘vatandaşlarını korumak adına’ müdahale için bir altın fırsat hazırladı. çünkü, G. Ossetia halkının yüzde 90’ı, ‘rus vatandaşı’ konumunda..
Şimdi, zaten fakir olan Gürcistan’ın bütün zenginlikleri Rusya bombardımanları ile yerle bir.. Gürcistan lideri, çatışmayı bir anda bitirebileceğini sanarken, herşeyini kaybetmeye doğru ilerliyor.. El kaşığıyla çorba içmeye çalışırken, her şeyi yüzüne-gözüne bulaştırdı. 2 gün önce savaş nutukları atarken, şimdi, yalvarırcasına ‘ateş-kes’ çağrıları yapmakta.. Umut bağladığı B. Amerika ve AB’nin, isteseler bile, Rusya’yla askerî olarak karşı karşıya gelmeyi göze almaları çok uzak bir ihtimal olarak görülüyor..
çünkü, Amerika, komünist emperyalizmin lideri olan Sovyetler’i çökerttikten sonra, Rusya’nın yeniden toparlanmasını ve karşısına, rakib bir dünya gücü gibi tekrar çıkmasını, iki veya çok kutublu bir dünyaya dönülmesini istemiyecektir, ama, Rusya’nın, Sovyetler’in dağıldığı zamanki Rusya olmadığı da ortada.. özellikle de, Putin Rusyası’nın, hem teknolojik, hem de ekonomik açıdan en güçlü dönemlerini yaşamakta olduğu görülüyor..
Rusya bugün, Amerika’yla yeniden rekabet için, yanına çin ve Hindistan’ı da ve hattâ İslâmî İran’ı bile yanına çekip, ‘Batı nükleer saldırısı’na karşı bir ‘Asya Nükleer Savunma Hattı’ oluşturmaya çalışıyor..
Bu büyük planların içinde, Amerika ve Rusya için, Gürcistan gibi bir küçük coğrafyanın esâmesi mi okunur? O, şu veya bu gücün ‘arka bahçe’si olmaktan öteye geçemeyecektir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.