Abdullah Şanlıdağ

Abdullah Şanlıdağ

Türkiye normalleşiyor

Türkiye normalleşiyor

Demagog Demirel’in “Meseleleri mesele etmezseniz ortada mesele kalmaz” şeklindeki meşhur sözünü bilirsiniz. 6 defa şapkanı alıp gitsen de ihtilalleri ve militarist güçleri mesele etmezsen, Kemalist rejimin çakıl taşlarına dokunmazsan mesele yok. Koç grubunun, medya patronu! Aydın Doğan’ın, yabancı sermaye ile işlerini yürüten TÜSİAD’ın kervan katarına ilişmezseniz, İsrail’in burnunu sıkmazsanız niye mesele olsun ki!? Öyle ya, putlu ve mutlu azınlığın refahı için milyonlarca insan ezilmiş, sömürülmüş kimin umurunda? Yeter ki su başını tutmuş siyaset tanrıları ile kan emici vampirler mutlu olsun…

Siz bu yazıyı okurken muhtemelen Demokratikleşme paketi açıklanmış olacak. Yüce Rabbim hayırlara vesile kılsın.

Hemen belirtelim ki, açıklanacak paketin sevinci taraflarından ziyade dananın kuyruğunu kopartmaya çalışanların sesi daha fazla çıkacaktır. Çünkü o azgın taife, eski Türkiye sevdalısı insanlar Türkiye’nin hayrına olacak hiçbir eyleme sıcak bakmazlar. Nasıl sıcak baksınlar ki? Demokratikleşme paketi demek Türkiye’nin normalleşme yolunda mesafe kat etmesi demektir. Darbe sevdalısı vampirler Ak Parti iktidarının toplum nezdinde yükselmesini istemezler. Zaten onlar demokrasi taraftarı da değiller. Darbeler ve o zemini besleyen kurumların Ak Parti eli ile dönüştürülmesini hazmedemezler. Gezi zekalı insanların Taksim’de ve ODTÜ’de vandalizme sapma sebeplerini iyi irdelerseniz Türkiye’nin normalleşmesini istemeyen örgütlerin varmak istedikleri adresi tespit edebilirsiniz.
Bir zamanlar Türkiye’nin güvenlik politikalarını ve siyasetini belirleyen askeri vesayet döneminde askerlere özgü bir Türkiye vardı. Bu düzende Müslümanlar irticacı ilan edilip Cumhuriyetin ve laikliğin baş düşmanı sayılırdı. Şimdi özgürlükleri verilmek istenen Kürtler ülkenin bölünmez bütünlüğü için en büyük tehdit unsuruydu. Bölücülüğü; sistem eliyle PKK kan dökerek yapıyor, ülke kaosa sürükleniyor, bundan beslenen askerler düğmeye basarak silahlı kuvvetlerin yönetime el koyduğunu ilan ediyordu. Ergenekon davaları ile darbeci askerlerin keli göründü, ülkeyi ne hale getirdikleri malum. Silahlı güçler Kemalist sistemi (sömürü düzeni) ayakta tutmak için halkı bölmüş, ülkenin demokrasi, barış ve güvenliğini ortadan kaldırmışlardır. Aslında Türkiye’nin normalleşmesini istemeyen tek güç askerler değildir. Bunu da belirtmek gerekir. Bizde bütün darbeler askerler tarafından yapılmış gözüküyorsa da darbelerin bir medya, siyaset ve para sermayesinin olduğu gerçeği asla unutulmamalıdır. Mesela bir 28 Şubat post modern darbesinde Aydın Doğan’ın rolü göz ardı edilemez.

Sanırım bugün en temel mesele, Türkiye’nin birliği, bütünlüğü ve beraberliğinin nasıl korunacağına ilişkindir. Onun için Başbakanımız tek devlet, tek bayrak ve tek din diyor. Demokratikleşme paketinden de bu yönde bir yaklaşım çıkacağını ümit ediyorum. Elbet de tek devlet çatısı altında yaşamak en güzelidir. Kahir ekseriyetin çokluğundan ve bu toprakların Türkler eliyle kazanıldığından dolayı tek bayrak ve tek din sloganı yerindedir, korunmalıdır. Ancak ırkçılığa sapmadan, azınlıkların, hatta laik ve Kemalistlerin, Kürtlerin, Alevilerin hakları korunmak şartıyla. Yani bir Osmanlı Devleti bu işi nasıl yaptıysa ve başardıysa bugün de bu sorun aynı şekilde halledilebilir.
Demokrasinin içindeki ve siyasal arenadaki çözüm böyle olabilir. Benim kişisel kanaatime gelince…

Birlik ve beraberliğin dayandığı temel ilkeler nelerdir? Ortak bir evren tasavvuru, insan anlayışı ve ahlâk öğretisi olmadan birlik sağlanabilir mi? Birlik, tekdüzelik ve tek tiplik demek olmadığına göre, farklılıklarımızı kucaklayarak “çokluk içinde birlik” hedefine nasıl ulaşabiliriz?

Birlik ve beraberliğin temeli tevhiddir, yani İslam…
İslâm toplumlarına ve kurdukları medeniyetlere baktığımızda çok renkli ama birbiriyle ahenk içerisinde bir arada yaşayan bir tablo görürüz. Türk’ü, Kürt’ü, Arap’ı, Fars’ı, Hintli ’si, Male’yi, Bosnalısı, Afrikalısı ile İslâm ümmeti bir çiçek bahçesine benzer. Her bir çiçeğin rengi, kokusu, endamı farklıdır. Ama onların bütünlük ve ahenginden muhteşem bir çiçek bahçesi ortaya çıkar. Bu bahçeyi gezdiğinizde; renklerine, kokularının farklı olmasına rağmen hiçbirisinin ahengi bozmadığını, bilakis beraberce huzur içerisinde salındıklarını görürsünüz. Akıl sahibi insanlar bunu başaramaz mı? Neyimiz eksik? Aynı gemide yolculuk yapmaktayız ve bu yolculuk bir gün bitecek ve hepimiz Allah’ın huzuruna varacağız. Şu yaşlı dünya hangimize yetmez? Neyi paylaşamıyoruz?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdullah Şanlıdağ Arşivi