IŞİD ve PKK hakkında düşüncelerim
Barış sürecinin politik kotları değişmeye başladı. Kürt Siyasi Hareketi’ne veya Kürtlere rağmen savaş isteyen PKK’nın, Türk Hükümetinin Tezkeresine karşı seslendirdiği söylem, yenilir yutulur cinsten değil. Ne dedi Kandil ağaları: “Tezkere PKK’ya savaş ilanıdır.” Bayık, barış ve çözüm sürecinde bundan böyle PKK’nın saf dışı edilip direkt Kürt halkının muhatap alınacağından rahatsız olmalı ki, hemen ardından şunları söyledi: “Silahlı güçlerimizi Türkiye’ye geri gönderdik.” Türkiye’den gitti miydi ki? “Peşmergelerin Kobani’ye girmeleri için yardımcı oluyoruz.” diyen Sayın Çavuşoğlu, Kobani’nin düşmesinden rahatsız, anlaşılan. IŞİD’e karşı PKK’nın yerine Mesut Barzani’nin KDP’si ve peşmergeleri mi savaşacak veya savaş görüntüsü verecek? Önümüzdeki günlerde göreceğiz.
Stratejik Derinliğin müellifi ve Türkiye’nin yeni Başbakanı Davutoğlu’nun şu güzel tespitleri, gelecek için umutlu olmamızı tetikliyor: “Bu toprakların şehirleri, sokakları, devletleri sosyo kültürel bağları 2-3 bin yıla dayanır. Bizde 1000 yılı devirmemiş bir şehir yoktur. Şehirler tek bir etnik grupla,dinle, mezheple adlandırılamaz. İki kavram, temel unsur var: Tarihdaşlık ve Vatandaşlık. Tarihdaşlık bilincini kaybetmiş ulusalcı ideolojiler, bir müddet sonra dışlayıcı bir kültüre dönüşüyor; tek bir mezhep, ideoloji ve siyasete hitap etmeye başlamışsa bir müddet sonra tıkanıyor.Tekçi yapılar kadim kültürlerin olduğu yerlerde acı ve hüzün getiriyor. Pakistan- Hindistan bölünmesindeki acıları hatırlayınız. Herhangi bir İskandinav ülkesi bununla karşı karşıya kalmaz. Türkiye’nin farkı şudur. Biz yerleşik, iç içe geçmiş sosyo-kültürel yapılar içinde yer alıyoruz. Irak’ın birliğini en fazla kim tehdit etmiştir? Basra’yı bir Şii şehir, Musul’u bir Şii şehir olarak tanımlayanlardır. Şehir, devletten önce gelir. Şehirden önce gelen de insan bilincidir. Bizim oradan farkımız, biz Kürt ve Türk olarak her yerde iç içe yaşıyoruz. Kürtlerin devleti yok, bir devlet arayışı var. Kürtlerin devleti Türkiye Cumhuriyeti’dir.”
“İnsanın insan üzerinde güç ve iktidar kurma mücadelesi tarihin değişmeyen kuralıdır.” Ulusal güçler, ellerindeki silah gücü ile devletleri dizayn etmeyi alışkanlık haline getirmişlerdir. Bunların başını büyük şeytan ABD çekmektedir. Dünyanın üzerinde güç ve iktidar kurma savaşı veren bu şeytani güç, Suriye’de devam eden iç ve küresel savaşın yegane mimarıdır. Söylem ve eylemiyle demokratikleşmeyi öngörüyor gibi dursa da eylemi onu yalanlamaktadır. Bu şeytanın menfaati olmaksızın hiç bir ülkeyi işgal etmez. Dünya petrol rezervinin neredeyse tamamını sömürmektedir. Şimdi gözü doğal gazda. Onun için insanın öldürülmesi, ülkelerin işgal edilmesi hiç önemli değil.
Yeni emperyalizm, insandan gelişip tüm dünyaya yayılmayı hedefliyor. Merak ediyorum ama cevabını bulamıyorum. Acaba ABD neden demokratikleşme diyor? İsrail neden Kürt sorununun çözülmesini istiyor? Askerin stratejisini neden NATO belirliyor?
Acizane bize göre PKK konusunda hükümetin çizdiği yeni yol haritası şöyle: Kürt siyasal hareketi ile terör örgütü PKK’nın ayrıştırılması hedeflenmektedir. Çözüm ve barış sürecinde muhatap olarak direkt Kürt halkının kendisi alınacaktır. Sınıfsız bir topluma doğru ilerlemek düşüncesinde olan marksist Abdullah Öcalan ve PKK örgütünün siyasetten ayrıştırılarak giderek yok edilmesi planlanmaktadır. Samimi ve objektif bir tespit yapmak gerekirse, bendeniz IŞİD’le mücadele eden Uluslararası koalisyonun da PKK için aynı şeyi düşündüğü kanaatindeyim. Hatta daha ilerisini söyleyelim, küresel güçler öyle istediği için Türkiye de o çizgiye gelmiştir.
Davutoğlu’nun hedefinde “ümmet anlayışıyla güçlü kent ve Osmanlı İslamisi medeniyet havzası” bileşkesi vardır. Türkiye İran’ın batısından, Irak’ın kuzeyine ve Suriye’nin kuzeyinden doğusuna ve Akdeniz’e ulaşan koridorda; Orta Doğu’da Arap Baharı diye ayaklanan fakat başarılı olamayan kitlelerin etkin gücünü İslam’da birleştirecek olan kent devletlerine çevirmeye çalışıyor. Stratejik Derinlik isimli kitabında yazdığı şeyleri pratiğe geçirmesi kolay olmayacağa benziyor. Dileriz, küresel güçlerin ayak oyunlarına gelmeden, inandığı yolda yürür.
IŞİD NEDİR, NEYİ HEDEFLEMEKTEDİR?
IŞİD konusunda kafalar karışık. Sadece Türk halkı değil, dünyanın birçok ülkesi merakla bu harf kümesini ve arkasında yatan dinamiklerin neler olduğunu bilmek istiyor. Güç ve imkanımız olsa da Amerikan belgelerini ifşa eden Edward Snowden, bu IŞİD denen baş belasının arkasında ABD ve İsrail’in olup olmadığını sorabilsek... Kesin bildiğim bir şey var, IŞİD’in arkasında kimin olduğu gerçeğini şu tespitten yola çıkarak yakalayabiliriz: Dünyadaki “radikal İslam” denilen şiddete dayalı grupları, IŞİD denen terör örgütünün havzasında toplayıp, günü ve saati geldiğinde imha etmeyi kim planlamaktadır? Soğuk savaş sonrası tek kutuplu hale getirilen dünyamızda, dipten gelen ve gün geçtikçe büyüyen en büyük dalga İslam dalgasıdır. İşte IŞİD denen PKK’dan daha tehlikeli bu oluşum, güya temsil ettiği İslam’a, yani Batı’nın korkulu rüyası Allah’ın aziz dinine galebe çalıp, gündemden düşürmek istemektedir. Sahip olduğu güce, kullandığı dile ve eylemine bakınız; hepsinin de İslam’la çeliştiğini ve onu yıpratmaya yönelik bir proje olduğunu göreceksiniz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.