Terörle mücadele, siyasetle müzakere
Türkiye’nin Kürt açılımı ve çözüm süreci konusunda geliştirdiği yeni stratejisinin adı, “terörle mücadele, siyasetle müzakere” etmek. F.Ricciardone, Washington Büyükelçiliği’nde düzenlenen “ABD-Türkiye İlişkilerinde Atatürk’ün Mirası” konulu panelde yine ABD’nin isteği doğrultusunda yorumlarını yaptı ve bunu dünyaya servis etti. Ricciardone Suriye’ye yabancı savaşçıların geçişinin Türkiye ile ABD arasındaki ilişkileri gerdiğini düşünmekte. Söylediklerinden bunu anlıyoruz, işte dillendirdiği sözleri: “Ortadoğu’ya bakıldığında şu anda dünyanın en savunmasız bölgesi olarak görülüyor, bölge savaşlar yönünden büyük risk taşıyor. Türkiye ve İsrail’in böyle bir bölgede ortak noktada buluşması çok önemlidir. Türkiye ve İsrail, işbirliği için ortak nokta buluncaya kadar bölgenin istikrar içerisinde olduğunu düşünmek imkansızdır.”
Türkiye İsrail’le Ortadoğu’da nasıl ortak bir nokta ve zeminde buluşacak? Acaba küresel patron nasıl bir şeytanlık peşinde? Geçen haftaki yazımızın son paragrafında, “Türkiye’nin Suriye çölüne çekilmesiyle uzun vadede İran’la karşı karşıya getirilmesi planlanmaktadır” demişti. Yeni Türkiye’yi imar ve inşaa etmeye çalışan Ak Parti iktidarı aslında ABD’nin elindeki kartı görüyor, niyetinin ne olduğunu okuyabiliyor. Fakat reel pratikte yapabileceği fazla da bir şeyi olmadığından şu değerlere vurgu yapıyor: “AKP iktidarı ile küreselleşmenin ortaya çıkardığı beşerî durum dolayısıyla insanların barış, diyalog ve uzlaşma ortamı içinde demokrasi, insan hakları ve özgürlükler gibi ortak değerler etrafında bir araya gelmesi için zemin oluşturmaya çalışıyor. Küreselleşmenin dinler, inançlar, kültürler, milletler kadar dünya ölçeğindeki sivil oluşumların aktif katılımına daha fazla açık olmasının, teminen başta Birleşmiş Milletler olmak üzere uluslararası kurumların demokratik bir şekilde yeniden yapılandırılması, mevcut duruma uygun yeni kurumların oluşturulması, bu kurumların kuruluş amaçları ve hukukun üstünlüğünü gözeterek davranmaları gereğini talep ediyor.
Şimdilerde üst kimlik “İslam milleti”, anayasal üst kimlik ise “Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlığı şeklinde öngörülürken milliyetçi değil çoğunlukçu, liberal Ilımlı İslam tezinin Türkiye için de geçerli sayıldığı bir ortama doğru sürükleniyoruz. Yeni dönemde ayrılıkçı Kürt siyasetinin silahların gölgesinde fikir beyan etmesi, Kandil’den, İmralı’dan ilham alarak parlamentoda esip gürleyip, halkı sokağa isyana davet etmesi kabul görmeyecek. Nitekim Başbakan çok açık ve net konuştu. 2013 Mayıs’ında tamamlanması gereken fakat terör örgütünce uygulanmayan ‘silah bırakma’ ve ‘yurtdışına çıkış’ süreci için kararlı bir çağrı yapıyor.”Ülkeyi terk etmesi gerekenler artık terk etmeye, silahları bırakmaya başlamalıdır. Silahları üzerimize tutmaya devam ederseniz, bunu çözüm süreci ile izah etmek mümkün olmaz. Provokasyonlara karşı dik durmaya devam edeceğiz. HDP’ye ve sürecin bütün taraflarına sesleniyorum; eğer çözüm sürecini kararlılıkla devam ettirmek hususunda iyi niyetliyseniz, bunu gösterin. Çıkın ve süreci sabote eden bu şiddet sarmalına, vandalizme karşı olduğunuzu ifade edin, maskelerin arkasına saklanmayın.”
ABD Ortadoğu’dan ne istiyor? İstediğini elde edebilmek için Türkiye’ye nasıl bir misyon biçti? Küresel gücün amacı sadece bölge işgali ve sömürü mü, yoksa başka hedefleri var mı? Ortadoğu gibi dünyanın en savunmasız ve kan gölüne dönüşmüş bölgesinde muhteşem zengin kaynakların küresel ekonomiye entegrasyonunu düşleyen ve aynı zamanda İsrail’in esenliği ve güvenliğinin daha fazla beklemede kalmasını istemeyen ABD, zannedildiği gibi ileri demokrasi ve özgürlükler ülkesi değil, Aşık Mahsuni Şerif’in yıllar önce seslendirdiği gibi tam bir Şeytandır.
. Katalizör olarak kullandığı IŞİD vasıtasıyla aslında kendisine ilerleme havzası açıp o bölgenin zenginliklerini sömürme birinci hedefiyse de bir diğer hedefi de soğuk savaş sonrası yükselen İslami dalgayı bertaraf etmektir. Farisilerin ve Türklerin öteden beri dik duruşlarını, Batıl karşısında eğilmediklerini iyi bilen ABD, (İran’ın Suriye politikasını eleştirebiliriz, bendeniz de eleştiriyorum ve bu noktada kınıyorum İran’ı. Fakat kendi mantığında tutarlı olduğunu söyleyen Farisiler olaya biraz da mezhep faktörünün getirdiği ilkelerle yaklaşmaktadır.) Suriye çölünde İran’la Türkiye’yi karşı karşıya getirmek istemektedir. Bir düşünün; Türkiye etkin olarak Suriye’ye girerse, Nusayri askerleriyle savaşması durumunda karşısında kimi bulacaktır?
Bölgenin bir diğer tehlikeli boyutu da etkin olarak Kobani bölgesinde konuşlandırılan IŞİD terör örgütüdür. Koalisyon bileşkesinin en etkin ülkesi olarak Türkiye görülmektedir. Kobani de önemli olmakla birlikte, neredeyse Esed güçlerinin eline geçmek üzere olan ve 36. paralelde bulunan Halep şehri daha önemlidir. Kobani üzerinden açılıma zarar vermek isteyenlere de fırsat verilmemelidir.
PKK terör örgütü “Terörle mücadele, siyasetle müzakere” stratejisine siyasal, örgütsel ve ideolojik tasfiyeye götürülmek istendiği inancıyla direniyor. Kürt sorunu, kuruluşundan beri ulus devlet ideolojisini benimseyen, tek tip adam yetiştirmeyi önceleyen bir anlayışın günümüze kadar taşıdığı bir sorundur. Sorunun çözümünü, silahlı PKK terör örgütünde değil, siyasetle müzakerede gören Yeni Türkiye sevdalıları PKK’yı tasfiye ederek çözüm sürecini devam ettirme eğilimindedir.
Kısa vadede küresel güçler öyle istediği ve Müslümanlar da dağınık oldukları için Suriye’de bir rejim değişikliği olmaz. Belki yapılabilirse rejimin Nusayri askeri gücü Sünni güçle dengelenmeye çalışılır. Uzun vadede ise Suriye Müslümanlar açısından kanayan bir yara ve tuzaklar ülkesi olarak tarihe geçeceğe benziyor.
“Terörle mücadele, siyasetle müzakere” söyleminin tefsirini şöyle de yorumlayabiliriz: PKK terör örgütünün Şubat ayına kadar Türkiye’den çekilmesi, geri çekilmeye bağlı olarak PKK’nın Türkiye’ye karşı silah kullanmaktan vazgeçtiğini açıklaması, silah bırakanların geri dönüşlerinin sağlanması, geri dönenlerin rehabilitasyon ve topluma kazandırılması hedeflenmektedir. BDP/HDP’nin ise bir siyasi partiye yakışır biçimde ve terörle ilgisi olmaksızın siyasete devam etmesi isteniyor. Gidişat doğru. Stratejik Derinliğin müellifi, Ortadoğu için yazdıklarını pratikte uygula çabası içerisinde. Allah yar ve yardımcıları olsun. Kolay iş değil, şu korsanların işgal ettiği bölgede at koşturmak..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.