İslam maskesi takmış IŞİD ve şeytanizmin ABD’si
Bir zamanlar Clinton; Libya, Mısır, Tunus gibi Arap Baharı sonrası otoriter rejimlerden demokrasiye geçiş sürecindeki ülkelerde kökten dinci terörizmi engellemek amacıyla başlatılan forum çerçevesinde destek olunacağını ifade etmişti. Hillary Clinton’ın konuşmada duyurduğu “Küresel Terörizmle Mücadele Forumu” (Global Counterterrorism Forum) adı verilen girişimin eş başkanlığını ABD ve Türkiye yürütecek, 30 kadar ülke de girişime destek verecek. Aslında ABD’nin AK Parti ve Gülen hareketine müsaade ettiği İslam, Fuller’in projesi olan “Ilımlı İslam” projesiydi. Tayyip Bey de ABD’nin bu bakış açısı ve çizdiği yol haritasına ters düşmemek için, diktatör Hüsnü’nün Mısır’ına ve Arap Baharıyla çalkalanan Ortadoğu’ya şunları tavsiye ediyordu:
“Türkiye’de anayasa laikliği, devletin her dine eşit mesafede olması olarak tanımlar. Laiklik kesinlikle ateizm değildir. Ben Recep Tayyip Erdoğan olarak Müslüman’ım ama laik değilim. Fakat laik bir ülkenin başbakanıyım. Laik bir rejimde insanların dindar olma ya da olmama özgürlüğü vardır. Ben Mısır’ın da laik bir anayasaya sahip olmasını tavsiye ediyorum. Çünkü laiklik din düşmanlığı değildir. Laiklikten korkmayın. Umarım ki Mısır’da yeni rejim laik olacaktır. Umuyorum ki benim bu açıklamalarımdan sonra Mısır halkının laikliğe bakışı değişecektir.”
AK Parti ustalık döneminde kendisine çizilen yol haritasının dışına çıkınca; 17 Aralık küresel operasyonuyla, hem de bir başka Ilımlı İslam’a hizmet ettirilmekte olan Gülen hareketinin üzerinden ipi çekilmek istendi. Bu salvoyu ustalıkla savuşturan AK Parti, şimdi başka bir terör örgütü üzerinden imtihan edilmek istenmektedir.. IŞİD terörü, asla tasvip etmediğimiz uluslararası bir projedir. Terörün İslamisi veya hristiyanisi veya dini olmaz. Terör terördür. Hakikatte İslâm hiçbir şekilde “Ilımlı İslâm” ya da “Radikal/Siyasal İslâm” olarak da tanımlanamaz. İslâm kelimesinin önüne bir sıfat konularak İslâm nitelendirilemez. Burada maksat, bu kavramların arkasına sığınarak İslam’ı yok etmeye çalışmaktır. Ilımlı İslam projesiyle başaramadıkları savaşı, şimdi IŞİD’in İslamcı (!) kimliği üzerinden yürütmeye devam ediyorlar. Köktendinci İslam kavramını bilinçli olarak kullanan Batı’nın patronu ABD, hedeflerini şu sözleriyle ele vermektedir: “Ülkemizi de tehdit eden İslamcı teröristlerle Suriye’de ve Irak’taki
mücadele stratejimiz ön cephedeki ortaklarımızı destekleyerek bizi tehdit eden teröristleri yok etmeye dayanıyor.
IŞİD’e karşı birleşen 21 ülkenin genelkurmay başkanları veya kurmayları Washington Andrews Hava Üssü’nde bir araya geldi. ABD Genelkurmay Başkanı M.Dempsey’in liderliğinde IŞİD’e karşı ortak strateji tartışıldı. Oturuma katılan Başkan Obama IŞİD’e karşı mücadelenin uzun soluklu olacağını tekrarladı, “Sahada yenilgiye uğratacağımız ve böylece tamamen teslim olacak klasik bir ordu yok. Biz bölgede kök salmış aşırılık ideolojisiyle de savaşıyoruz. Bölgede çok uzun zamandır siyasi ve örgütsel
toplanmaların ana noktası olan mezhepsel ve siyasi ayrılıklarla da uğraşıyoruz” dedi.
Bölgede kök salan aşırılık ideolojiden maksat nedir? Anlaşılan Obama, Suriye ve Irak’ta sadece IŞİD’le değil bölgenin “aşırı dinci oluşumları” ile de mücadele edecek. Bunu yaparken de sahada yalnız kalmayı değil müttefiklerini yanına almayı düşünüyor. Satır arasında şu noktayı da hatırlatalım: “İngiltere Başbakanı D.Cameron, “İngiltere’nin Filistin devletini tanıyacağı günü elbette dört gözle bekliyorum. Ancak bu, iki devletli bir çözümü sağlayan müzakerelerin bir parçası olmalı” derken, Dışişleri Bakanı F.Mogherini de, “İtalya, İsrail güvenliğini garanti altına alma şartı ile Orta Doğu’da Filistin Devleti kurulmasını amaçlayan barış sürecine destek vermeye hazır” dedi.
Kılıçarslan Aytar’ın şu tespitine ne dersiniz: “ABD’nin kendini açığa vermeden Suudi Arabistan Prensi Abdurrahman vasıtasıyla dünyanın çeşitli ülkesinden getirttiği Kafkasya’da, Balkanlar’da, Afganistan’da, Afrika’da savaş tecrübesi yaşamış profesyonellerden kurulu, İslam maskesi takmış IŞİD militanları Türkiye’ye gelip, ellerini-kollarını sallayarak sınırı geçmiş, girdikleri Suriye’de rejime muhalif Ulusal Koalisyonun yapısını oluşturan siyasi koordinasyona, koalisyonun askeri konseyine ve silahlı gruplara desteklerini arttırmak, böylece Suriye’nin güçlü BAAS partisini dengelemeye, Irak’ta da Sünni federal bölge kurulmak istenen yerleri ele geçirerek, Irak BAAS partisini güçlendirmenin savaşımını sürdürüyor.”
Irak-Suriye tezkeresinde, IŞİD’i dengelemek adına PKK ve isimlendirmeden PYD’nin de terör grupları arasında gösterilmesi, PKK- PYD ile IŞİD’in aynı paralelde olduğuna işaret ediyordu. Hükümet Kürt Sorunu’nun barışçıl çözümünde Kürt Hareketini HDP/BBP ekseninde siyaseti ile PKK terör örgütünü birbirinden ayrıştıran yeni bir stratejiyi öne sürüyor ve taslağını HDP’ye veriyor. Bakalım bu koridor nasıl ve ne şekilde kullanılacak? Yani PKK terör örgütü ile Kürt Siyasal hareketinin temsilcisi HDP/BBP ayrıştırılmak istenmektedir. Bu yeni açılıma İmralı ağası ne der, önümüzdeki günlerde göreceğiz? HDP Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın Kürt Sorunu’nun barışçıl çözümünde siyaset-örgüt ayrıştırılmasının farkına varmış olması, bize göre önemli bir gelişmedir. Sokak savaşından fayda görülmeyeceğini gören Tan’ın bu güzel yaklaşımını tebrik ediyorum.
IŞİD ile mücadele stratejisi çerçevesinde Türkiye Suriye’deki Ulusal Koalisyonun yapısını oluşturan askeri grupların eğitiminin Diyarbakır’daki 7. Kolordu Komutanlığı’nda, donatım faaliyetinin de İncirlik Üssü’nde yapılmasını kabul etti. Dilerim pişman olmayız. Tehlikeli bir şeytani planın hepimizi kasıp kavurması durumunda bunun faturasını kim öder?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.