Körfez’in rejim yapısı değişiyor mu?
Dünya gündemi IŞİD ile paralel yürüdüğü için makalemizin konusu Körfez’deki hareketlilik ve küresel güçler. Yazımın başında şunu belirtmeliyim: ABD ve İsrail’in Ortadoğu’dan beklentisi nedir? Her iki ülke ve Avrupa devletleri, mesela Irak ve Suriye konusunda ne düşünüyorlar? İsterseniz ütopya deyiniz, bendeniz şuna tüm samimiyetimle inanıyorum: “Amerika ve İsrail nerelere hükmetmek ve uzanmak istiyorsa IŞİD oralara el atacak, sonrasında imha edilecektir. Böylece hem “radikal İslam” denen soğuk savaş sonrası güçlenen olgu kırılmış olacak, hem de ABD ve İsrail kendilerine yeni işgal ve sömürü alanları oluşturacaklar.
Sofistik ama şiddet yanlısı olan IŞİD, kendisinden evvel sahnelenen El Kaide’den farkı, Körfez’in rejim yapısını değiştirecek çapta güçlü olması ve Küresel güçlerce desteklenmesidir. Şöyle bir sual ile ne demek istediğimizi daha müşahhas söyleyebiliriz: “Küresel aktörleri bölgeye çeken asıl sebep nedir? IŞİD’i hava ve kara harekatıyla bitirmek mi, yoksa bir katalizör olarak kullanılan IŞİD’in açtığı kanaldan ilerleyerek petrol ve doğalgaz kaynakları oluşturmak mı? Maalesef ikinci şık üzerine kurgulanan bölge savaşı, kanlı videoların görüntülendiği ve dünyaya servis edildiği alan olacaktır.
Ortadoğu’dan başlayarak Orta Asya’ya kadar girdirilmesi planlanan IŞİD’in militanlarının kullanıldığı, içlerinde her ülkeden saf, fakat şuur ve idrakten yoksun Müslümanların olduğunu düşünmek insanı üzüyor. Bu örgüt, sanıldığının aksine çok güçlü bir yapıya sahip. Askeri uzman, emekli albay Viktor Murahovskiy IŞİD militanlarına yönelik şunları söyledi: “Şimdiki gelinen noktada sadece insanlı veya insansız hava araçlarının vasıtasıyla yapılan hava saldırılarıyla IŞİD probleminin çözülmesinin imkansız olduğu ortadadır. Bu durum, geniş sanayi altyapısı, sabit iletişim sistemine dayanmayan IŞİD’in yapısından kaynaklanıyor. IŞİD, son derece mobil, oldukça az sayılı, yüksek motivasyona sahip olan gruplardan oluşmaktadır. Onun bu özelliği hesaba alınırsa kara operasyonu yapılmadan IŞİD’i yenmek kesinlikle mümkün olmadığı anlaşılıyor. Böylece belki onun genişlemesi önlenebilir, ama ilerleyişi durdurulamaz.”
Şimdi bu durumda Türkiye’nin bu kirli savaşta üstleneceği rol ne olabilir? ABD’nin Türkiye’den beklentisi nedir? Amerika’nın bölgedeki varlığı sınırlı. En büyük müttefiki İngiltere dahi kara harekatını desteklemekte aceleci bir tutum sergilemiyor. Hem zaten sadece Türkiye ve İran’ın kara harekatı yapabileceğini de görüyorlar. İran’ın Esed politikasıyla Türkiye’nin Suriye politikası örtüşmediği için Türkiye şimdilik bir kenarda duracağa benziyor.
Viktor Murahovskiy’un Türkiye hakkında düşünceleri şöyle: “‘Ben askeri bakımdan Türkiye’nin tutumunu gayet iyi anlıyorum. Çünkü bu savaş onun savaşı değil. Türkiye’nin toprakları için doğrudan tehdit olmadığı sürece bu bölgeye silahlı kuvvetlerini göndermek hem asker kayıplarına hem de siyasi zarara yol açacak. Bir mesele daha var: ABD’nin önderliğini yaptığı koalisyon grubunun başında aslında kara operasyonunu yapacak ülke olmalı. Şu an ABD sadece yardım da bulunuyor. Bu doğru değil. Çünkü belli ki Türkiye’nin hem komutanlığı hem de siyasi yönetimi ülkesi savaş zorluklarını çekerken Amerika’nın önderlik yapmasına razı olmayacaktır.”
Türkiye’nin haklı olarak IŞİD’in bitirilme aşamasında Suriye’nin Esed Nusayri rejimin de çökertilmesini istemesi, bize göre sadece samimi bir özlemden ibaret. Eğer Türkiye küresel aktör ABD, İsrail ve diğer ülkelerin nihai hedeflerini doğru okuyamıyorsa, ilelebet yalnızlaşmaya mahkum olmayı kabullenmek durumundadır. Yok eğer, izlenen ve kurgulanan politikanın nereye varacağını görüyor fakat yapabilecek fazla da bir şeyi olmadığından öyle davranıyorsa, farklı ve daha kuşatıcı bir politika geliştirmelidir.
Rusya, IŞİD ile mücadelenin daha etkin olması için Şam ve Tahran’ın da işe dahil olmasını talep edebilir.
Acaba IŞİD, zengin petrol yataklarının olduğu Ortadoğu’da imha mı edilecek, yoksa başka bir coğrafyaya mı sürülecek? Bu sorunun cevabı şimdilik bizde kalsın. Şu kadarını söylemekle yetinelim: Eğer ABD’nin yol haritasında Orta Asya’ya açılmak varsa, ki var olduğunu düşünüyoruz, IŞİD oralara kadar uzanır ve tehdit unsuru olabilir.
İlgili konu üzerine çalışan analistlerin büyük bir çoğunluğu Afganistan’ı Asya’daki mevcut istikrarsızlığın merkezi olarak nitelendirmektedir. İşte bir analist Said Gafurov’un değerlendirmesi: “Sıkıntının sadece Tacikistan ve Özbekistan ile sınırlı kalacağını düşünmek son derece büyük bir hata olur. Çünkü radikal ve köktendinci İslamcılar Orta Asya’nın çok geniş bir kesiminde büyük destek görmekte. Bu bağlamda Taliban’ın IŞİD ile ortak bir dili konuşması ve temel prensipler üzerinde uzlaşması hiç de uzak bir ihtimal değildir. Kişisel kanaatime göre, iki örgüt arasındaki görüşmeler zaten başlamış durumdadır. Sonuç olarak Orta Asya’da bulunan bazı ülkeler ciddi tehdit altındadır.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.