Serdar Demirel

Serdar Demirel

Müslümanlar öfke anaforunda savrulursa..

Müslümanlar öfke anaforunda savrulursa..

Günümüz Müslümanları ifrat ve tefritin dar parantezleri arasına sıkıştırılma tehlikesiyle karşı karşıyadır. İslâm adına birbirine zıt söylem ve eylemleri nereye kadar kabul edip nereden sonra reddetmeleri gerektiğini tesbit etmekte zorlanmaktalar.
Siyasi, iktisadi ve askerî birliğini yitirmiş Müslümanlar ne yazık ki tasavvur birliğini de yitirmiş durumdalar. Tasavvur birliğini yitirmeleri ise siyasi, iktisadi ve askerî birliğin yitimini derinleştirmektedir.

Bütün dünya geçen ayın son günlerinde Müslümanlar adına yapılan kanlı eylemlere tanıklık etti. Pakistan’ın Peşaver şehrinde Pakistanlı Hıristiyanlara ait bir kiliseye yapılan intihar saldırısında 80 civarında kişi hayatını kaybetti. Somali merkezli eş-Şebab hareketinin Kenya’da bir alışveriş merkezine düzenlediği saldırı da aynı minvalde bir saldırıydı. Neredeyse eş zamanlı gerçekleştirilen bu eylemlerin Birleşmiş Milletler toplantısına paralel günlerde vuku bulması da zamanlama itibarıyla ayrıca dikkat gerektiren önemli bir husustur.
Suriye’de “Devlet” diye de anılan bir mukavemet gücü mensuplarının kendilerinden farklı düşünen diğer muhalif gruplara karşı düşmanca tavır sergilemesi, oraya yardım götüren Müslümanları bile tehdit etmesi vs. Müslümanların ne türden bir öfke anaforuna sürüklendiğini göstermektedir...

İslâm adına olduğu iddia edilen ama İslâm savaş hukukunun izin vermeyeceği türden savaşmayan sivillere karşı kanlı eylemler maalesef İslâm karşıtlarının elini güçlendirmekte, müslümanı müslümandan kuşku duymaya sevketmektedir.
Bu tür eylemlerin en fazla da Müslümanlara zarar verdiğini söyleyebiliriz. Zira bu tarz eylemlerin yardımıyla Mısır’daki gibi askerî darbeler meşrulaştırılmakta, dünyada Müslümanlara karşı resmi ve sivil alanda ayrımcılık ve nefret körüklenmekte, İslâmî hareketlere karşı negatif algılar üretilmektedir.

Bu tarz eylemler ABD ve şürekasının Müslümanlara yönelik gayri hukuki, gayri ahlâkî ve gayri insanî katliamlarına da kılıf sunmaktadır. Bu zeminde Afganistan, Pakistan ve Yemen’de pilotsuz uçaklarla şüpheli gördükleri her hedefe bomba yağdırmakta, yargısız infazlar icra edebilmekteler. Oysa idam mahkumlarının, en rezil suçları irtikap etmiş kişilerin bile adil yargılanma hakkı mahfuzdur.

Batı’nın Müslümanlara karşı sergilediği iki yüzlü tavırların elbette meşru zemini yoktur. Ama Batı’nın çifte standartları Müslümanlara yanlış yapma mazereti de vermez. Bir yanlış başka bir yanlışın gerekçesi olamaz çünkü. Hele bu tür yanlışlar Müslümanlara karşı operasyonların kaldıraç gücüne dönüşüyorsa...

Siyasi birliğini yitirmiş Müslümanların bu birliğini sağlamak amacıyla gerçekleştirildiği iddia edilen bu tarz eylemlerin bu birliğin gerçekleşmesini ve bu meyanda varolan iradeyi zayıflattığı görülmelidir. Müslümanlar tarih boyunca sözün ve ahlâkın gücüyle gâlip gelmişlerdir. Her ırktan ve coğrafyadan insanların kabulüne de bununla mazhar olmuşlardır. Eğer Müslümanlar sözlerinde ve amellerinde düşmanlarına benzerse işte o zaman kaybederler.

Müslüman kanaat önderleri cesurca ve risk almaları gerekiyorsa risk alarak bu hususlarda Müslümanları aydınlatmak zorundadırlar.

Bir taraftan bu tarz aşırılıklar yaşanırken diğer taraftan da başka başka aşırılıklar uç vermekte ve bizi aslî meselelerimizden uzaklaştırmaktadır. Küçük, açıklanabilir, tolere edilebilir ve varlığı rahmet hükmünde olan ihtilafları büyütmek ve bu vehme yaslanarak dini yeniden yapılandırmaya kalkışmak gibi bir tehlike...
Kaldığımız yerden devam edeceğiz inşaallah.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Serdar Demirel Arşivi