Devrilen taşları kaldırma çabası
Geçtiğimiz Pazartesi (7 Ekim) akşamı Türk Arap İlişkileri Merkezi’nde genelde Arap dünyasının özelde ise Yemen’in yaşadığı değişim süreci ve sorunlar hakkında konuşan önemli bir misafir vardı. Yemen’deki İslâmî hareketi temsil eden partilerin başında gelen Yemen Islah Birliği’nin Genel Sekreteri (Türkiye’nin parti düzenine göre genel başkanı) Abdülvehhab Ahmed el-Anisi’nin davet edildiği bu programda ben de yer alıp, söylenenleri dikkatle dinlemeye çalıştım.
Suriye ve Mısır’daki gelişmelerin gündemi büyük ölçüde meşgul etmesi sebebiyle Yemen’de olan bitenlerin konuşulmasına pek ihtiyaç duyulmadığından veya fırsat kalmadığından bu ülkede işlerin rayına oturmaya başladığı ve artık yeni sistemin en azından direklerinin dikildiği kanaati oluştuğunu söylemek mümkündür. Fakat gidişat uluslararası emperyalizmin, onun yerli işbirlikçilerinin ve fitne merkezlerinin Mısır’ı rahat bırakmadıkları gibi Yemen’i de rahat bırakmaya niyetlerinin olmadığını gösteriyor.
Bu durum aynı zamanda masa başında komplo teorileri üretenlerin yanılgılarını gözler önüne seren önemli bir realite. Çünkü emperyalizmin farklı kanatları ve işbirlikçileri zulme başkaldıran halkların diktatörlere karşı kazanımlarını kendi açılarından kayıp olarak görüyorlar. O yüzden kayıplarını geri alabilmek için hummalı çalışma içindeler.
Bu çalışmalarında Arap dünyasının merkezi gücü sayılan Mısır’ı merkeze yerleştirdi ve ilk ataklarında onun üzerinde yoğunlaştılar. Bu ülkede kazıklarını yeniden çakmayı başarırlarsa diğerlerini ihmal etme niyetinde değiller. Oralardaki kayıplarını da geri almak için kullanacakları fitne araçlarını devreye sokmaya başlamış durumdalar. Dolayısıyla Mısır’daki cuntanın sonu, geri getirmeye çalıştığı eski diktanın sonu gibi olursa hesaplar tutmayacak. Ama özgürlük direnişinin kırılması ve diktanın oturtulması durumunda bu kez devrilen domino taşlarının yeniden art arda kaldırılması tehlikesi ortaya çıkabilir. Bu amacın gerçekleştirilmesi elbette kolay olmayacak. Ama normalde karşıt cephelerde görünen ABD ve Rusya’nın da, İran ve Suudi Arabistan’ın da bu noktada hesaplarının ve siyasetlerinin örtüştüğü, o yüzden her birinin yeni yapılanmalar önünde kendine göre bir engel çıkarmaya, bir siyasi hesabı devreye sokmaya çalıştığı görülüyor.
Mısır’daki cuntanın oturması ve ona karşı kararlı mücadelenin başarısının önlenmesi için de Suriye’deki taşın devrilmemesine büyük önem veriliyor. Çünkü Arap dünyasındaki dikta rejimlerinin dökülme mevsimini başlatan halk ayaklanmaları bu ülkede dar boğaza takıldı ki buna da normalde karşıt cephelerde görünen güçlerin bazılarının açıktan bazılarının ise gizli ve muhtelif stratejik oyunlarla Baas rejimine destek vermeleri neden oldu. Kimyasal silahları imha anlaşması ve bu yolla Baas zulmünün gündelik katliamlarını daha rahat gerçekleştirmesine imkân verilmesi de bu işbirliğinin dışa yansıyan boyutudur. Bu anlaşmayı izleyen siyasal gelişmeler de şeytanın gerçekte kimin arkasında durduğunu gösterdi.
Bu itibarla Suriye'deki direnişin elde edeceği başarılar Mısır halkının özgürlük mücadelesini, Mısır halkının cuntayı dize getirme çabasındaki kararlılığı da Suriye’deki direnişin başarılarını etkileyecektir. Bunların her ikisinin elde edeceği zaferler de Müslüman halklar üzerinde kan emici saltanatlar kurmuş zulüm rejimlerinin ve onların arkasında duran emperyalist güçlerin devrilen domino taşlarını yeniden kaldırma çabalarını boşa çıkaracaktır. Bu iki ülkeyle ilgili hesapları tutmazsa o zaman hâkimiyetlerini sürdürmekte ısrar eden diktatörlerin tarihe karışması demek olan domino taşlarının devrilmesi sürecinin kaldığı yerden devam etmesine hiç kimse engel olamayacak.
Suudi Arabistan'ın ileri gelen âlimlerinden Selman el-Avde geçtiğimiz günlerde Fas’taki bir yayın organının kendisiyle yaptığı röportajda bu halk hareketlerinin Suudi Arabistan’a da geleceğini söylemişti. Yemen’in ileri gelen siyaset liderlerinden Abdülvehhab el-Anisi de toplumsal değişimin ani şekilde değil bir süreç içinde gerçekleştiğine dikkat çekmişti.
Anisi'nin Yemen hakkında söylediklerini inşallah bir başka yazımızda ele alacağız. Ama yarınki yazımızda Mısır’da cuntaya karşı kitlesel direnişin yüzüncü gününü değerlendirmek istiyoruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.