Ersoy Dede

Ersoy Dede

Annemsiz İlk Bayramım

Annemsiz İlk Bayramım

Bugün bayram.. Benim annemsiz ilk bayramım.. Büyük büyük laflar edecek değilim. Sadece Orson Welse’in şu ünlü sözü var ya; “Sen ihtiyarlığın ne olduğunu bilmezsin ama ben gençliğin ne olduğunu çok iyi bilirim”.. Ya da “sevdiklerimizin kıymetini kaybedince anlarız” denir ya hani.. Çok klişe gibi geliyor değil mi kulağa?.. Klişe ve kalıp önermeleri benim kadar reddediyor olamazsınız.. İçimdeki anarşist ruhu gıdıklayan şeylerdir onlar.. En doğrusu bile olsa genelde sistem içindeki yerini koruyorsa, muhafazakâr bir kalıp içinde tek doğru gibi dayatıyorsa, bilin ki ben reddediyorumdur.. O kadar diyeyim size.. Şimdi böyle bir adamın, klişeler üzerinden yaptığı analize önem verin..

BUGÜN TAM 40 GÜN OLDU

Bugün annemi kaybedeli tam 40 gün olmuş.. Vefat ettiği gün, “40’ı Bayram’ın birinci gününe denk geliyor” demiştim.. Bu iyi bir şey mi, kötü bir şey mi bilemeden.. O an, bayramı annemsiz karşılama fikrini beynim kabul ettiyse de kalbim farkına varmış değildi.. Oysa bu sabah… 

KURBAN ET DEĞİL CANDIR 

Benim için Kurban, kanı akıtılan eti dağıtılan hayvanlar değildi.. Benim için kurban, annemin dualarıydı.. Okuldayken, “Allah (c.c) zihin açıklığı versin” ya da işe yolcu ederken, “Allah (c.c) işini rast getirsin evlâdım” sözüydü.. Ömrünü çocuklarına adamış çileli bir kadının yavrusuna sarılmasıydı kurban.. Biz kurbanı böyle öğrenmiştik.. Kurban, annesine en kızgın olduğu gün, canı yandığında “annem” diye ağlayan çocuğun gözyaşıydı.. Kurban, en hasta olduğu gün, onunla birlikteyken; “ben iyiyim çocuklarının yanına dön” demesiydi annenin.. En kötü ticari kararlar ya da en başarısız işler sonunda bile bir çocuğun, annesinin emekli maaşına talim etmesi, dönüp dolaşıp geldiği kürkçü dükkanıydı kurban.. Bir annenin, hain evladına bile koşulsuz sevgisi, çekilen eziyete rağmen koşulsuz sadakatiydi kurban.. Çocuğunun huzuru bozulmasın diye görmezden gelmek, sineye çekmekti herşeyi.. Kurban, et değildi bizim için, “can”dı..

BAYRAM SABAHLARI

Zenginlerin çocukluk anılarında, yastık altında bayram sabahını bekleyen iskarpin ayakkabılar olur ya.. Benim çocukluğumda o da yoktu.. “Bayramlık kıyafet”ten bizim anladığımız, yeni değil, temiz ve ütülü kıyafetlerdi.. Bazı çocukların bayram harçlığı için cüzdanları da olurdu.. Bana genelde mendilli çoraplı paketler denk geldiğinden cüzdana da ihtiyacım olmadı.. Bayram harçlıkları ile torpil, kızkaçıran gibi “yararlı” şeyler satın almak için bakkala gidileceği zaman ise annem duruma müdahale eder para verirdi.. 

KURBAN’LA TANIŞMAK LAZIM

Ben küçükken gösterilmezdi bana kurban kesilirken.. Neden ki?.. Annem uzun uzun anlatırdı neden kurban kesildiğini.. Ama görmezdik bir şekilde.. Acaba görmeli miydik ki?.. Daha mı vicdanlı çocuklar olurduk acaba görseydik.. Daha mı merhametli olurduk ki?.. Acıma duygumuz mu gelişirdi yoksa.. Annemiz ölene kadar ayrılığın ne olduğunu anlamamışız.. Kurbanın ne anlama geldiğini… Yoksa daha küçüklükten çocuklara kurban fikrini vermek daha mı doğru olurdu ki? 

ÇOK DAHA FAZLAMIZ

Bugün annemsiz ilk bayram… Kurban Bayramı.. “Kurban” kısmını doyasıya yaşıyorum bugün.. “Bayram” kısmını yaşayamıyorum.. Kabristan benim gibilerle dolu.. “Hepimiz mi?” diye soruyorum.. Cevap: “çok daha fazlamız”.. Kalın sağlıcakla..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ersoy Dede Arşivi