Faruk Köse

Faruk Köse

Allah deme yasağı!

Allah deme yasağı!

Din ile, iman ile alâkası olmayan, “İslam ile hiçbir bağı bulunmayan kişiler”in Allah adına “söz” söylemeye, İslam adına “ahkâm” kesmeye, din adına “hüküm” üretmeye çalıştığı bir memlekette yaşıyor olmanın ciddi sıkıntılarıyla karşı karşıyayız.
Adam ömrü boyunca dine küfreder, müslümanlarla alay edip hakaretleri peş peşe sıralar, İslam’ın ahkâmına karşı çıkar, insanların bireysel ibadetlerine bile ters bakar, alnı bir kez secdeye değmemiştir, camiye ve cemaate düşmandır, Allah Rasulü’nü küçümseyip hakaret eder; ama ölünce getirirler, caminin “musalla taşı”na musallat ederler. Yakınları, eşi-dostu arkalarda bir yerlerde dururlarken, bizim aptal müslümanlar saf tutup, hiç tanımadıkları o “Allah ve İslam düşmanı”nın namazını kılarlar.
Ne âlâ memleket, değil mi?
Adamın dinle-imanla hiçbir alâkası yoktur. İslam ile “iman bağı”, ya da “gönül ilişkisi” bulunmaz. İslam ona göre “çağ dışı irticai bir yobazlık”tır. Müslümanlar “yobaz”dır, “geri kafalı”dır, “mürteci”dir. Bu kişilerin İslam’a dair hemen hiçbir akademik bilgisi yoktur. “Hükümlerin”de cahildir, “hikmetler”inden habersizdir. Bir tek İslami kaynağı açıp okumuş da değillerdir. Basit “ilmihal bilgileri”nden bile yoksundur. İslam’a karşı ilgisi, “müslüman toplum”un “vicdani, fikri ve beşeri tutum ve davranışlar”ı ve bunların dayandığı “esaslar” hakkında hiç bilgisi yoktur. Müslüman toplumun “sosyolojik gerçekleri” hakkında en küçük bir fikre sahip değildir. İslam hakkında “zır cahil”dir.
Ancak, sorsanız ondan büyük “din uzmanı” da yoktur. Sormasanız da zaten İslam hakkında ahkâm keser, din hakkında atıp tutar. Kendince “İslam’a, imana dair hususlar”a “biçim” verir, “kulvar” çizer, “yön” tayin eder. Hangi İslami husus/hüküm/ibadet gündemde ise, ona dair kanaatlerini sıralar. Söylediklerinin Kur’an ile, Sünnet ile, ya da fıkhi içtihadlar ile alâkasının olması da gerekmez. Çünkü burası “özgür bir memleket”tir, “fikir özgürlüğü” vardır.
Ama nedense, bu söz söyleme, ya da fikir özgürlüğü sadece İslam hakkındaki yalan-yanlış değerlendirmelerde, eleştirilerde, saptırmalarda, biçimlendirmelerde, hakaretlerde devreye girer. Mesela müslümanların bunlara söz söyleme hakkı bulunmaz; söylerse “nefret suçu” işlemiş, “hakaret” etmiş, “yobazlık” yapmış olur.
Mesela, içinde bulunduğumuz güne göre örnek verelim. İslam Kurban’ı ibadet mi kıldı? Onlara göre böyle bir ibadet olmaz. Bu bir “hayvan katliamı”dır. Yeryüzünün her yanında “müslümanların boğazlandığı günümüz”de bu katliamı yapanlara övgüler düzenler, sıra hayvan kesimine gelince kalpleri yumuşar. Sofrasından eti eksik etmeyen, her öğünde et yiyen, her gün onbinlerce hayvanın kesildiğini bildiği halde ses çıkarmayan bu kişilerde, sıra aynı hayvanın “kurban ibadeti” adına kesilmesine geldiğinde hayvan haklarını savunma dürtüleri uyanır ve “hayvan katliamı üzerine ibadet olamayacağına dair fetvalar” vermeye, sözler söylemeye başlarlar.
Yani bu ülkede, müslüman olmayan, İslam ile alâkası bulunmayan, dine dair endişe taşımayan, Allah’ın egemenliğini reddeden, İslam’ı hayattan uzaklaştırmayı esas alan, Kur’an’a itibar etmeyen, Sünnet’i takmayan, fıkhı önemsemeyen, “din adına” hareket ettiği halde kendilerini dine bağlı saymayan ve dinle alâkası olmayan herkes; Allah adına, İslam adına, Peygamber adına, din ve iman adına söz söyler, hüküm verir.
Bu durum artık tahammül edilemeyecek, sabırları zorlayacak bir hal aldı. Buna karşı ne yapmak gerekir diye düşünürken, “Malezya Temyiz Mahkemesi”nin verdiği bir karar ilgimi çekti. Mahkemenin kararına göre, artık Malezya’da, müslüman olmayanlar “Allah” kelimesini kullanamayacaklar. Yani Budistler, Hindular Hıristiyanlar ve ve diğer dinlere mensup olanların “Allah” kelimesini kullanması “suç.” Çünkü “Allah” kelimesi, sadece müslümanların iman ettiği tek ilahı niteleyen bir kelime. Müslüman olmayan, ya da kendini İslam’a uymak ve bağlı kalmakla yükümlü görmeyen birinin, Allah adına söz söylemesinin makul ve mantıklı hiçbir yanı da yok zaten.
İşte bu kararın aynını bu ülkede de istiyorum.
Bizde de aynısı olmalı ve kimse, mensubu olmadığı, inanmadığı, benimsemediği, kabul etmediği, ya da mensubuymuş gibi bir görüntü verse de aslında bağlı olmadığı bir din ya da inanış hakkında, onu vasfeden, hüküm beyan eden, nitelik belirleyen, biçim ifade eden bir söz söyleyememeli.
Reddedebilir, kabul etmeyebilir, bunu ifade edebilir. Ama dinimden olmayan, dinimi bilmeyen, dinimi savunmayan birinin dinime dair hüküm vermesini kabul edemem.
Bu da Hükümet’e ev ödevi olsun. “Nefret suçu”nu ihdas ettiği yasaya bunu da eklesin.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Faruk Köse Arşivi