Yeni dönemin ilanı
Rusya-Gürcistan savaşında en son sorulması gereken soru “Kim haklı?” olmalı. Zira hiç beklenmedik anda patlayıveren bu savaşta tarafların hiç biri hak elde etmek için savaşmıyor. Ne Gürcüler kazanılmış haklarını elde etmek ya da korumak için ne de Ruslar Osetleri kurtarmak için savaşıyor.
Görünürde Osetler üzerinden bir savaş yürütülüyor olsa da Rus ve Gürcüler arasındaki asimetrik güç dengesi bile savaşın hedefi ve nedenine dâir başka adreslere bakılması gerektiğini ihtar ediyor.
Kafkaslardan Balkanlara kadar uzanan jeostratejik fay hattı nihayet kırıldı. Bunun öncü bir deprem olup olmadığını tartışabiliriz. Ancak gerçek şu ki yaşanan çatışma soğuk savaş döneminden sonra yaşanan tek kutuplu dünya sisteminin sonuna gelindiğinin fiilen ilanından başka bir şey değil.
NATO'ya üye olması beklenen Gürcistan'ın arkasında olduğu varsayılan Batı'nın onu birden bire ortada bırakması basit bir hesap hatası değilse bu durum Rusya'nın küresel güç mücadelesine açıktan meydan okuması olarak algılanmalıdır.
Başta ABD ve Avrupa Birliği'nin ve de NATO'nun desteklediği Gürcülerin Rusya karşısında yalnız bırakılmasından çok, Rusya'nın açıktan Amerika'ya kafa tutmayı göze almış olmasının anlamı üzerinde düşünmek gerekir.
Soğuk savaş sonrası Amerikan hâkimiyetine karşı ilk meydan okuma 11 Eylül saldırıları ve ondan sonra gelen süreçte ortaya çıkan örtük rekabet dönemiydi. Yani Amerika'ya doğrudan ve açık biçimde meydan okumayı göze alamayan bazı güçlerin 11 Eylül'le birlikte İslami terör adı altında Amerika'yla bilek güreştirdiklerini rahatça söyleyebiliriz. İslami terör denilen şey aslında Amerika'ya tek başına meydan okumayı göze alamayan, dünya gücü olma iddiasındaki devletlerin verdiği bir mesajdı.
Bunun devamında Amerika'nın Irak işgali ile 11 Eylül saldırıları arasında mantıksal ilişki kuramayanlar oyunun bu boyutuna yönelselerdi daha anlamlı bir denklem kurabilir, olup biteni yorumlayabilirlerdi. Terörü neden gösterip Irak'ı işgal eden Amerika aslında muhtemel rakiplerinin enerji kaynaklarını ele geçirmek için makul bir gerekçe peşindeydi.
Benzer biçimde İran'ın nükleer silahlarını bahane ederek Polonya'dan çek Cumhuriyeti'ne kadar Doğu Avrupa'ya füze kalkanı sistemi kurma girişimi de bu çerçevede okunmalıdır.
İran üzerinden “mikro soğuk savaş” denemesi yapan Amerika Kosova'daki tahkimatını tamamladıktan sonra Rusya'yı Kafkasya'da kuşatmaya çalışıyordu. NATO'ya üye olması yönünde adımların atıldığı bir dönemde Rusya'nın Gürcistan'ı ezmesinin ne anlama geldiği bu durumda daha iyi anlaşılabilir.
IMF'e olan borçlarını geçtiğimiz yıllarda kapatan Rusya'nın Putin'le birlikte yeniden imparatorluk olma yolunda stratejik adımlar atmaya başlaması sadece Kafkaslarla sınırlı değil. Mesela Rusya bugünlerde Vietnam'daki Kamran üssüne yeniden dönme hazırlığı yapıyor. Yani küresel anlamda Amerika ile her alanda yeniden rakip olmaya doğru adım adım ilerliyor. Burada Rus aceleciliğinin bir diğer nedeni, Amerika'yla arasındaki rekabet kadar henüz açık bir meydan okumaya dönüşmemişse de de facto küresel rakip durumundaki çin'e karşı konumunu güçlendirmek istemesidir.
Rusya enerji kaynaklarının Batı'ya aktarımında tekeli elinde tutmayı hedeflerken muhtemel çin tehdidi karşısında da avantajlı duruma geçmek istemektedir. Bunun yolu da Amerika'ya ve Batı'ya karşı gücünü gösterdikten sonra çin ve Amerika denkleminde kendi pazarlık gücünü artırmasıdır.
Mikro düzeyde Gürcistan'ın sahne aldığı bu stratejik rekabette temel gerekçe enerji hatları üzerindeki tahakkümünü devam ettirmektir. Batı'da çıkan yorumların tümünde ne ezilen Osetlerin hakları ne de bombalanan sivillerden bahsedilmekte. Savaşın gerçek nedeninin enerji kaynakları olduğunu yazma ihtiyacı bile duyulmamakta.
Savaş aynı zamanda Bakü-Ceyhan hattının sanıldığı gibi güvenli bir güzergahta olmadığını göstermiş oldu. Hazar bölgesinin Rus kontrolüne girdiği de ilan edildi Financial Times'ta. Yine bir İngiliz gazetesi olan The Independent'dan Bruce Anderson patlayan bu savaşın sorumluluğunu batılı diplomatların beceriksizliğine bağlarken altını çizdiği diğer bir husus Rusya'nın bu savaşla enerji hatlarının soğuk savaş dönemindeki şekilde devam etmesini istemesidir. Böylelikle Batı'yı bağımlılıktan kurtaracak alternatiflere izin vermeyeceğini göstermiştir. Bunu fark etmek Batı için kâbustan uyanmak gibi olmalı.
Bakalım Rusların bu çıkışına Batı'nın verecek bir cevabı olacak mı?
Tüm bu hikâyeden sonra isterseniz baştaki soruyu sorabilirsiniz: Kim haklı? Belki de şu soruyu: Kim daha özgür ve hakça bir dünyadan yana?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.