Faruk Köse

Faruk Köse

MİT’i MOSSAD’a boğdurmak!

MİT’i MOSSAD’a boğdurmak!

Hadi istediğiniz olsun; MİT’i kapatalım, Hakan Fidan’ı da asalım! Eee, sonra ne olacak? İstihbaratı MOSSAD’a, idareyi de Netanyahu’ya mı teslim edeceğiz?
Yazıya bodoslama girdiğimin farkındayım. Ama ülkede bu kadar “Siyonist dostu” ya da “İsrail piyonu” olduğunu görünce başka bir giriş hafif kalırdı.
Diyeceklerimi demeden önce bir hususu önemle vurgulamak istiyorum: Şahsen, mevcut “Laik-Kemalist rejim”le ve “rejime göre yapılandırılmış kurumsal ve hukuksal sistem”le herhangi bir gönül bağım yok. Bu yazıda rejimi ve kurumlarını savunma niyeti taşıyor değilim. Ancak “topluma hükmeden/hizmet eden kurumlar”ın, hiç değilse “dış mihraklar”ın ve özellikle de “Siyonist odaklar”ın kontrolünde olmaması hususunda titiz davranılmalı, duyarsız kalınmamalı diye düşünüyorum. Çünkü içinde bulunduğumuz “Türkiye Gemisi”nin bu “uluslararası operasyonel fırtına”da batmasının, “bize ait insanlar ve değerler”e de zarar vereceği açıktır.

Hakan Fidan MİT’in başına getirildiğinde buna anında/şiddetle karşı çıkan, ama “İsrail ile çok iyi geçinen”, Mavi Marmara’nın Gazze’ye hareketini “İsrail’in izni”ne bağlayan grup, İsrail istihbaratıyla aynı görüşü paylaşıyor, Fidan’ın “İran yanlısı” olduğunu iddia ediyordu. Bugünlerde Hakan Fidan’ın, Mossad için çalışan 10 İran ajanının kimliğini Tahran’a bildirdiğine dair kampanya, “İran yanlısı” iddianın ispatı sadedinde devami bir hamleden ibaret gibi görünüyor. Bu hassas noktadan girerek “yerli ayaklar”la işbirliği içinde Hakan Fidan üzerinden yürütülen bu “uluslararası operasyon”un asıl hedefinin AKP Hükümeti ve Erdoğan olduğu, Türkiye’nin az da olsa kurtulduğu “dış kontroller”in daha da sıkılaştırılarak tekrar kurulmasına yönelik yürütüldüğü hususunda kimsenin kuşkusu yok.

Ancak bu noktada Hükümet’e düşen “vizyon tazeleme görevleri” ihmale gelemez. Evvela Başbakan çıkıp, bir zamanlar ifade ettiği “BOP Eşbaşkanlığı” görevini bıraktığını açıkça ilan etmeli. Ticari ve siyasi faaliyetlerinde, uluslararası hamlelerinde “İsrail’in işine yarayacak adımlar”dan geri durulmalı. Gerçekten İsrail’le sorun yaşıyorsak, “soruna rağmen ilişkilerin bu kadar gelişkin olması politikası”ndan vazgeçmeli. Böylece uluslararası etkilerden bağımsız “milli istihbarat politikası”ndaki samimiyet, şüpheye mahal bırakmamacasına izhar edilmeli. Sadece MOSSAD’a karşı değil, CIA’ya karşı da bağımsızlığı sağlayacak bir yapılanma ve “istihbarat teknolojisinde yerlilik”i sağlayacak adımlar atılmalı. İsrail’in gerek Rumlarla/Yunanlılarla geliştirdiği ilişkiler, gerekse Mısır’daki darbe yönetimiyle birlikte sağladığı avantajlarla Doğu Akdeniz’de tartışmasız egemen hale gelişine karşı “elle tutulur hamleler” yapılmalı.

Bunlar yapılmazsa ister istemez karşı çıkılanlara göbekten bağlı kalınacak ve söylemdeki “dik duruş”, probleme dönüşmekten başka bir işlev görmeyecektir.

Bu arada Hakan Fidan’ı da gözde büyütmemek, “istihbaratın geleceğini bir şahsa bağlama hatası”na düşmemek lazımdır. Fidan’ın başarısı somut verilerle ölçülüp ona göre not verilmelidir. Mesela Lübnan’da pilotların kaçırılmasını ele alalım. Karşılığında istenen, Türkiye’nin etkisi altındaki Suriye muhalefetinin elinde bulunan Lübnanlı 9 kişinin serbest bırakılmasıydı. Bu 9 kişi kimdi acaba? Suriye’de dengeleri Esed lehine değiştiren Hizbullah’ın üst düzey elemanları olabilir mi? Bu durumda “MİT’in operasyonel müdahalesi” gerekmez miydi? Suriye muhalefetine baskıyla pilotları kaçıranların istedikleri yapılacağına, MİT, uydurma bir örgüt üretip, önemli Hizbullah elemanlarını kaçırtarak bunun karşılığında pilotları geri alamaz mıydı? Böylece Suriye muhalefeti de, 9 kişinin karşılığında Esed’in zindanlarındak 341 kadını serbest bıraktırabilirdi. Demek ki MİT’in operasyonel başarısı yok, diplomatik başarısı zayıf. Yani Hakan Fidan’ın, kafasının “milli” olmasından başka -ki bu da çok çok önemlidir- bir artısı, başarısı bulunmuyor.
Ancak yine de, MİT’i tekrar MOSSAD’ın denetimi altına almak isteyen uluslararası şer odaklarının operasyonlarına payanda olunması yanlış ve Hakan Fidan’ın bu komploya kurban edilmeyip görevinin başında tutulması lazım.
Hakan Fidan’ı tanımam, “Laik-Kemalist rejim”in istihbarat teşkilatının akıbetini de umursamıyorum. Ancak bu, toplumu “küresel şer güçlerinin merkez istasyonu”nu yöneten “Siyonist odaklar”ın gözü-kulağı olan MOSSAD’a teslim etme anlamına gelen bir “MİT/Fidan operasyonu”na hoş bakacağımız anlamına gelmez.

Nasıl ki MİT’i MOSSAD’a kurban etmeye, Hakan Fidan’ı diskalifiye edip İsrail’i memnun etmeye çalışanlar “vatan-millet haini” ise, bu operasyonu göstererek, “Türkiye’nin bölgesel başarısızlıkları”nı örtmeye, Doğu Akdeniz’de İsrail’in, Karadeniz’de Rusya’nın ve her iki durum vesilesiyle Türkiye karasularında ABD’nin etkinliğini artırarak Türkiye’yi büyük bir çukura doğru sürükleyen gelişmeleri kamuoyunun dikkatlerinden kaçırmaya yönelik bir strateji varsa, bu da “vatan-millet hainliği”dir.

Tamam, MİT’i MOSSAD’a kurban etmeyelim de, MİT de MOSSAD gibi, CIA gibi ülkesinin çıkarlarını sağlayacak “istihbari/operasyonel başarılar” kazanabilsin, bunun önü açılsın artık, değil mi? Mağdur edebiyatıyla ayakta tutulacak bir “Fidan”ın kime ne faydası olacak?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
6 Yorum
Faruk Köse Arşivi