Prof. Dr. Namık Açıkgöz

Prof. Dr. Namık Açıkgöz

Çözüm Süreciyle Türkiye'yi Rehin Almaya Kalkmak

Çözüm Süreciyle Türkiye'yi Rehin Almaya Kalkmak

Çözüm sürecinde kaydedilen gelişmeler, bu milletin âlî-cenaplığının bir göstergesidir; zafiyetinin değil. Bunu zaaf şeklinde anlamak, zaman terazisinin diğer kefesini görmeyecek kadar bir körlüğün neticesidir.

Mağdurların şımarık dili, “şımarık gaddarlığı”na dönüşürken, tesiri kendilerinden menkul bir güç ile Türkiye’ye tarih verme cür’etini göstermeye yelteniyorlar. Türk milletini bu şekilde sınamaya kalkışanları akıbetlerini, tarih sayfaları yazıyor.

Bu milletin Kürtlerle ve Kürtlükle hiç bir alıp veremediği yoktur. Devlet aygıtını ele geçirenlerin vaktiyle yaptığı hataların faturasını, günümüz insanına ödetmeye çalışmak, ne PKK’nın, ne BDP’nin ve ne de HDP’nin cesaret edebileceği bir şeydir.

Millet, vaktiyle yapılan hataların telafisi için mevcut iktidara bir imkân veriyor ve iktidar da bu imkânı, siyaset terazisinde ölçüp biçerek hayata geçirmeye gayret ediyor. Terazinin kefelerinden birinin ağır basması, Türkiye için bir çözümsüzlüktür. Felaketin eşiğinde zaman tahdidi ve tehdidi ile süreci bir oldu-bittiye getirmek isteyenler, şunu çok iyi bilsinler ki, bin yıllık mazi, hiçbir zaman “ayran kabarması”na sahme olmamış; her şey usulünce ve bir kendi dinemikleriyle gelişen değişim, yani “tehâvül” ile gerçekleşmiştir. Şımarıkların gaddarlığı, “tehâvül”ü zorlayan söylemlerle, çözüm olgusunun hızlandırılmasına tesir etmeye çalışırken, bu milletin müsamaha sınırlarını da zorlamaktadır.

“Türkiye hiç bir adım atmamış”mış... “Falanca tarihe kadar şunlar yapılmalı”ymış... “Bunlar yapılmazsa, şöyle olur’muş, böyle olur”muş...

PKK, BDP ve Mahir Çayancı HDP, çözüm süreci ile Türkiye’yi rehin mi aldığını zannediyor?...

Çözüm sürecinde en fazla mutlu olanlar, Kürt halkıdır. Çünkü 10 aydan beri, sokak eylemlerine zorlanmayan, kepenk kapattırılmayan, çocuğu dağa götürülmeyen, vergi adı altında parası çalınmayan Kürt halkıdır. Terörün Türk halkına etkisi, sadece şehit Mehmetçiklerdir; onun haricinde sosyal hayat son derece normal bir şekilde seyretmektedir.

Çözüm sürecinde, zaman tahdidi ve tehdidiyle Türkiye’yi rehin almaya kalkanlar, aslında Kürtlerin mutluluğunu, silah gölgesinde ipoteğe verenlerdir ve silahların tekrar konuşmaya başlamasıyla, en büyük tepkiyi, ipotek altına aldırdıkları barış ortamından göreceklerdir.

Beyefendiler, hanımefendiler “egemen dil”den şikâyetçiymişler. Bu millet, partizan cumhuriyet dönemi hariç, tarihin bütün devirlerinde egemen dil kullanmıştır ve bu egemen dilin temeli hak, hukuk ve adalettir. Daha doğrusu, hak, hukuk ve adalet bilinci, bu milleti egemen dil kullanmaya sevk etmiştir. Bugün Kürtlerin yaşadığı coğrafyada güvenlikli bir hayat varsa, tarihî bilincin yok edilemeyen tortularının sayesindedir. Partizan cumhuriyetçilere kalsaydı, Kürtlerin köküne çoktaaan kibrit suyu dökülmüştü. Bu açıdan bakıldığında, partizan cumhuriyetçilerin yaptıklarıyla PKK ve türevlerinin yaptıkları aynıdır: Türk’üyle, Kürd’üyle bu halkın müsamahasını zorlamak. Bu iktidar, bu halkın müsamahasının yönetime yansımış şeklidir. Sakın ola ki, zaman tahdidi ve tehdidiyle sınanmaya kalkılmaya!... Hele hele, çözüm sürecini, Türkiye’yi rehin almak şeklinde kullanmaya yeltenilmeye!... PKK ve türevlerinin beslendiği, devrimci sol gelenekten kalma “kısa zamanda çözüm” psikolojisinin âkıbetini yakın tarih yazıyor.

Kan kusacağız ama “Kızılcık şerbeti içtik” diyeceğiz. Sabredeceğiz... Allah sabredenlerle beraberdir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
Prof. Dr. Namık Açıkgöz Arşivi