Zor Zamanda Genelkurmay Başkanı Olmak
Türkiye’deki darbelerin ve darbecilerin tarihini yazacak olanlar şüphesiz çok kritik dönemde Genelkurmay Başkanlığı yapan ve darbe yemini yapmış bir güruhun içinde “külde açan gül” misali direnerek, onların bu iğrenç gayelerine ulaşmalarını engellemiş Orgeneral Hilmi Özkök ile bugün, adaletin pençesinde o günlerde yaptıkları darbe planlarının hesabını verenlerin kuru gürültülerine pabuç bırakmayan Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel’i mutlaka hak ettikleri bir konumda yazacaklardır.
Şimdi Hilmi Özkök döneminin kısa bir panoramasını yapalım. 28 Şubat dönemi ve sonrasında şöyle anlı-şanlı bir darbe yapıp, vatanı kurtarmayı özleyen paşalarımız Ankara ve İstanbul’da toplantı üstüne toplantı yapmaktalar. Hatta kendilerine çok güvendikleri için fazla tedbir almayı bile düşünmezler. Zira artık emir-komuta zinciri içinde darbe yapmak gelenek haline gelmiştir, o yüzden de ordu içinde gizli saklı cuntalar kurmak, silah ve bayrak üzerine birbirlerine bağlılık yemini etmekte darbeciliğin ilkelerinden değildir. Genelkurmay’da Selimiye Kışlası’nda Fenerbahçe Orduevi’nde kâh bir plan semineri, kâh bir cumhuriyet balosu vesilesi ile toplanıp, nalsı darbe yapacakları inceden inceye planlanabilmektedir. Bu arada darbecilerin ağzının tadını kaçıran bir gelişme olur. 28 Şubat dönemindeki İsmail Hakkı Karadayı ve ardından gelen Hüseyin Kıvrıkoğlu’nun aksine Hilmi Özkök denilen ve adı askeriyede “sakin güç” olarak anılan bir genelkurmay başkanı darbecilerin planlarını bozacaktır. Özkök Paşa, Ankara ve İstanbul’dan kuşatmaya alınır, çünkü bu paşa darbe yapmaya şiddetle karşıdır. İstanbul 1. Ordu Komutanı Orgeneral Çetin Doğan’a bağlı bazı birlikleri onun komutasından alır, Ankara’da Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Şener Eruygur’u da Genelkurmay’da mosmor edecektir. Zira darbeciler gizli bir toplantıda Özkök Paşayı ortadan kaldırmayı kararlaştırırlar. Özkök, Eruygur Paşa’yı makamına çağırarak bu olaydan bahseder, o da cevap verir:
- İftira paşam, olur mu öyle şey!
Özkök Paşa, düğmeye basar ve ekranda MİT’in gizlice kaydettiği o toplantının görüntüleri belirir. Şener Eruygur, mosmor kesilmiştir, artık inkârın faydası yoktur:
- Karargâhım bana ihanet etti deyiverir.
Sonra, Hilmi Özkök, bu yaptıkları kanun dışı eylemlerin cezasını hatırlatır Eruygur’a. Ve o günden sonra ağzının payını alan Eruygur, darbe girişimlerini askıya alır.
Düşünün, bir genelkurmay başkanı karargâhına güvenmeyip, evinden sefertası ile yemek getirmektedir. Özkök Paşa işte böylesine onur kırıcı şartlar altında Genelkurmay başkanlığı yapmıştır. Sonrasında Yaşar Büyükanıt, İlker Başbuğ ve ardından Işık Koşaner gelecek, ancak Koşaner ve onunla birlikte göreve gelen kuvvet komutanları Kara Kuvvetleri Erdal Ceylanoğlu, Deniz Kuvvetleri Eşref Uğur Yiğit ve Hava Kuvvetleri Hasan Aksay, “gördükleri lüzum üzerine” topluca istifa ederek Türk Silahlı Kuvvetleri tarihinde önemli bir krize sebep olacaklardır. İyiki de istifa etmişler, ardından bugün silahlı kuvvetleri demokratik ülkelerde olması gereken yere çıkan Orgeneral Necdet Özel’e yol açılacaktır. Darbecilikten mahkûm olan generaller ve eşleri koro halinde ciyaklamaya başlarlar:
- Genelkurmay Başkanı Necdet Özel nerede, neden bizi savunmuyor? Silah arkadaşlarımız nerede?
Öyle ya... Önlerinde sabah 03.00’te darbe yapmak için evinden çıkan ve başarısız olunca da akşam İsmet Paşa tarafından affedilip sıcak yatağına giren bir Talat Aydemir örneği vardır. İşte bu şartlar altında Özel, sükunet içerisinde süreci yöneterek taşkınlıkları frenlemiştir. Demokrasilerde iktidarları değiştirmek ancak sandıkta halkın iradesi ile olur, bunun dışında “Genç subaylar rahatsız, paşalar gidişattan memnun değil” gibi gerekçelerle hükümetler istifa etmezler. İktidarı beğenmeyenler olsa olsa Işık Koşaner ve arkadaşları gibi basarlar istifayı ve ordudan ayrılırlar. Hattâ isterlerse Osman Pamukoğlu paşa gibi siyasi parti kurup, siyasete atılır ve sandıkta boylarının ölçüsünü alırlar. İşte bizim açılımını yaptığımız demokrasilerde ordunun durması gereken yeri Genelkurmay Başkanımız sayın Necdet Özel kısa ve öz olarak basına açıklıyor:
“Sık sık ‘Genelkurmay Başkanı neden konuşmuyor?’ sorusuyla karşılaşıyorum. Genelkurmay Başkanı, devlet sorumluluğu bulunan, görev ve yetkileri yasalarla belirlenmiş, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin komutanı ve bir kamu görevlisidir. Kamu görevlisinin, konuşacağı konuyla ilgili, yeri, zamanı ve muhataplarını doğru analiz etmesi gerekir. Bu nedenle mümkün oldukça konuşmamaya ve gündemde olmamaya gayret sarfediyorum. Kurumsal kimliğim nedeniyle, yargıya intikal etmiş konularla yargı kararları üzerine yorum ve değerlendirme yapma hakkına sahip olmadığımı ve düşüncelerimi basın yolu ile kamuoyu ile paylaşmayı doğru bulmadığımı düşünüyorum. Ancak, bireysel olarak düşüncelerimi ilgililerle serbestçe paylaştığımın da bilinmesinde yarar görmekteyim. Tarihi davalarla ilgili verilen yargı kararlarının ihtisas sahipleri tarafından tartışılmasının, sonuçlarının yürütme ve yasama organları tarafından değerlendirilmesinin ve vicdani muhasebesinin de yüce millet tarafından yapılmasının daha doğru olduğunu düşünüyorum.
RİCA EDİYORUM
Daha huzurlu, müreffeh ve her yönüyle gelişmiş Türkiye hedefine, geçmişte yaşadığımız olayları sorgulayarak, gerekli dersleri çıkararak ve bu dersleri hayata geçirerek, ancak geçmişte yaşanmış hadiselere takılıp kalmadan, bu olayları sürekli olarak gündemde tutmayarak, geleceğimize ait plan ve projeler yaparak ve bunları uygulama alanına sokarak, birlik ve beraberliğimizi ve iç huzurumuzu koruyarak, birbirimizi dinleyerek ve anlayarak, mevzubahis vatan ve millet olduğunda saplantılarımızı bir kenara bırakarak ve ‘Herşey Türkiye için’ diyerek ulaşabileceğimize inanıyorum. İşte bu düşüncelerle, atalarımızdan bizlere emanet edilen özgür vatan topraklarının korunmasının, devletimizin bekasının, vatandaşlarımızın huzur ve güvenliğinin teminatı olduğunu düşündüğüm, yüce milletimizin bağrından çıkan Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ve onun fedakar mensuplarına karşı daha duyarlı olunmasını rica ediyorum.”
İşte zor zamanda Genelkurmay Başkanı olan iki paşanın kısa hikâyesi. Askerlere göre imalat hatası, bize göre ise Özel 2 paşa, ne diyelim sayılarının artması dileğiyle...