Çok Şükür
Başörtüsü sorunu Meclis’te de aşıldı.
CHP bu kez burnunun dikine gitmekten son anda çark etti.
Bu hem kendileri hem de ülke için çok büyük bir yanlış olurdu ki, görebildiler bu kez.
(Milletin değerlerine karşı mücadele edilmez. Milletin değerlerini yok sayan, küçümseyen, engelleyen er ya da geç kaybeder.)
Faruk Loğoğlu ekibinin o basın toplantısı sonrası,
Habervaktim’de açık açık yazdık, “CHP AK Parti’ye çalışıyor” diye.
Partinin Loğoğlu kararını benimsemesi, Meclis’in ve ülkenin gerilmesinin yanı sıra son tahlilde bu anlama gelirdi.
CHP yönetimi bunu görebildi.
DSP hüsranını da akıllarına getirerek, milletin vekillerine “laiklik” tasla(ya)madılar.
Şafak Pavey’in o çok bilmiş edasıyla yaptığı konuşmanın dışında “millete rağmen” bir görüntü sergilenmedi Meclis Genel Kurulu’nda.
Hayırlı olan da buydu.
Sabrın sonu selamet, sabır hayra alamet.
Bu sabrı göstermek kolay olmadı elbet.
2 Mayıs 1999 tarihinde yaşanan Merve Kavakçı hadisesini hatırlayın.
Nasıl da öfkelendik,
Nasıl da kahrettik…
Ve daha ne zorbalıklar, ne mağduriyetler…
Bu günlere kolay gelinmedi elbet.
Meclis’te başörtüsünü değerlendiren SP Genel Başkanı Mustafa Kamalak’ın “bedeli peşin ödendi” sözü boşuna değil.
Bu bir gerçek.
Bugün Türkiye’de atılan pek çok demokratik hamleden,
Pek çok olumlu adımdan bahsederken,
İlk temeli atanın, ilk harekete geçenin Milli Görüşçüler olduğunu görüp, bunun hakkını vermemiz gerekir.
Hem de bu adımların, kimsenin cesaret edemediği, en zor şartlarda atıldığını unutmamalıyız.
Parti kapatmalar, siyasi yasaklar, hapisler, zindanlar pahasına atılmıştır bu adımlar.
Milli Görüş Lideri merhum Erbakan Hoca ve dava arkadaşlarıdır bu bedeli ilk ödeyenler.
Ve bazı Sivil Toplum Örgütleri ile meseleye duyarlı medya organları, yazarlar.
Örneğin Akit gazetesinin verdiği mücadele gerçekten takdire şayandır.
Hepsinden Allah razı olsun.
Değerli okurlar,
Meclis’te başörtülü milletvekilleri görebilmenin sevinci içindeyken, diğer taraftan halen milletin inancına, ibadetine karşı kin besleyen birilerinin olduğuna da şahitlik ediyoruz.
Hafta içi bir petrol istasyonu ile ilgili bir haber yayınlamıştık.
Kızılay Antakya Şube Başkanı Mustafa Sevinç ve arkadaşları, hem benzin almak hem de namazlarını kılmak için bu petrol istasyonuna çekiyorlar araçlarını.
Benzinlerini aldıktan sonra, namazlarını kılabilecek bir mescit arıyor gözleri.
Mescidin olmadığını anlayınca, namazlarını kılabilecekleri uygun bir yer olup olmadığını soruyorlar görevlilere.
Maalesef, “Yok. Burada böyle şeylere müsaade etmiyoruz” cevabıyla karşılaşıyorlar.
Haliyle içerliyorlar, öfkeleniyorlar, kahrediyorlar…
Olaydan haberdar olunca, tüm detaylarını öğrenip, bunu haber yaptık.
O gün akşam, ülkenin en zenginlerinden bir aileye ait firmanın Kurumsal İletişim Müdürü aradı.
Özetle şöyle dedi:
“İstasyonumuzda yer dar olduğu için mescidimiz yok. Fakat isteyen müşteri peyzaj alanında, çimlerin üzerinde namazlarını kılabilir, buna müsaade etmemezlik etmeyiz. Ayrıca belirtmek isteriz ki, istasyonumuza 200 metre mesafede bir cami bulunmakta. Müşterilerimizi oraya da yönlendirebiliyoruz…”
Sizi tatmin etti mi bu cevap bilemiyorum.
Kızılay Şube Başkanı Mustafa Sevinç bey halen öfkeli.
“Mescidiniz olmayabilir, fakat, namaz kılmak isteyen bir müşteriye kimsenin ‘bırakın bu boş işleri, burada böyle boş işlerle uğraşmıyoruz, böyle boş işlere müsaade etmiyoruz’ gibi şeyler söylemeye hakkı da yok, haddine de değil…”
Sevinç beyin bir ricası da var.
“Lütfen bilinçli tüketici olalım”, “Seçici olalım” der.
Bu küstahlık üzerine sen, ben, o, bu…
Sözkonusu firmayı boykot etsek, hali nice olur?
Bu tür üzücü vakalarla karşı karşıya kalmamız biraz da, bunu yapamıyor olmamızla alakalı değil mi?
Değerli okurlar,
Önceki hafta yayınladığımız bir başka özel haberdeki olayla ilgili de bir gelişme yaşandı.
“Gökçeklerin Kanalında Bir Garip Spiker” başlıklı haberimiz özetle şöyleydi:
“Oğul Gökçek yönetimindeki Beyaz TV, Gezi eylemleri sırasında Başbakan’ı havaalanında karşılayan halka ‘20 TL’ye slogan atan yavşaklar’ diye hakaret eden sunucuyu transfer etti.”
Bu sunucu F.C.'den başkası değildi.
Geçen F. hanım aradı.
Haberimize çok üzülmüş!
“Neden” diye sordum.
“Beyaz TV ile yollarımızı ayırmamıza neden oldu” dedi.
Kanal haberimiz üzerine F. hanımla yollarını ayırmış.
Kimsenin ekmeğiyle oynamak istemeyiz.
Derdimiz habercilik.
Neyin ne olduğunu ortaya koymak.
Melih Bey, yol yapımı için “ODTÜ’de Gezicilerle mücadele” ederken, oğlunun kanalında sıkı bir Gezicinin haber sunacak olması haber değeri taşımaktadır.
Biz görevimizi yaptık.
Kanal da "sorunlu" görünüyor.
Başkan Gökçek'in "Gezicilerle mücadelesi" malum!
Beyaz TV'nin bu eylemlere karşı yayınları da ortada.
Hem Gezi eylemlerinin karşısında yer alacaksın, hem de azılı bir Geziciyi tutup sunucu yapıp, milletin karşısına çıkaracaksın.
Bilmiyor muydu bu sunucunun duruşunu; Gezi'de attığı mesajları; halka nasıl hakaretler ettiğini?
Biliyordu da, "vatandaş ne bilsin" düşüncesiyle umursamadı mı?
Haberimiz üzerine "şimdi vatandaş tepki gösterir bize" diye mi anında kapının önüne koydu?
Bu soruların da cevaplanması gerekiyor.
Beyaz TV patronu oğul Gökçek'ten bir açıklama gelir mi?
Sütunumuz açık.
Beklemek bizden, takdir oğul Gökçek ve tabi ki milletten...