Gürcistan’da ABD-Rusya anlaştı mı?
Kafkaslar’da patlayan savaş, şimdilik durmuş görünüyor. Doğrusu gelişmeler, özellikle de Türkiye’nin bulunduğu konum açısından, hayli endişe verici.
Sözü hiç dolaştırmaya gerek yok. Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) hattındaki yangın ve önceki gün Erzincan’da ortaya çıkan terör saldırısı, Türkiye’nin bu çatışmanın tam ortasında bulunduğunu gösteriyor. Uğranan maddi zararın büyüklüğü kadar, terörün bu kez başka bir hattan tehdide dönüşmesini önemsemek gerekiyor.
Akla takılan bazı sorular var.
Acaba Gürcistan’ın ‘Kadife Devrim’le gelen lideri Mihail Saakaşvili’nin hamlesi, gerçekten de Osetya’yı almak üzerine mi kuruluydu? Gürcistan’ı Saakaşvili’den ibaret sayıyorsak, bu hamlenin kelimenin tam anlamıyla aptalca olduğunu söyleyenlere eşlik edebiliriz. Oysa bu ülkedeki karar mekanizmalarında hala Rusya’nın derin izleri olduğunu, Saakaşvili’nin böyle bir hamleyle tuzağa düşürüldüğü ihtimalini gözardı edemeyiz. Dolayısıyla Gürcü liderin büyük bir hesap hatası yaptığını, Rusya’nın bu düzeyde tepki vereceğini beklemediğini söylemek çok da anlamlı değil. En azından olup biteni açıklamaya yetmiyor.
Amerikan yönetiminin Rusya’nın Saakaşvili’yi devirmeye doğru ilerlemesinden rahatsız olduğu tezlerine gelince. Burada da bir tuhaflık var. Bush’la Putin’in Pekin’de sıcağı sıcağına verdiği fotoğraflar, bu noktada bir çatışmadan çok, mutabakat izlenimi veriyor. Başka bir deyişle ABD’nin, dünyaya zavallı fotoğraflar veren Gürcü liderin ardından ağıt yakmayacağı, aksine daha şimdiden yeni Gürcistan yönetimi için Rusya ile pazarlık halinde olduğu öngörülebilir. Buradan hareketle Saakaşvili’yi uçuruma itenler listesinde ABD’yi görmek hiç şaşırtıcı olmaz.
Eğer böyle bir mutabakat ve pazarlık varsa, bunun Gürcistan’la sınırlı kalmayacağı açık. Mesela Ukrayna’yı dikkatle izlemek gerekiyor.
Peki Türkiye tüm bunların ortasında nerede duruyor? Uzun zamandır Ankara’nın bu denli sıkıntılı olduğunu görmediğimizi söylersek, abartmış olmayız.
İki gün sonra Türkiye’ye İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad geliyor. İki ülke arasında enerji işbirliğinin daha kapsamlı hale gelmesine karşı çıkan ABD yönetimi, Kafkaslarda olup bitenden sonra Ankara’ya aynı baskıyı sürdürebilecek mi? Yaklaşan kış ve Türkiye’nin enerji dengeleri, bir bakıma İran alternatifini daha hassas hale getirdi.
Şunu da atlamayalım. AK Parti’nin kapatılmamasının ve Erdoğan’ın siyasete devam etmesinin ne kadar önemli bir karar olduğunu bu dönemde daha iyi görmüş olacağız. Zira bizzat içimizde ve canımızı acıtarak bizi etkileyen bu yeni kriz, öyle silahların susmasıyla sona erecek kadar sıradan değil. İşte bu yüzden ‘iç barış’ın sağlanması her zamankinden daha fazla önem taşıyor. Başbakan’ın Yargıtay ve Danıştay ziyaretlerinin altı çizilmeli.
çok zorlu, hassas ve büyük güçler dengesinin yeniden kurulduğu bir dönemi, iç çekişmelerin yorgunluğunu üzerinden atamamış Türkiye, hangi hamlelerle karşılamaya hazırlanıyor.
Başbakan’ın önerdiği Kafkas Paktı, kuşkusuz önemli. Ancak öncelikle Ankara’nın bugüne kadar izlediği Kafkas politikasını ve ağırlığını her gün daha fazla hissettiren Rusya ile ilişkilerini ciddi olarak gözden geçirmesi gerekiyor.
Rusya artık ‘küresel ekonomik dengeleri dikkate alıyor’ diyenler elbette haklı. Bunu söyleyenler, Moskova’nın kendisinin de aynı ölçüde dikkate alınmasını istediğini gözden kaçırmamalı. Putin’in her sözü ve attığı her adım buna işaret ediyor.
Küresel sermayeyi başlı başına bir ayakta kalma aracı olarak görenler için hayli zor günler. Türkiye’nin bu denklemdeki yeri kuşkusuz daha farklı ve özel. Ama olup biten de kendisini gözden geçirmesi için ciddi bir fırsat.