Arınç Saadet Partisi’ne Genel Başkan olursa...
Eğer “Erdoğan-Arınç gerilimi” daha fazla sarpasarmadan tatlıya bağlanmazsa bundan, “küresel şer odakları”nın ülkemize ve toplumumuza musallat ettiği “taşeronlar” olarak “derin vesayet”in taraftarları kazançlı çıkacak. “Krizin tarafları”na şimdiden sormak istiyorum: Böyle sonuçlandığında “eseriniz”le övünebilecek misiniz?
Artık uluorta, “Arınç’ın istifa mektubunun cebinde olduğu” söyleniyor da, nedense bu iddiaları Arınç yalanlamıyor. İlaveten kulisler, Başbakan’ın en kısa zamanda, bu hafta “kabine değişikliği” yapacağı, yeni kabinede Arınç’a yer vermeyeceği veya “etkisiz hal”e getireceği söylentileriyle çalkalanıyor.
Gerilimin sonunun nereye varacağına dair kanaatlerimi önceki günkü “Ak Parti bölünür mü?” başlıklı yazıda sizlerle paylaşmıştım, bu yazıya da bununla başladım zaten. Konuya ilişkin daha fazla bir şey söylemek istemiyorum. Zira Kılıçdaroğlu ve Bahçeli ile Erdoğan arasında görmeye alışık olduğumuz “aynı mekânda, ama birbirine mesafeli/soğuk duruşlar”ın, şimdi Erdoğan ile Arınç arasında görülüyor olmasını anlamlandıracak, bunda bir fazilet olabileceğini düşündürecek hiçbir “isabetli strateji”nin ya da “müsbet menfaat”in bulunabileceğini, bunu ifade edebilen bir cümlenin kurulabileceğini düşünemiyorum.
Bu yüzden Arınç, Erdoğan’ı tashih etmeye kalkıştığı için özür dilemeli.. Erdoğan da Arınç’ı zor durumda bıraktığı için gönlünü almalı ve bu mesele tatlıya bağlanmalı. Aksi taktirde, “şer odakları”nın istediği olacak ve inanın, yaşananları “onur meselesi” yapanlar, ülkeyi kendi elleriyle “vesayetçi derin yapılar”a teslim etmiş olacaklar da, sonunda taşıyabilecekleri bir onurdan da yoksun kalacaklar.
Bunun için ellerini ovuşturarak bekleyenler var. Hatta “Türkiye’de bir iktidarın ayakta kalmasını ABD’nin onay ve tasvibine bağlayan”, hadi bu bir “acı realite” olarak kabul edilsin, bunda “gereklilik ve fazilet” arayan, bunu “normal” karşılayanlar var. 10.12.2002 tarihinde dönemin ABD Başkanı Bush tarafından “ABD’nin Ortadoğu taşeronluğuna” atanan Recep Tayyip Erdoğan’ın, 16.05.2013 günü şimdiki ABD Başkanı Obama tarafından bu görevden azledildiğini, dolayısıyla işlevini yitirdiğini, Erdoğan ve Ak Parti Hükümeti için sonun başladığını “iddia ve temenni” edenler var. Bunlar, “yeter ki Erdoğan gitsin de varsın ABD’nin hegemonyası sürsün” beklentisi içindeler. Bu “kirli/nâhoş beklenti”lerinin gerçekleşeceğine dair ise, bir yandan “Gülen Cemaati’nin muhalefeti”, bir yandan da “Arınç’ın isyanı” ile büyük bir umuda kapılmış durumdalar. Bunlar, Arınç’ın Erdoğan’ı “siyasette sattığı”nı iddia ediyorlar ve bundan büyük zevk duyuyorlar. Hatta Arınç’ın, “belirli ‘mihraklarla’ enine boyuna ‘meşveret’ yaptıktan sonra” restini çektiğini, Başbakan’ın sözlerinin üzerinden 48 saat geçtikten sonra açıklama yapılmasının bunu gösterdiğini iddia ediyorlar.
Demek ki “küresel egemen güçler”in ülkemiz ve insanımız üzerinde oynadığı “büyük proje” adım adım hayata geçiriliyor. Hem de buna karşı duracağı umulanların nefsaniyetine yenik düşmeleri üzerine “habis projeler”e omuz vermeleriyle...
Şimdi eğer Arınç istifa ederse ne yapar?
Hayatı politika arenasında geçmiş birinin boş duracağını sanmıyorum. Zaten Arınç’ın bu tür çıkışlarının, Ak Parti’deki “üç dönem şartı” gereği zaten “konumunun bitecek olması”yla bağlantılı olduğunu, “küresel oyun kurucular”ın bunu kullanarak Arınç’ı fena halde “tonga”ya düşürdüğünü sanıyorum.
Eğer “küresel oyun kurucular” bir yapılanmayı çökertmek isterlerse, genelde taktik şöyledir: “Gözden çıkarılan lider”e karşı en yakınındaki kişinin karşı çıkmasını sağlayacak şartları olgunlaştırırlar. Lider en yakınının darbesini görünce dengesi kaçar; çünkü tutunacak dalı kalmamıştır. Bu panikle daha çok hata yapar. Sonra her şey altüst olur; “şer odakları”nın istediği olmuş, “yapılanma” çökmüştür.
Ancak bu “diklenme”den hem lider, hem de ona rakip çıkan “yakın arkadaş” kazançlı çıkamaz; çünkü “küresel oyun kurucular” aslında “üçüncü bir kişi”nin aradan sıyrılarak koltuğa oturup ipleri eline almasını istemektedirler.
Şimdi siz, Ak Parti’deki sancının bundan başkası olduğunu mu sanıyorsunuz? Uzun süredir devam eden ve “yerel ayakları da bulunan bir uluslararası proje”nin uygulamaya konulmasından başkası mı zannediyorsunuz? Hatta bunun, “yerel seçim süreci”yle mi ilişkisi var sanıyorsunuz? Hayır, sanıyorum asıl, “Cumhurbaşkanlığı seçimi”yle ilgili...
Bu durumda Arınç’ın, Saadet Partisi’ne Genel Başkan olmaktan başka yapacağı bir şey kalmayacaktır. Numan Kurtulmuş’u hazmedemeyen “Saadet Partisi’nin ak saçlılar”ının, kendisi de bir “Milli Görüş Ak Saçlısı” olan Arınç’ı kabullenmekte tereddüt edeceklerini sanmıyorum.
Ha, Ak Parti’de Erdoğan’a karşı Arınç çıktı ya, aradan sıyrılacak olan kim dersiniz?
Ne bileyim ben kardeşim? Bana sormayın.
Off, sıkıldım bu “politik oyunlar”dan. İnsan sıkılınca ya ıslık çalar, ya da türkü söylermiş. Aradan çıkacak “üçüncü kişi”yi bilemem, ama isterseniz size bir türkü çığırayım:
“Yüksek yükseeek tepeeleereee ev kurmaasıınlaaaar...”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.