Acara ve Güney Osetya...
Soros’un kanatları altında ve onun desteğiyle Gürcistan’ın cumhurbaşkanlığına gelen Mihail Saakaşvili’yi Güney Osetya konusunda cesaretlendiren Acara’daki taşkınlıklarının önüne herhangi bir engel çıkmaması, önünün açık olduğunu görmesiydi. Son olaylarla birlikte Acara meselesinin de zaman zaman haberlerde gündeme getirildiğini ve Saakaşvili’nin burayla ilgili birtakım aşırılıklarının olduğunun da zikredildiğini görüyoruz. Biz onun Acara’nın onurunu zedeleyen uygulamalarına bundan bir buçuk yıl önce gerçekleştirdiğimiz Batum ziyaretimizin ardından gazetemizde 7 Şubat 2007 tarihinde yayınlanan yazımızda işaret etmiştik. O zaman Batum’un bazı ileri gelenleriyle yaptığımız röportajları da sesli olarak özel FM’deki bir Dünya Döndükçe programında yayınlamıştık. 7 Şubat tarihli ve “Batum’dan Sevgiler” başlıklı yazımızı Web sitemizden (www.vahdet.com.tr) okuyabilirsiniz.
Güney Osetya, Gürcistan’ın kuzeydoğusunda, Rusya sınırında yer alır. Acara ise güneybatısında, Karadeniz sahilinde ve Türkiye sınırında yer alır. Yönetim merkezi Batum, Karadeniz sahili boyunca uzanan, sırtını dağlara dayamış, güzel ve gösterişli bir şehirdir. Batum limanı da bugünkü Gürcistan’ın en işlek limanıdır.
Yirminci yüzyılın ilk çeyreğinde Acara bölgesi ve oranın merkezi Batum’la ilgili muhtelif tartışmalar yaşandı ve bölge birkaç kez fiilen ya da statü itibariyle el değiştirdi. Sovyetler Birliği döneminde son olarak Acara özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti adıyla Gürcistan’a bağlı bir özerk bölge ilan edildi. Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra Gürcistan’ın sınırları içinde kaldı ve Acara özerk Bölgesi adıyla resmiyette özerklik sıfatı korundu.
Bilindiği gibi etnik kimliklere göre ayrışmaların öne çıktığı 19. ve 20. yüzyılda belli bölgelere özerklik verilmesinde de en önemli etken etnik kimlik farklılığı olmuştur. Bunun çok az istisnası vardır. İşte bu istisnalardan biri de Acara’dır. Acara ahalisi etnik olarak Kartveli (veya Kartvelebi) yani bizdeki yaygın isimlendirmeyle Gürcü olmakla birlikte Gürcistan’ın tam hâkimiyetini kabul etmemiş, kendine yönetimde bir ayrıcalık, kısmi de olsa bağımsızlık verilmesini istemiştir. Bu isteğinin sebebi de dinen farklılığı, Müslüman olmasıydı. Buna binaen Acara bölgesine özerklik sıfatının verilmesine sebep olan ayrışma ihtiyacının arkasında duran farklılık etnik değil dinî kimlikle ilgilidir.
Birtakım aksamalara ve uygulamalardan kaynaklanan sorunlara rağmen özerklik sıfatı Mihail Saakaşvili darbesine kadar bir ölçüde muhafaza edildi. Onun darbesinden sonra tamamen isim düzeyine düştü. Saakaşvali bölgenin yerel parlamentosunu fonksiyonsuz hale getirdi. önceden seçimle belirlenen bazı makam sahiplerini tayinle belirledi. Gürcistan’ın bayrağını değiştirdi. Ortaya büyük bir haç, onun köşelerde oluşturduğu bölmelere de birer küçük haç yerleştirmek suretiyle beş haçlı yeni bir bayrak oluşturdu ve bu bayrağın aynen Acara özerk Bölgesi’ndeki tüm kurumların gönderlerine çekilmesini istedi. Acara’nın bölgesel bayrağını de değiştirip aynı haçlı silüeti sol üst köşesine yerleştirdi.
Bu kadarla yetinmeyerek bölgede Müslüman nüfusu azaltmak amacıyla muhtelif oyunlara başvurmaya başladı. En etkili şekilde başvurduğu uygulama da misyonerlik faaliyetlerini yaygınlaştırmak oldu. Müslümanları beş haçlı bayrağın gölgesinde çocuklarını okula göndermeye zorlaması yetmiyormuş gibi bir de misyonerler vasıtasıyla dağa tepeye haç diktirdi.
Batum’a gittiğimizde en çok dikkatimizi çeken şey adeta ayrık otu gibi her tarafta karşımıza çıkan haçlar olmuştu. öyle ki her virajın başında, her tepede, her derede bir haça rastlıyorduk. Bölgeye adeta karınca gibi yayılan misyonerler, nerede iki tane tahta bulmuşlarsa çaprazlama çakıp bir yolun kenarına veya bir tepenin başına haç diye dikmişlerdi. Fakat böyle yapmaları bölge ahalisini misyonerlerin davalarına ısındırmamış aksine daha da soğutmuştu. Politik propaganda iddiasıyla çevre kirliliğine yol açanların da bundan ibret çıkarması gerektiğini düşünüyorum. Bu uygulama artık bir tanıtım ve propaganda tarzı değil.
Saakaşvili yönetimi bu kadarla da kalmamış bölgedeki Müslümanlara “ayrılıkçı” damgası vurmak suretiyle el altından yürüttüğü propagandalarla onları peşin suçlu göstermeye çalışıyordu. Böyle yapmasının amaçlarından biri de Müslümanları psikolojik tesir altına sokmak suretiyle onları Müslümanlıklarını gizlemeye zorlamaktı. Bu yolla misyonerlerin propaganda ve etkileme faaliyetlerinin önünü biraz daha açmak istiyordu.
Ne yazık ki Acara halkı bu haksızlıklar karşısında sahipsizliğin ve kimsesizliğin ızdırabıyla başına gelenlere katlanmak zorunda kaldı. Acara’nın yalnızlığı Saakaşvili’nin Güney Osetya konusunda da iştahını kabarttı. Ama orada kafayı sert kayaya çarptı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.