Ayhan Demir

Ayhan Demir

Türk iktidarında, Bulgar zulmü…

Türk iktidarında, Bulgar zulmü…

Bulgaristan’da, Şubat ayında başlayan ve günlerce devam eden protesto gösterileri, eski Başbakan Boyko Borisov’un istifasıyla neticelenince 12 Mayıs’ta erken genel seçime gidildi.
Boyko Borisov’un Bulgaristan’ın Avrupalı Geleceği İçin Vatandaşlar-GERB, 240 üyeli Bulgaristan Parlamentosu’nda, 97 sandalye kazandı. Buna karşılık Bulgaristan Sosyalist Partisi-BSP liderliğindeki ‘Bulgaristan Koalisyonu’, 84, üyelerinin çoğunluğu Türklerden oluşan Hak ve Özgürlükler Hareketi-HÖH 36 ve ırkçı ATAKA partisi 23 sandalye kazandı.
Seçim neticeleri hiçbir partiye tek başına hükümet imkanı vermeyince, zorlu bir koalisyon pazarlığı sürecine girildi. GERB lideri Borisov’un hükümeti kurma görevini kabul etmeyince, Cumhurbaşkanı Rosen Plevneliev görevi Bulgaristan Sosyalist Partisi-BSP’nin Başbakan adayı olan, Maliye eski Bakanı Plamen Oreşarski’ye verdi.
Yeni hükümet, Oreşarski’nin Başbakanlığı’ndaki, BSP-HÖH ortaklığında kuruldu. Tam 120 sandalyelik desteği bulunan BSP-HÖH koalisyonu, ırkçı ATAKA lideri Volen Siderov’un desteği ile bu sıkıntıyı da aştı.
Ne var ki, yeni hükümet umut olacağına, daha büyük protestoları beraberinde getirdi. Bulgaristan halkı, Haziran ayı ortasından beri sokaklarda. En büyük protestoların yaşandığı Temmuz ayı sonlarında 20 bin protestocu, ‘mafyalaşmak’ ve ‘rüşvet ve adam kayırmacılığı körüklemek’ ile itham ettikleri, hükümetin istifa etmesi için parlamentoyu kuşattı.
Ekim ayında protestocuların sayısı azalmaya başlamıştı. Ancak üniversitelerin desteği ile protestolar yeniden alevlendi. Üniversite öğrencileri, parlamento ve üniversite binalarını abluka ve işgal altında tutuyorlar. Sendikacılar ve meslek grupları da bu protestolara destek veriyorlar.
Bulgaristan’daki ekonomik kriz, tıpkı Yunanistan ve Sırbistan örneklerinde olduğu gibi, aşırı milletçi unsurları harekete geçirdi. Bulgaristan’daki Müslüman Türkler ve Afrika ile Ortadoğu’dan gelen sığınmacı Müslümanlara karşı saldırıların sayısı ve şiddeti gittikçe artıyor. Bunun en acı örneği birkaç hafta önce yaşandı.
Geçimini Sofya’da simit satarak sağlayan, 28 yaşındaki Metin isimli Türk kökenli Bulgaristan vatandaşı, 9 Kasım akşamı camiden evine dönerken altı kişilik ırkçı bir grubun saldırısına uğradı.
Asıl hedefleri aynı sokakta bulunan sığınmacıların bulunduğu pansiyon olan saldırganlar, göçmenler kaçmayı başarınca, karşılarına çıkan Metin’i yere yatırıp, başını tekmelediler. Sofya Askeri Tıp Akademisi Hastanesi’nde yoğun bakımda bulunan Türk gencinin durumu kritikliğini koruyor.
Aslına bakılırsa bu Metin’in uğradığı ilk saldırı değil. Irkçı ATAKA’nın daha önce düzenlediği cami baskınında da saldırıya uğramış ve bir sabah namazından sonra camide dövülerek, kanlar içerisinde bırakılmıştı.
Sadece Türkler değil, özellikle Suriyelilerden oluşan binlerce sığınmacı da, çok kötü koşullar altında yaşam mücadelesi veriyorlar. Şartlar o kadar kötü ki, artık ölüm olayları yaşanmaya başladı. Sofya’nın Voeenna Rampa semtindeki mülteci kampında 32 yaşındaki Suriyeli kalp krizinden hayatını kaybetti. Bulgaristan-Türkiye sınırına yakın olan Elhova kampında da Suriyeli iki kadın, kötü yaşam koşulları sebebiyle, hayatını kaybetmişti.
Özetle, Bulgaristan, bir yandan ekonomik diğer yandan da etnik barışı tehdit eden sosyal sorunlarla boğuşuyor. Meselenin en üzücü tarafı ise, tüm bu sıkıntıların, üyelerinin çoğunluğunu Türklerden oluşan, HÖH hükümetleri döneminde yaşanıyor olması.

KAŞ YAPARKEN, GÖZ ÇIKARMAK

Önce Üsküdar Belediyesi, 26 Ekim 2013’te Bosna Hersek’in ilk Cumhurbaşkanı rahmetli Aliya İzzetbegoviç’in vefatının 10. yılı münasebetiyle, “Doğu – Batı arasında İslam Birliği İdeali” isimli uluslararası bir sempozyum düzenledi. Ama ne hikmettir ki, adına sempozyum düzenledikleri Aliya’nın adını bile doğru yazamadılar.
Sonra Bağcılar Belediyesi, 23-24 Kasım 2013’te Saraybosna’da, “10. Yılında Uluslararası Aliya İzzetbegoviç Sempozyumu” düzenledi. Fakat bu sempozyumun katılımcılarından, Uluslararası Saraybosna Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Can tam bir Türk-Boşnak krizine yol açtı.
Savaş boyunca Aliya İzetbegoviç’in aynı zamanda başkomutan olduğunu ve tüm askeri müzakere toplantılarına katıldığını ifade eden Mehmet Can, tebliğini, “Bu nedenle, sonuç olarak şunu söyleyebilirim ki, Srebrenitsa’nın düşmesi Aliya’nın liderlik kariyerinde bir başarısızlıktır” sözleriyle bitirince, başta rahmetli Aliya’nın kızı Sabina Berberoviç olmak üzere, birçok duyarlı Boşnak ve Türk, tepkisi aldı. Daha önce sadece rahmetli Aliya’ya düşman olan isimlerin dile getirdiği bu sözler, Bosna Hersek medyasına da son dakika haber olarak yansıdı ve büyük tepki topladı.
Evet, bu sempozyumları düzenlerken, her iki belediye de iyi niyetli olabilirler. Fakat, cahilce yaklaşımları, kaş yaparken göz çıkarmalarına sebep oldu. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ayhan Demir Arşivi