Yine içe kapandık
Dikkatlerimizi ülke içine yoğunlaştıran ve enerjimizi hiçe harcayan “Dershaneler” kavgası asıl gündem konularımızı perdeliyor. Ortada bir operasyonun olduğu âşikâr.
Ne İran ve Batı ittifakı, ne Mısır ve Filistin’de yaşananlar ve ne de Uzakdoğu’da meydana gelenler bizi gerektiği kadar meşgul etmiyor maalesef.
Kanal A’dan Ahmet Hamdi Bey arayıp Nurettin Korkut Bey’le Salı akşamları hazırlayıp sundukları “Yönetim Pusulası” programına davet ettiğinde, konu “Patani Müslümanları” deyince bu yüzden hayır diyemedim.
Müslümanlar arası bir kavganın fitilinin ateşlendiği bir demde Patani’yi konuşmak, halkımızda bu meselede ufak da olsa bir duyarlılık oluşturmaya çalışmak bir anlamda Cemaat’e ve Hükümet’e aslî görevlerini hatırlatmak manasına gelmekteydi benim için.
Uzakdoğu halkımızın gündemine pek giremiyor. Bu meyanda Patani neredeyse Ümmet’in unuttuğu mazlum bir coğrafya. Patani Malay takımadalarına Açe’den sonra İslâm’ın kök saldığı ve oradan yayıldığı merkez. Benim için birçok talebemin ve dostumun yaşadığı yer aynı zamanda.
Başta ABD olmak üzere dünya yönünü Doğu’ya çeviriyor artık. Ama bizde nadir de olsa basında yayımlanan Patani ile ilgili haberler, gazete köşelerinde yapılan analizler okuyucunun ilgisini de çekmez. Oysa orası ilgisiz kalabileceğimiz bir yer değildir. Neden mi?
O kadar neden var ki, hangisini yazsam bilemiyorum. Sadece şunu söyleyeyim: Portekizli meşhur tarihçi Fernando Mendes Pinto 1556 yılına ait kapsamlı anlatısında Siam’da (Bugünkü Tayland) İslâm’ı yaymak amacıyla Mekke, Kahire ve Constantinople’dan (yani İstanbul) gelen Türk ve Arap İslâm davetçilerinden bahseder.
Tarihin o döneminde bile İslâm coğrafyasının en periferisindeki o yerle bugünden daha fazla ilişki kurmuşuz. Elin Portekiz’i oraları işgal ederken Müslümanların orada yaşayan kardeşlerine bigâne kalması zaten söz konusu olamazdı.
Bugün küresel güç mücadelesi önemli ölçüde oralara kayıyor. ABD, Çin ve Hindistan’ı çevrelemek üzere o bölgede yeni ittifaklar kuruyor.
Patani o bölgede stratejik bir mıntıka. Bu bölge üzerinden bir kanal açılarak dünya ticareti için son derece önemli olan Malaka Boğazı’na alternatif bir yol planlanıyor. Bu kanalla Çin Denizi, Hint Okyanusu’na en kısa yolla bağlanmak istenmektedir. Bu bile bölgede birçok dengeyi değiştirecek muhtevada bir plandır.
Şimdi, “Yahu Patani neresi? tarzı soruları duyar gibi oluyorum. Maalesef kendi coğrafyamızı bilmiyoruz biz.
Orası Tayland’ın güney bölgesinde bulunan işgal altındaki tarihî Müslüman toprakları. Bir diğer ifade ile güneyinde Malezya, kuzeyinde Tayland bulunan, batısı Hint Okyanusu, doğusu da Çin Denizi ile çevrili yeraltı zenginlikleri, doğal güzellikleri ve verimli toprakları olan stratejik bir bölge.
1786 yılında Tayland’ın işgal ettiği, 1909 yılında İngiltere ile Tayland arasında yapılan anlaşma uyarınca Tayland’a bırakılan Malay Müslümanlarının tarihî toprakları. Ulus devlet politikalarının bütün asimilasyon uygulamalarının rağmen Müslüman kimliklerini koruyabilmiş bir halkım hikayesidir Patani.
Programda Araştırmacı Yazar Mahmut Osmanoğlu ile Patani Müslümanlarına nasıl yardım edilebilir hususunda bir şeyler söylemeye çalıştık ama vakit yeterli değildi. Özellikle de STK’lara büyük görev düşmektedir. İHH’nın partner kuruluşları aracılığıyla bölgede yaptığı bazı çalışmaları görmüştüm. Ama yetmediğini de söylemem gerek.
Sözün özü, cemaatler ve STK’lar kuruluş amaçlarına yoğunlaşmalı, Hükümet de onların önünü açmaya devam etmelidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.