İç Savaş mı İstiklâl Mücadelesi mi?
Başbakan’ın ısrarla “istiklâl mücadelesi” olarak tanımladığı içinden geçtiğimiz süreçle ilgili olarak, Ertuğrul Özkök; “İstiklâl Savaşı değil İç Savaş” tanımı kullandı.. Burada kastettiği sanıyorum, polis ve yargıdaki cunta ile demokratik siyaset kurumu arasındaki mücadele.. Bunu “iç savaş” olarak değerlendirmek mümkün mü? Ee biz gibi sıradan dünyalılar için elbette mümkün. Ancak meselenin arka planına dair okumalar gösteriyor ki, iç savaşın taraflarından biri olarak sunulan cunta, daha büyük ve köklü bir yapının olsa olsa yerli işbirlikçisi olabilir.. İşte bu yüzden bu bir istiklâl mücadelesidir. Ya istiklâl ya izmihlâl.. Burada savaşılan güç hiç de yerli bir güç değil. Kuvvet bir milli kuvvet değil..
NEDEN İSTİKLÂL MÜCADELESİ?
Bakınız dünyanın en zengin petrol yataklarını Batı pazarları ile buluşturmak isteyen Türkiye, Irak Kürdistanı ile tarihin en önemli işbirliğine başladı. Günlük ilk etapta 400 bin varille başlayacak olan sevkıyatın, ihtiyaca binaen 2 milyon varile kadar çıkacağı hesaplanıyor. Söz konusu işbirliğinin bir de gaz ayağı var kuşkusuz.. Bizi başka kaynaklara bağımlılıktan kurtaracak bu anlaşma ile 2017’den itibaren, gazın fiyatının görünür biçimde yüzde 50 oranında düşeceği tahmin ediliyordu.. Ve tüm bu eneji işbirliğinde dönecek olan paraya Halkbank’ın aracılık edeceği ifade ediliyordu.. Ancak bu son gelişmeler nedeniyle, Halkbank yerine Amerikalı JP Morgan’ın tercih edileceği konuşuluyor.. Sabah Gazetesi’nden Şeref Oğuz’un yazdığından anladığımıza göre, Halkbank bu süreçte devre dışı kalırsa, ilk etapta Halkbank 11,5 milyar $’lık işlem hacmi kaybedecek.. Ve kaybımız ihracat arttıkça aynı oranda artacak.. Şimdi sadece bu gelişmeye bile bakarak söyleyecek olursak, yaşananların bir iç savaş değil, küresel bir saldırı olduğunu rahatça söyleyebiliriz.. Bakın Hüseyin Gülerce’nin son uyarıları, Türkiye üzerine dönen tezgaha “yerli işbirlikçiler” olarak görülen kimselerin gelmemesi yönünde.. Ahmet Taşgetiren ise; ‘’Bilerek insanların bu tertibin içinde olduğuna inanmıyorum. Ama bilmeden bu oyunun parçası olmuş olabilirler” diyor.. Dolayısıyla ortada ciddi bir saldırı var bu saldırının Türkiye ayağında bilerek ya da bilmeden rol alan kim varsa bugün itibariyle kendine çeki düzen vermesi şart.. Bizi yıllarca terör ve enerjide dışa bağımlılık yöntemiyle kuyruğumuzdan yakalayan kirli ittifak bu sayede oluşturulan cari açıkla birlikte bunu bir kısır döngüye çevirmişti.. Oysa hem terörü kendi yöntemlerimizle halletmeye çalışıyoruz hem de enerjide dışa bağımlılığı.. Bunun cezasız kalacağını mı zannediyordunuz? Bize bunun faturasının ödetilmeyeceğini mi zannediyordunuz?
İÇ SAVAŞ LOBİSİ
Gelelim iç savaş tamtamları çalanlara.. İşte onlar kenardan ellerini ovuşturarak izleyenler.. Emin Çölaşan’ın; “Bizim yapamadığımızı Fethullahçılar yaptı” sözünü doğru okumak gerekiyor. Hakikaten Emin Çölaşan’ın övgüsüne mazhar olmak istiyor musunuz? Hakikaten o zihniyetin yapmaya çalışıp da yapamadığının peşinde misiniz? Bu soruları siz de kendi kendinize sorun bir bakalım. Yolsuzluksa yolsuzluk.. Hırsızlıksa hırsızlık.. En dibine kadar gitmeyen, üstünü örtmeye çalışan, çeşitli komplo teorileriyle algı yönetimi yapan kim varsa önce ben yapışacağım yakasına. Ama Uluslararası güçlerin, dünyayı yöneten ailelerin, İsrail ve Derin Amerika’nın bu kapsamlı saldırısına bilerek veya bilmeden kim ortak oluyorsa onların da yakasındadır iki elim. Böyle biline. Kalın sağlıcakla.