Mürde’nin şecaatleri!
“Bu “mürde”nin türkçesi yok mu?” diyenlere cevap: Var elbette; “Geberik”!
“Şecaat arzederken sirkatin söyler” Yani “kahramanlığını anlatırken hırsızlığını” açıklar diye bir laf var ya…
Bugünlerde bu söz o kadar çok doğrulanacak ki… İlk doğrulayan “İsrail Cumhurbaşkanı” Şimon. Hani şu Şimon Peres. Van minüt-bi dakka hitabının muhatabı…
Başbakan’ın bu tarihi çıkışı karşısında pişkinliğe vurup bir şey yokmuş gibi salonu terk eden adam.
İşte o pişkin, üstüne üstlük pişmiş kelle, terörist eskisi zat hemen bir açıklama yapmış. Mürde hakkında.
“Geberip gitti! Cehenneme kadar yolu var!” diyecek değil ya.
Onun şecaatini anlatıyor. Ne denli kahramanlıklar yaptığını beyan ediyor. Bu ilk beyanın ardından hem İsrail’den hem de İsrail’le hiza tutan dünyanın diğer yerlerinden bu misullu açıklamaları peşi peşine gelecek.
Hatta Obama’yı bekleyelim. Bakalım ne diyecek. O eski İsrail başbakanı! Teşrifat, protokol bunu gerektiriyor! Yalanın katmerlisi söylenecek!
“İsrail cumhurbaşkanı veya başbakanı olmak için ilk şart nedir” denilse, cevabı şudur: “Terörist olmak!” Beri benzer tedhişçi değil, binler onbinler katletmiş olacak. Böylece nam salacak!
Öyle asker öldürmek felan da değil. Hatta yetişkin insan katletmek de değil. Çoluk, çocuk, kadın, yaşlı… bilhassa da kundaktaki bebekleri katletmekte çok ileri safhada olmak… İstisnası var mı? Varsa ben bilmiyorum. İsrail yetkilileri “şu öyle değildir, bir tek kimsenin burnunu kanatmadı” derse, onu yazmaya hazırım.
Ne diyor, Şimon, bakın mürde için: “Milletini seven cesur bir liderdi.”
Tercüme edelim: Arapları sevmezdi! Müslümanları hiç sevmezdi. Onları insandan saymazdı. Nefret ederdi. Sinek öldürür gibi Arap öldürmesinin sebebi buydu ve haklıydı!
Başka ne söylemiş Peres olcak teres?
“Ülkesini ve milletini seven, milletinin de onu sevdiği cesur bir askerdi.”
O milletini seviyor, milleti de onu! Yani o öldürdükçe kazandı, milleti de o öldürdükçe ona teveccüh etti!
“Hiçbir korku tanımıyordu ve kesinlikle vizyon korkusu da olmadı.”
Tercüme edelim: Silahsız insanlardan, çocuklardan, kadınlardan ve yaşlılardan asla korkmazdı! Önüne geleni tavuk öldürür gibi öldürürdü!
“Yahu, bu nasıl iş? Bu İsrail halkı nasıl bir halk ki, böyle insan kasaplarını başına geçiriyor?” sorusunu sorabilirsiniz. Bunun cevabını verecek durumda değilim. Tahminim şu: Bunların şiddetli bir insan öldürme tutkusu var. Hani bazıları ava gitmez de, avcıları yüceltir. Şöyle attı, böyle vurdu diye. Bunlar da öyle, kendileri yapmasa bile en fazla öldüreni tercih ediyorlar.
İkinci mesele: Yoksa abartıyor musun?
Asla ve kata! Kat’iyyen ve katibeten!
Hepsini değilse bile, bazılarını tafsil edelim:
İsrail Parlamentosu’na 1973’de giren ismi lazım değil, 1982 yılında savunma bakanı oldu. İsrail ordusuna, Lübnan’da bulunan Filistin mülteci kampları Sabra ve Şatilla’ya saldırma emri verdi. 3 bin 500’den fazla Filistinli bir çırpıda katledildi. “Sabra ve Şatilla Katliamı” olarak tarihe geçen saldırıyı araştırmak için 1973’te İsrail hükümeti tarafından kurulan Kahan Komisyonu’nda suç sabit görüldü. Güya bu yüzden bakanlıktan uzaklaştırıldı. Böyle tescilli bir katilin hükümetten daha fazla uzak kalmasına dayanılamadı, 1990’da İskân bakanı yapıldı. 1967 savaşında İsrail’in işgal ettiği Batı Şeria ve Gazze’yi yerleşime açtı. Mükafaten 1998’de Dışişleri Bakanı yapıldı. 2000 yılında polis korumasıyla Mescid-i Aksa’ya girdi. O kirli ayaklar yüzünden 2. İntifada başladı. Son kademe: 2001-2006 arasında başbakanlık yaptı!
Bu resmi hayatı… Ya öncesi?
Tarihin nadir kaydettiği katil liderlerden birisi olan mürde, daha 25 yaşındayken yaptığı Kibya katliamıyla meşhur oldu. 1953 yılında Kibya köyünü basarak çok sayıda Filistinli’yi katletti… İşte o rezil, tarihi yazmaya o zaman başlamıştı! Sonrasını anlatmayı içim kaldırmıyor!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.