Saylavınız (B)Albay Kamutay’dan bildiriyor!
Republique, yani Cumhuriyet okumam! Arada bir bakarım. Hiçbir değişiklik göremem. Bu defa da öyle oldu.
Cumhuriyet Türkiye’nin en operasyonel yani ameliyatçı gazetelerinden biridir. Zamanında kimler kullanmadı ki bu gazeteyi? Hatta Hitler bile! Bu yüzden Millî Şef en sevdiği gazeteyi 2. Dünya Savaşı sürerken bir ay kapatmak zorunda kaldı!
1940’lar... Ebedi Şef’in ardından İsmet Paşa Lozan’ı uygulama garantisi olarak Türkiye’nin başına geçirilmişti. Unvanı “Milli Şef” oldu. Milli Şef Atatürk’ün dönüş yaptığı dil devrimini derinleştirmek için kolları sıvadı. Müthiş bir öztürkçecilik furyası başlatıldı.
Üniversite de işin içine sokuldu. Zaten tek üniversite vardı, o da İstanbul’da. Milli Şef’in emri Maarif Vekili tarafından dekanlara tebliğ edildi. Bütün cumhuriyet uleması “emret, başüstüne!” dedi. Biri hariç: Ali Fuat Başgil!
O da hukuk fakültesi dekanı! İşte o sıralarda Temyiz “Yargıtay”, Muhasebat Divanı “Sayıştay”, Devlet Şurası “Danıştay” yapıldı... TBMM de “Kamutay” olacaktı. Ali Fuat Başgil’in itirazları Şef’e iletildi. O da sebebini öğrenmek istedi. Başgil, Kamutay’ın köksüz bir isim olduğunu, TBMM’nin ise tarihi arkaplanından ötürü milletin gözünde büyük bir prestije sahip bulunduğunu, bu sebeple isim değişikliğinin yanlış olacağını belirtti. Bir süre sonra Milli Şef’ten Başgil’e bir haber ulaştı: “Müjde, Meclis’in Kamutay olmasını önledik!”
Meclis resmen Kamutay olmadıysa bile, bazıları nezdinde hâlâ Kamutay! Kendileri de saylav!
“’Saylav’ da ne ola ki?” demeyin!
Saylav, meb’us, yani milletvekili yerine uydurulmuş bir kelime. Saylav’ın hoşluğu “aylav”a benzemesi, hani “aylav-yu” var ya, onun “aylav”ı!
İmdi bir gazeteci eskisi, bir zamanlar darbecilik oynamanın çok revaçta olduğu günlerde, askerlerle düşe kalka operasyonun bir parçası olmuştu ya. Bu sebeple Ergenekon davalarında yargılandı, hâlâ da yargılaması devam ediyor.
Bu nazenin, mağduriyet havası estirilerek CHP tarafından halka seçtirildi. Epey ağır işleyen bir süreçten sonra hapisten çıkarıldı. Şimdi Meclis’te, pardon Kamutay’da! Oradan bir takım haberler vermeye devam ediyor. Son haberinin başlığı “Receptay”. Güya HSYK kanunu değişince böyle olacakmış!
Hay sen çok yaşa! Kelime oyununa kitakse!
Senin özün “tevhid-i kuvva”, yani “kuvvetler birliği” ilkesine uygundur. Cumhuriyet’in ilk iki şefi de bu ilkenin kuvvetli savunucuları. Şimdi gelmiş kuvvetler ayrılığı diskuru geçiyorsun.
“Yargı ve denetim sisteminin başlıca üst organlarını oluşturan, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay ve Sayıştay’ın üstünde, temel karar verici olarak fiili bir kurum daha oluşturuluyor.”
Bunu tasarı metninden temellendirmek mümkün mü?
Ey kamutay saylavı, sen tasarı metnini okumuş olarak mı bunu iddia ediyorsun?
HSYK nasıl olur da bütün yüksek yargı kurumlarının üstüne çıkabilir? Sistemdeki yeri buna uygun düşer mi? HSYK nasıl olur Anayasa Mahkemesi’ne yön verir?
Yoksa senin bir saylav olarak böyle bir tasarın mı var? Varsa açıkla da öğrenelim!
B(Albay)’ın haberinde bir cümle var “Şimdi de keşke Adalet Bakanı’ndaki yetkileri HSYK’ya vermeseymişiz, diyorlar”
Yani, Adalet Bakanı’nın HSYK üzerindeki yetkisi etrafında bir düzenleme bu. Bu durumda ne oluyor? HSYK, dört yıl önceki durumuna benzer bir yapıya dönüştürülüyor. En kötü senaryo bu. Demek oluyor ki, senin bir zamanlar değişmemesini savunduğun modele kısmen dönülüyor. Öyleyse neden itiraz ediyorsun?
Hani Türkçede bir söz var ya, “akım derken kakım” demek!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.