Ahmet Varol

Ahmet Varol

Çözüm mü oyalama mı?

Çözüm mü oyalama mı?

Suriye konusunda, uzun süre tartışması ve pazarlığı yapılan “İkinci Cenevre Görüşmeleri” adı verilen uluslararası pazarlıklar belirlenen tarihte yani 22 Ocak’ta başlatıldı ve bir haftadan fazla süredir devam ediyor. Görüşmelerden henüz sonuç çıkmamakla birlikte gidişat ve hâkim şartlar nasıl bir sonuca varılabileceği konusunda yeterince fikir veriyor. 

Biz gazetemizde 18 Ocak’ta yani görüşmelerin başlamasından dört gün önce yayınlanan “Suriye’ye II. Cenevre Oyunu” başlıklı yazımızda ve Özel FM’de 24 Ocak ‘ta yayınlanan Dünya Döndükçe programımızda bu konu üzerinde durmuştuk. Söz konusu yazımıza ve 24 Ocak tarihli programımızın ses dosyasına www.vahdet.info.tr’den ulaşabilirsiniz. Gelinen durum da tahminlerimizi ve tespitlerimizi teyit etmektedir. 

Bir yandan masa başı görüşmeler sürdürülürken diğer yandan Baas rejiminin zulüm ve katliamlarının önüne geçilmesi için fiilî anlamda hiçbir şey yapılmaması sebebiyle korkunç katliamların devam ettiğine ve her gün yüzlerce savunmasız masum insanın katledildiği gerçeğine öncelikle parmak basmak gerekir. 

Bunu vurguladıktan sonra, yürütülen çalışmalardan bir sonuç elde edilememesinin en önemli sebebinin işi yürütenlerin kamuoyuna izhar ettikleri ile planladıkları yani gerçekleştirmek istedikleri amaçlarının tamamen farklı olduğunu dile getirmenin yararlı olacağını düşünüyorum. Kamuoyuna izhar edilen amaç çözüm formülü üretmektir. Gerçekte amaçlanan ise Baas’ın da ortak olacağı ve özellikle İslâmî direnişin önünü kesecek bir formülü “çözüm formülü” olarak dayatmak, bunu masaya oturmaya razı olan ve “muhalefet” olarak tanımlanan tarafa kabul ettirmektir. Görüşmeleri organize eden BM’nin, Arap Birliği’nin ve bu ikisini temsil eden el-Ahdar el-İbrahimi’nin tutumlarında bir şeyleri kabule zorlanacak taraf olarak, normalde savaş suçlusu sıfatıyla uluslararası yargıya sevk edilmeleri gereken Baas yetkililerinden ziyade muhalefeti gördüklerini belli etmeleri asıl amaç ve niyetlerinin ne olduğunu açığa çıkarıyor. 

Hazırlık aşamasında II. Cenevre Görüşmeleri adı verildiğinden yine bu isimle sürdürülüyor. Ancak normalde görüşmelerin Cenevre’de değil Montreux’de yürütüldüğü biliniyor. Mekân değişikliği belki görüşmelerin içeriği açısından bir şey değiştirmeyecektir. Ama böyle bir değişikliğe ihtiyaç duyulmasının arka planında bu görüşmelerden sonuç çıkmayacağının tahmin edilmesi sebebiyle Montreux Süreci adıyla yeni bir süreç başlatılmasının altyapısının oluşturulması niyetinin yer aldığı tahmin ediliyor. Bu ise bir oyalama taktiğidir. Böyle bir oyalama taktiğine ihtiyaç duyulması ise bir çözüm formülü üretmekten ziyade, global güçlerin hesaplarıyla örtüşecek bir formülü çözüm formülü olarak dayatma stratejisinden kaynaklanıyor. Eğer ki gerçek anlamda bir çözüm formülü üretme niyeti hâkim olsaydı en azından siyasi çözüm üretme aşamasında katliamların, açlıktan ölümlerin sonlandırılması amacıyla Baas rejiminin insanlık dışı saldırılarına ve kuşatmalarına son vermesi için baskı yapılmasına ihtiyaç duyulurdu. Oysa herhangi bir baskıya başvurulmaksızın sadece onun gönlünü razı etme yoluyla ikna numarasıyla yetiniliyor. Halbuki vahşette sınır tanımayan ve şimdiye kadar sergilediği tutumda taahhütlerini hiçbir zaman yerine getirmediği denenmiş zulüm rejiminin gönlünü razı etme politikasıyla bir sonuç elde edilemeyeceği ortadadır. 

Henüz sıfır noktasında olduğu görülen görüşmeleri yöneten el-Ahdar el-İbrahimi’nin çözüm aşamasıyla ilgili olarak taraflara birtakım sorular yönelttiği haber verildi. Soruların taşıdığı mesaja bakıldığında burada da bir oyalama taktiğinin önümüze çıktığı ve Baas’ın üretilecek formülün vazgeçilemez bir parçası olarak kabul ettirilmesinin amaçlandığı dikkat çekiyor. 

Sorularda, özellikle direniş örgütlerinin “terör örgütleri” olarak isimlendirilmesi tam da katil Baas’ın siyasetinin görüşmeleri yöneten zihniyete hâkim olduğunu açığa çıkardı. Çünkü Baas rejiminin amacı, halkla değil terör örgütleriyle savaştığını diplomatik alanda kabul ettirmekti. Oysa görüşmelerin başlaması öncesinde dünya kamuoyunun dikkatlerine sunulan ve korkunç vahşeti gözler önüne seren görsel belgeler terörü asıl kimin icra ettiğini de ortaya koymuştur. 

Bu konuya inşallah müteakip yazımızda da devam edeceğiz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Ahmet Varol Arşivi