Tağuta sahip çıkmak müslümana yakışır mı?
Daha düne kadar “tağut”a küfreden, “kahrolsun tağutlar” diye slogan atan, “tağuti düzenleri devirmek”ten söz eden bazı müslümanlara bir haller oldu. “Tağutu savunma”ya, “tağuta sahip çıkma”ya başladılar. Hem de işin aslının ne olduğunu net olarak bilmedikleri bir mücadelede “zanni bir tarafgirlik”le böyle bir yola girdiler.
Oysa her insan “Allah’a ibadet edip tağuta kulluktan kaçınmak”la emrolunmuştu (Nahl/36). Bu bakımdan, tağutun hükümlerine “evet” diyenler, Allah’ın dinine “hayır” demiş, küfretmiş olurlar.
Mana ve mefhumunu unuttuğumuz, önemini ve gereğini ihmal ve iptal ettiğimiz bir kavramdır “tağut.”
“Allah’ın koyduğu ölçüler dışında ölçüler koyan, insanı azdırıp Allah’a ibadetten, kulluktan alıkoyan, Allah ve Rasulüne tâbî olmayı engelleyen, Allah’ın hükümlerinden ve hudutlarından uzaklaştıran, haddi aşan, hakikatten sapan ve saptıran, taşkınlık eden ve ettiren, Allah’a itaat etmeyip isyan eden, Allah’ın indirdiği hükümlere alternatif olmak ve onların yerine geçmek üzere hükümler koyan” anlamına gelir. Bu anlamıyla, Allah’ın hükümleri dışında hükümler koyan zalim bir diktatör, halkın seçtiği bir zümre, bir meclis, bir grup veya Kur’an’dan kaynaklanmayan âdet, alışkanlık, düşünce (ideoloji) ve rejim tağutidir, tağuttur.
Bir kimse, “Allah’ın koyduğu kanunları kabul etmiyorum, beğenmiyorum” demese bile, eğer “Allah’ın kanunları”ndan başka kanunlar çıkarır, onları kabul eder, insanları ona uymaya icbar eder ve uymayanları “asi, terörist” vb. yaftalarla etiketleyip suçlar veya cezalandırırsa, tağuttur.
Bu kapsamda, vahye mukabil olarak, vahye rağmen, vahyin yerini alacak şekilde kurulan bütün sistemler, Allah’ın hükümlerine mukabil ve onların yerine geçmek üzere hükümler icad eden bütün rejimler; Demokratik, Laik, Kapitalist, Komünist, Kemalist, Liberal, Teokratik vb. sistemler/rejimler tağutidir. Dini devletten ayıran, hakkı batıla karıştıran, vahyin yerine geçen, hülâsa, İslam’ın dışındaki bütün sistemler tağutîdir.
Tağuti sistemleri benimseyen, ayakta tutmaya çalışan, savunan, güçlendiren herkes de tağuttur. Bu, dini veya politik lider de olabilir, bir devlet de olabilir. Önemli nokta şudur ki; Tağut, ilahî olmayan hükümlere göre kararlar verir ve Allah’ı tek ve ortaksız hâkim/egemen olarak tanımaz. Yani Allah’ın emri dışındaki her çeşit sistem, Allah’ın şeriatına dayanmayan her türlü nizam, Allah’ın şeriatından başka bütün idare şekilleri, Allah’ın şeriatı ile çatışan bütün gelenekler, yasalar, sistemler, devletler, önderlikler, meclisler tağuttur. Allah’ın emir ve yasaklarını tanımayan, İslam nizamı ile çatışan düzen ve düsturlara çağıran her fert ve önder; Allah’ın Şeriatı ile çatışan her şeriat tağuttur.
“Tağut” olan rejimin veya devletin isminde “İslam” veya “Kur’an” kelimesinin geçiyor olması, onun tağut olmasına mani değildir. Çünkü önemli olan, görünürde ne ile anılıyor olduğu değil, uygulamada nasıl olduğu ve ne ile hükmettiğidir.
Yine, tağut olan kişinin kendinin müslüman olduğunu söylemesi, hatta namaz kılması, zekât vermesi, oruç tutması, hacca gitmesi de, onun tağut olmasına mani değildir. Çünkü önemli olan, bu kişinin, önderlik ettiği toplumu veya liderlik ettiği devleti ne ile yönettiği, neye yönlendirdiği, çalışmalarında hangi kuralları, hangi yasaları esas aldığıdır. Müslüman olduğunu söylese bile, eğer Allah’ın yasaları varken, onlara mukabil ve onların yerine geçmek üzere yasa yapıyor ve uyguluyorsa, tam anlamıyla tağuttur.
Müslüman için ise, “tağutu inkâr”, imanının/İslam’ının şartıdır.
Şimdi halimize bir bakalım; tağutu inkâr, ihmal ve iptal mı ediyoruz; yoksa tasvip ve ihya mı ediyoruz, savunup güçlendirmeye mi çalışıyoruz?
“Tağuti olan bir devlet”in yönetimine bizim gibi namaz kılanlar, oruç tutanlar geldi diye, bunların ağzından “Allah” lafzı çıkıyor, işlerine “Besmele”yle başlıyorlar diye, hukuki ve yasal sistemi, kurumsal ve bürokratik işleyişi, ana yasası ve temel karakteri, referans ve meşruiyet kaynakları “İslam’a uygun” hale gelmedikçe, o tağuti devlet “İslami”leşmiş olamaz.
İslami olmayan, tağuti karakter taşıyan bir devlet sistemine de hiçbir müslüman, hiçbir gerekçeyle sahip çıkamaz; kendini ona bağlı kılamaz. Bilâkis, böyle bir devlet sistemini İslam’a uygun olarak değiştirmeye, dönüştürmeye çalışmakla mükelleftir. Bunu yapan birileri de varsa, sırf rakip gruptan diye buna karşı çıkma adına tağutu desteklemek, müslümana yakışmaz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.