Bir Ölü Defnoluyor...
Kiminin dedesi, kiminin babası, annesi, eşi, çocukları, dayısı, halası, ortağı, arkadaşı vs… Her aileden ölülerin bulunduğu bir mekâna doğru yol alıyoruz…
Kabristana girer girmez yan yana dizilen mermer yığınları dikkatimizi çekiyor… Her mermer yığınının iki metre altında bir ölü ve o ölünün sözcülüğünü üslenen kabir taşı…
Ölünün kısa kimlik bilgileri mezar taşında okunacak şekilde yazılmış… Adı, soyadı, doğum ve ölüm yılı… doğum ve ölüm yılı rakamlarının arasındaki çizgi aynı uzunlukta…!
Doğum- Ölüm
1960-2013 1998-2001 1935-2012
Dikkat edersek eğer kırmızıçizgiler aynı uzunlukta… istediğin kadar yaşamış ol…! Sonuçta doğumla ölüm yaşları arasındaki çizgi aynı ebatta…!
Her kesimden ve her yaştan ölüler…
İster cumhurbaşkanı ol ister sıradan bir vatandaş ol… İster cerrah bir doktor ol ister simitçi ol… İster otel sahibi ol kahvehane sahibi ol… Gün gelir dükkânının camına, boş bir kâğıda;
“Cenaze dolayısıyla kapalıyız” yazarlar…
- Ve bir ölü defnolunuyor.
Biz kabirler arasında dolaşırken defnolunmak üzere getirilmiş bir cenazeye şahit oluyoruz… Birazdan toprağa emanet edilecek… Ve açılan çukurun yanına doğru ilerliyoruz… Etrafında gözü yaşlı cenaze yakınları…
Açılan çukura iki kişi iniyor ve beyaz kefene dürüm yapılmış cenazeyi alıp kabre yerleştiriyorlar… Cenazenin ruhu dünyayla bağlantısını kesmişti sıra cesedin dünyayla bağlantısının kesilmesinde…
Kabirlere özel yapılan tahtalar yatay yerleştiriliyor… Ve ceset karanlıklara emanet ediliyor… Ve topraktan yaratılan o cesede toprak serpiliyor…!
O kabrin yanında yapılan dualar ve âminler… Âmin diyen orayı terk ediyor… Sevenler bir bir oracıktan uzaklaşıyor… Sonbaharda ağaçların yaprak dökmesi gibi…
Hava kararıyor… Siz ve ben kabristanda başbaşayız…
İçimizde bir korku ve titreme…
Acaba sıra bize ne zaman gelecek…?
Ve ne şekilde öleceğiz?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.