Akif Emre

Akif Emre

Pakistan'da bir dönem daha sona erdi

Pakistan'da bir dönem daha sona erdi

Askeri darbeyle Pakistan'ın başına geçen Pervez Müşerref 9 yıldır elinde tuttuğu iktidarı dün bırakmak zorunda kaldı. Pakistan siyasi tarihinin en çalkantılı döneminde devlet başkanlığı yapan Müşerref son olarak muhalefet liderlerinden B. Butto'nun bir suikast sonucu ölmesiyle yaşanan çalkantılara tanık oldu. Sonuçta muhalefetin baskısıyla Genelkurmay Başkanlığı'nı bırakmak zorunda kaldı. Ordu üzerindeki yetkisini kaybeden Müşerrefin siyasal baskıya dayanamayacağı açıktı; aksi taktirde sonucu belli olmayan daha riskli bazı yetkileri kullanıp direnecekti.

Müşerrefin iktidarı 11 Eylül sonrası Amerikan operasyonlarının ülkede en etkin biçimde uygulanmasıyla anılacak. Müşerref terörle mücadele adı altında Amerika'nın bölgedeki sadık müttefiki görünümündeydi. Bu dönemde halkı karşısına alma pahasına operasyonlar yapmaktan kaçınmadı. Siyasal meşruiyetini toplumsal destek yerine küresel sistemle uyum adına dış güçlerde araması belli bir süre iktidarda kalmasını sağlamaktan öteye gidemedi.

Pakistan'da yaşananlar, özellikle Müşerref'in siyasal çizgisi ve iktidardan düşüş öyküsü bu tür ülkelerde iktidarla uluslararası sistem arasındaki ilişki açısından ibretliktir. Belli desteklerle iktidara gelen ve bu desteği mutlak zanneden (sivil ve asker) diktatörlerin kaçınılmaz sonunu görmek açısından ders verici bir örnektir. Burada sorulması gereken soru şu: Amerika ya da bir başka güç, destek verdiği/ kullandığı tek adam iktidarlarını neden terk eder? Hep terk edilmelerine rağmen birileri neden bu desteğe güvenerek iktidar olmak ister?

Müşerref, döneminde toplumsal olduğu kadar tarihsel ve kültürel bir karşılığı olan geleneksel medrese kurumlarını ve onların etrafında halkalanan cemaatleri karşısında almaktan kaçınmadı. Türkiye'deki de dâhil olmak üzere her olguyu Amerika desteği ile açıklama eğiliminde olan entelektüel tembelliğe kapılarak medreseleri 'siparişle kurulmuş kurumlar' şeklinde yorumlamak bu ülkenin dinamiklerini okumakta eksik kalacak, zorlanacaktır.

Oysa her biri 'kan dökmekten hoşlanan fanatik tipler yetiştiren' kurumlar olarak tanıtılan bu geleneksel medreseleri ve etrafındaki toplumsal desteği karşısına alması Müşerref'in Pakistan'daki dayanaklarının da tükenmesi sürecini hızlandırdı.

Müşerref'in Amerika'ya vereceği destek sınırlıydı. Müşerref'in bu sınırlı desteğe rağmen, muhtemelen ülkesine yönelik taleplerin nereye kadar karşılanabileceğini kestirememesinden dolayı, toplumsal desteği yitirme pahasına kumar oynamaya devam etmesi düşündürücüdür.

Amerika'nın Pakistan'dan istediği adeta 'şamar oğlanı' pozisyonuydu. Bunun en önemli nedeni, Pakistan-Hindistan denkleminin görünür biçimde Pakistan aleyhine bozulmuş olmasıdır. Pakistan'ın vazgeçilmezliğinin azalması stratejik tavır değişikliğine neden oldu.

Hindistan karşısında vazgeçilmezlik pozisyonunu kaybetmesine rağmen elinde nükleer silah bulundurmak gibi bir stratejik güce sahipti. Aslında gücü ile stratejik konumu arasında asimetrik ilişki bulunan Pakistan gibi bir ülkede dış dengelere yaslanarak iktidar oyunu oynanması mümkün değildi.

Pakistan'ın temel çelişkisi sahip olduğu nükleer silahlardı. Nükleer silahların korunması ya da bu stratejik gücün geleceği onun hem zafiyetini hem gücünü oluşturuyor. Yani nükleer silahlara sahip olduğu için müdahalelere muhatap oluyor. Yine aynı nedenle stratejik önem kazanıyordu.

Müşerref medreselerin üzerine giderek büyük muhalefeti karşısına alma pahasına Amerika'nın taleplerini yumuşatmayı denedi. Oysa Amerika'nın Pakistan'dan talepleri yalnızca bununla sınırlı değildi. Terörle mücadele adına özellikle kabile bölgelerinin doğrudan işgali de bu taleplerin arasındaydı. Zaten bu bölgelerde fiilen askeri operasyon düzenlemekten de çekinmiyordu.

Müşerref bir taraftan Amerika'nın fiili işgali anlamına gelecek askeri operasyonlara meydan vermeden sorunu çözmekle yani kendi otoritesini tesis etmekle diğer taraftan da Amerika'nın daha önemli taleplerine direnmekle karşı karşıya kaldı.

önümüzdeki dönem Pakistan için en önemli sorun muhtemelen kimin iktidarda olacağından çok iktidarın bu silahları koruyup koruyamayacağı meselesi olacaktır. Soğuk Savaş dönemi biter bitmez bir müddet elindeki nükleer bilgileri bir koz olarak kullanan Pakistan tam da bu nedenle şimdilerde cezalandırılmak isteniyor.

Son kertede Pakistan'ın elinde nükleer silahın olması hem Rusya hem Amerika için tehlikeli görülmekte. Bunların elde bulundurulması siyaseti Pakistan'ın geleceğini büyük ölçüde belirleyecek gibi duruyor.

Sonuç olarak bir iktidarın, kendi toplumuna karşı meşruiyetini bir kere kaybettikten sonra taviz vererek dış destekle ayakta kalabilmesinin varacağı nokta budur: Ya tümüyle taviz verip ülkesini pazarlamak ya da başta verdiği tavizlerin faturasını ödemeye hazır olmak. Muhtemel Pakistan devlet başkanı da aynı tercihle karşı karşıya kalacaktır.

Sonuçta,İstihbarat teşkilatının çok belirleyici olduğu Pakistan'da derin devlet erken davranıp Müşerrefi kurban vermek zorunda kalmış görünüyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Akif Emre Arşivi