İstikrar için can kurban ama...
“Madem Anayasa Mahkemesi iktidar partisini kapatmamış olsa da ‘laikliğe karşı eylemlerin odağı olduğuna’ hükmederek, devlet yardımından kısmen mahrum bırakma kararı verdi, halkın temel taleplerinin karşılanması hususu kısa sürede tekrar gündeme getirilerek ortalık karıştırılmamalı...” deniliyor.
Eyvallah. İstikrar için can kurban!..
Ama istikrar bahanesiyle hukukun göz göre göre katledilişine de razı gelmemiz gerekiyor mu acaba?
Bir üniversite talebesinin başı örtülü olduğu için okuluna giremiyor oluşunun hukuki temeli nedir?
Anayasa emri midir başı açıklık? Hakkında kanun mu vardır?..
Peki kızlarımız başları örtülü olarak okullara neden giremezler?..
O okullarda hükümferma olan Kılık Kıyafet Yönetmeliği sebebiyle.
Peki ama bir kurumun, Anayasa ve kanunlarda olmayan bir yasağı, yönetmelikle koyabilmesi mümkün müdür?
Hayır, aslında değildir.
Peki istikrar istiyoruz diyerek, başı örtülülerin okullara alınmayışına ses çikarmamak, aslında hukukun ihlal edilmesine göz yummak manasına gelmiyor mu o zaman?..
İşlerin karıştığı nokta, tam da burası işte.
Kılık Kıyafet Yönetmeliği, kızlarımızın başı örtülü halde derslere girmeleri halinde uygulanabilecek disiplin kuralları öngörüyor, Hiç kimsenin yönetmelik çıkararak, ‘şu şu durumda olanları okulların kapısından içeri sokmam’ deme hak ve selahiyeti yok, çünkü.
Ama başı örtülü olan kızlarımızı, okulların kapısından içeri sokmuyorlar.
Nasıl yapıyorlar bunu peki?
Kapılarda bulunan özel güvenlik görevlileri sayesinde.
Peki okul kapılarındaki özel güvenlik görevlilerinin böyle bir görevi olabilir mi?.. Yani kapıda durup, o okulun öğrencisi olan kızımızın kılık kıyafetine karışma yetkileri var mı?
Hatırlayalım; İçişleri Bakanlığı Hukuk Müşavirliği, ‘özel güvenlik görevlilerinin öğrencilerin kılık kıyafetini denetleme yetkisi yoktur’ demişti. Dahası yetkileri olmadığı halde böyle uygulama yapanların ceza alabilecekleri yönünde görüş bildirmişti.
Emniyet Genel Müdürlüğü’nün talebi üzerine, bu yılın ilk aylarında yapılan değerlendirme ile ilgili bir genelge, yayınlandı ve ilgili yerlere ulaştı mı, bilmiyoruz. Ama durum böyle.
Yani başı örtülü kızlarımızın okullara alınmaması ile ilgili uygulama tamamen hukuk-dışı.
Hukuki mevzuat, o da zorlama bir şekilde, okullara başı örtülü giren ve bunda ısrar eden kızlarımıza ihtar, tekdir, kısa süreli okuldan uzaklaştırma cezaları verilmesi ile alakalı.
İstikrar istiyoruz, o halde devran bu şekilde dönmeye devam etmeli, demenin haklı bir tarafı var belki.
Ama neyi bekleyeceğiz?.. Başörtüsü yasağı ve benzeri hukuk-dışı uygulamaların sürekli alan kazanarak devam ettiğini gördüğümüz halde, bunları uygulayanların bir gün uyanacaklarını; yanlışlık yaptıklarının farkına varacaklarını ve vazgeçeceklerini mi, varsayıyoruz?..
Olsa, olabilse, ne güzel!.. Ama olmayacağını ve bunu beklemenin, ümit etmenin hayalcilik olduğunu, bal gibi biliyoruz...
Anayasa ve yasa değişikliği yaparak, bazı şeylerin önüne geçmeye çalışmanın, başımıza neler getirdiğini hep beraber gördük.
Ama zaten var olanları uygulamaya çalışmak hususunda, gerekli adımların atıldığını, gönül rahatlığı içinde söyleyebilir miyiz?
Anayasa ve kanunlar ortada. Yapılması gereken, bunları keyfine göre uygulama alışkanlığında olanların kendilerine çekidüzen vermelerini sağlayabilecek bazı adımların atılmasıdır.
Bu adımların atılması da, öyle atla deve cinsinden bir şey değildir.
İlgili zevata, hangi kanuna ve yine hangi kanunun kendilerine verdiği yetkiye göre uygulama yaptıklarını sormak, çok da zor bir şey değildir bildiğimiz kadarıyla...
Zor değil ve zaten bir hukuk devletinde gerekli de ...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.